‘Hepimiz ölecek yaştayız’ı beyinlerimize nakşeden, çıkardığı derginin daimî sloganı ‘kıyamet kopma ihtimaline karşı abonelik faaliyetimiz yoktur’la tevekküle davet eden güzel insan, güzel şair Bülent Parlak’ı genç yaşta kaybettik. Şaşkınlığımı, üzüntümü ifade edecek ne bir kelimem, ne de yapacak bir şeyim var. Yaptıklarından ve yazdıklarından ders çıkarmak en doğrusu.
1979'da Malatya'da sekiz çocuklu bir ailenin son çocuğu olarak dünya misafirliği başlamış Parlak’ın. 6 yaşında babasını, 19 yaşında da annesini kaybetmiş. Art arda acı…
Şiire ilgisi ilkokul yıllarında başlıyor. Sonraki yıllarda bir adisyon kâğıdı üstüne karaladığı şiirini, Dergâh dergisine göndermesi işaret fişeği, olacak olanın habercisi adeta. Mustafa Kutlu’nun desteklediği Parlak, Dergâh dergisindeki ilk şiiri için, 'O şiir yayınlanmasaydı ben hiç şiir yazamazdım.' der bir söyleşide. Bu şiirle birlikte birçok eseri Dergâh'ta yayımlanır.
2007'de, 28 yaşındayken açtığı "izdiham.com" adlı edebiyat portalı dönüm noktasıdır onun için. Türk ve dünya edebiyatından metinlerin, edebi yazıların, hikâye ve denemelerin yayımlandığı portal, sonraki zamanlarda dergiye dönüşür. İzdiham dergisi içeriği, mizanpajı ve sloganlarıyla çok sevilir, orijinal kapak yazılarıyla da büyük ilgi görür.
Derginin ilk sayısının kapağında "Yaşamak sağlığa zararlıdır" ifadelerine yer veren Bülent Parlak, pek çok gence hikâye, deneme ve şiirlerini yayımlama fırsatı vererek, bir edebiyat okulu misyonu üstlenir.
Kendisinin ve İzdiham’ın sosyal medya paylaşımlarını, sloganlarını nasıl unuturuz?
''neden ben ortalamanın üstünde üzülüyorum ki tüm bu olup bitenlere?''
''ölüm yaşı kırka düşmeli.''
''uçak kaçırmak da güzeldir ama treni kaçırmak kadar romantik değildir.''
''sevmek yarım kalıyor.''
''bu hayattaki kişiler ve olaylar tamamen gerçek ürünüdür.''
Bize pek çok sözü ve şiiri miras bıraktı. Hangisini anayım, hangisine kıyıp bahsetmeyeyim? Bir iki tadımlık alalım en azından…
"Her şeyi çok pratik düşünürüm. Ben şiirde o pratikliği gördüm. Yani en ince şekilde anlatıldığını gördüğüm en kestirme şekilde, en damıtılmış şekilde. Bizim orada inekler doğum yapınca ilk birkaç gün sütün en faydalı kısmıdır. Şiiri ben biraz ona benzetiyorum. Yoğundur. Lezzeti de süt gibi değildir zaten. Şiir biraz öyle oldu benim için. Matematikle de çok ilişkili bir zihnim olduğundan dolayı şiirdeki matematik de çok ilginç geldi bana. Hakikaten çok zor. Düz metin birçok kez yazdım. Şiir yazarken uğradığım suikastler beni yerle bir etmiştir. Belki de o yorgunluğu sevdim yazarken."
"İyi metinlerin yaşamak gibi bir lüksü var. Bunu şiir için de, resim, sinema için de söyleyebilirsiniz. Peki iyi metin nedir? İyi metin kesinlikle insanı merkezine alan metindir. Bir metin, eğer insani duyguları kendi bünyesine alıyor ve onu estetize ediyorsa o iyi bir metin olarak kalıyor. Çünkü insan duyguları değişmiyor. Şöyle düşünün. Shakespeare'in ya da Cervantes'in ya da Karacaoğlan'ın, Pir Sultan Abdal'ın, Nesimi'nin, Şeyh Galib'in bunca yıldır okunmasının sebebi, metinlerine baktığınızda göreceksiniz, bu insanlar çok iyi bir insan profesörü. İnsanı çok iyi anlatıyorsanız metinler ölmez. Fakat çağın içerisinde her dönemde bir takım şımarıklıklar olabilir. O günceli yakalamak için çeşitli hareketler de yapılabilir. Bunlar gelip geçiyor. Kalacak olan insandır. Yani bütün bu çağlar, bütün teknolojik saçmalıklar ne kadar değişirse değişsin, hayatımızda ne kadar yer kaplarsa kaplasın bizim duygumuza el uzatacak hiçbir güç yok."
“Bir şey sürekli konuşulduğunda onun aslı kalmıyor. Onlar da bunu yapıyor. Yani sürekli işin dedikodusu var. Halbuki gökyüzüne bak. Şurada hurma ağacı var. Hep eylülde açıyor, ocağa kadar devam ediyor ya, bu inanılmaz güzel. Bak üç yıldır buradayım ve her yıl buna şahit olmak muazzam bir şey. Hayat o kadar renkli ki. Bu yüzden deliriyorlar diyorum yani şairlerin şımarıklığı biraz da bu yüzden."
Düzenli bir şekilde aldığım İzdiham dergilerine tekrar bir göz gezdirdim. Onun kaleminden dökülen satırlar bir başkaydı bu kez, şiirleri bir başka hüzünle bezeli.
Duadan ve Fatiha okumaktan başka elimden bir şey gelmiyor…