Geçmişten günümüze değişik adlarla kurulmuş, şimdilerde HDP adıyla siyaset yapar görünen HDP’yi ve onun sorumlularını anlamak zor. Ne yapıyorlar, ne ediyorlar? Dertleri nedir? Çok anlamış değilim. Gördüğüm kadarıyla ülkeyi nasıl gereriz, çoğunluğun tepkisini nasıl çekeriz, mahkemeler bize nasıl ceza verir, ülkede kan nasıl durmaz, derdindeler.
Zaman zaman acaba bu HDP dışlanıyor mu? Ondan mı bu hırçınlıkları derim. Ülke olarak halkın seçtiği seçilmiş kişiler bunlar. Dertlerini demokratik yoldan anlatsınlar, bunları içimizde tutalım. Tek yapmaları gereken terörle aralarına mesafe koymak diyen insanımız da çok. Hatta çoğu zaman kendilerine destek de veriliyor. Ama her ne hikmetse HDP’liler tüm bu beklenti ve desteklere kulak tıkayarak burunlarının dikine gidiyorlar. Ne çekip gidiyorlar ne siyaset bizim işimiz değil diyorlar ne terörle aralarına mesafe koyuyorlar. Her konuşmaları, her eylemleri faul. Bırakın terörle aralarına mesafe koymayı, terörün göbeğindeyiz imajı vermeye çalışıyorlar durmadan. İçlerinde fütursuz konuşan birkaç kişi olsa eh, içlerinden çıkabilir böyle birkaç kişi diyeceğim. Eş başkanları da aynı, vekilleri de aynı, belediye başkanları da aynı. Teröre destekten dolayı biri ceza alıp içeriye girse yerine geçen, öncekini aratmıyor.
HDP yöneticilerinin işleri güçleri bu milletin sinir uçlarına basmak, cami duvarına işemek, hassasiyet ve kırmızıçizgilerinin üstüne üstüne gitmek. Partilerinin açılımı da “Halkların Demokrasi Partisi.” Merak ediyorum siyaset adına yaptıklarında halk nerede, demokrasi nerede? Bu milletin sinir uçlarına basa basa nereye kadar siyaset yapacaklar bilmiyorum. Geçmiş musibetlerden tecrübe ve ibret alacakları da yok. Varsa yoksa kan ve gözyaşı.
Örnek mi istersiniz? Çok örnek vermeye gerek yok. Zaten kırdıkları yumurta 40’ı geçti. Sadece son örnek bile HDP’li yetkililerin hali pürmelâlini göstermesi bakımından şu cümleler yeter de artar bile: “Kürt sorunu devam ettikçe gerillaya katılım da olacak, çatışma da olacak, savaş da olacak". Kim demiş bu sözü? HDP Hakkari milletvekili. Üstelik bir kadın. Doğu ve Güneydoğunun “Teröre lanet” yürüyüşü yaptığı, çocukları dağa kaçırılan annelerin HDP Diyarbakır il başkanlığının önünde eylem yaptığı bir esnada kadın vekil Diyarbakır’da böyle bir açıklama yapıyor. Yaptığı açıklama değil, bir kaya. Alın nerenize koyarsanız koyun. Söylediği söz değil, bir deve. Neresini düzelteceksiniz bu devenin? Kadın gerilla, çatışma, savaş ve katılımdan bahsediyor. Gerilla kısaca “Yurda girmiş düşmana karşı baltalama eylemleri düzenleyen düzensiz birlik” demektir. Gören de sanki bu ülke, başkaları tarafından işgal edilmiş, bizim ülke severler de dağlarda toplanarak düşmana karşı yıldırma faaliyetinde bulunuyorlar sanır. Savaşı kim yapar? İki düzenli ordu yapar. Yok yaptığınıza savaş diyorsanız inlerde saklanmaya gerek yok. Çıkarsınız Mehmetçiğin karşısına, kozlarınızı paylaşırsınız. Sözde “gerillaya katılım olacak”mış. O kadar samimiler ise gerillaları zor durumda. Mecliste ne işleri var? Çıksınlar dağlara, yanlarına da yardımcı olarak kendi çocuklarını alsınlar. Ben samimiyetlerini böyle göreyim. Özellikle yukarıdaki herzeyi yumurtlayan kadın vekilin iki çocuğu varmış. Pekala onları yanına alıp dağa çıkabilir. Kim tutar onu! Bu işi devşirdikleri veya baskı uyguladıkları gençlerle yapmaya kalktıklarına göre demek ki kendilerinin canları kıymetli. “Alavere, dalavere Kürt Mehmet nöbete” diyorlar hep.
Sonuçta olan da haklarını savunduklarını iddia ettikleri Kürtlere oluyor. Olmaz olsun sizin Kürt savunuculuğunuz! Kürdistan davanız! Yaptığınız tamamen bir taşeronluktur. Size en iyi cevabı çocuğu dağa kaçırılan ve HDP binası önünde eylem yapmaya başlayan Fevziye Çetinkaya anne: “Başlarım sizin Kürdistan davanıza!” diyerek vermişti. Başka söze ne hacet! Gerçi siz sözden, dur duraktan anlamazsınız değil mi? Unutmayın ki Türklerin ve Kürtlerin kardeşliğini bozmak ve onları mutsuz etmek uğruna verdiğiniz bu kanlı terörden, bir devlet çıkarabileceğinizi hayal ediyorsanız, bence bu hayalinizden vazgeçin. Çünkü başkasının mutsuzluğu üzerine mutluluk kurulmaz. Zaten buna da ne Kürtler izin verir ne de Türkler…