Üç dört saat önce elektrik kesilince ne yapacağımızı şaşırdık. Süre biraz uzayınca artık fısıltı gazetesi de etkisini artırdı. Yüzlerce basamağı çıkmak, inmek, hele dizi ve kalçaları merdiven çıkmağa müsait değilse insanın, o zaman çıkış temposu; bir, bir buçuk, iki, iki buçuk, üç, üç buçuk şeklinde oluyor. Yani ağrısız, acısız merdiven çıkmanın şartı da bu olsa gerek. Lambada gaz yok, evde mum yok, sular da kesildi; üç dört gün sürecekmiş, Allah insan sanki hiç musibet görmedi. Ne ise Allahtan sekiz dokuz saat sonra ışık geldi, su geldi, keder de dağıldı.
Yetmiş sene öncesinde bu kısa sürede yoğun sıkıntı olmazdı. Çünkü hayatımızda elektrik bu kadar etkili değildi. Cılız bir sokak ve ev ışığı idi. O zaman da sönerdi, ama lambalar, hem de birkaç tane, şişeleri de temizlenip silinmiş hazırdı. Öğrenci olarak da onun etrafında derse çalışırdık, ötekini pek de bilmezdik henüz. Suyumuz evdeki kuyudan veya sokaktaki sokak çeşmesinde alınırdı. Market nedir bilinmezdi. Ekmeğimiz evde yapılırdı, elektrik kesilmiş, olsun un var, tekne var, su var, maya var; yoğrulur, tandır yanar rahatça ekmek hem de bir haftalık veya on on beş günlük hazır. Televizyonumuz, internetimiz de yok. Olayları birkaç dakika sonra öğrenme süratimiz ve merakımız da yok.
Herkes ışıldak ve mum derdine düşmüş. Birisi de şöyle konuştu; biri az önce on günlük ekmek aldı, elektrik kesintisi uzun sürecekmiş. Bu haberi kim verir, kim uydurur, insanoğlu on beş günlük ömrü varmı ki hazırlık yapar.
Hazırlık dedik de, insanın bazı konularda dayanıklı olması için bir şeyleri önceden kestirmesi, “böyle bir şeyler olursa ne yaparız ki?” türünden düşünmesi acaba faydalı olur mu? Böyle anlarda, yalan haber ve tahmin yapmamalı, hatta duysak bile yaymamalıyız. Sabır ve dua tavsiye edenleri duydum, doğru söylediler. Hazırlıkların en üstünü bunlar olsa gerek. Şartlar değişti. “İki kile buğdayı bir köşeye attık mı, Allahın izniyle kışı çıkarırız” ölçüleri bugün geçerli mi? Yetmiş yıl önce geçerli idi ve böyle yapmak zaruri idi. Bu bir nevi hazırlıktı. İki kile buğdayı kendisi ve ailesi yiyecek anlamına gelmez bu hazırlık. O günlerde hazırlığı olmayan bazı evlere de bu hazırlıklı kilerlerden yardım da olurdu. Hatta evdeki neneler, anneler bunu yardım olarak da görmezlerdi. Bu tabii bir davranış üslubu ile karşı tarafı üzmeden, sezdirmeden yapılırdı. Tıpkı tohumluk buğdayı olmayana yapılan yardım türünden bir şey olurdu.
Hep küçükleri, okulları düşündüm. Karanlıkta onların durumunu endişe ile düşündüm. “Kar tatili gibi, elektrik kesintisi tatili bekledim”. Allaha şükür, ışığın ve hazır suyun değeri bugün, yani otuz bir mart günü bize çok güzel öğretildi. Öğretenlerden Allah razi olsun. Ne var bilmem bu otuzbir martlarda? İnşallah iyi günler görürüz.