Çocukların başına bombalar yağarken, masum insanlar katledilirken hükümet olarak sustuk ve yine sınıfta kaldık. Yine çuvalladık… Yapmamız gerekenler uluslararası güçleri harekete geçirmekti...
Lafa gelince dünya liderliği ve dünya gücü olduğumuz gerekçeleriyle mangalda kül bırakmayanlar söz konusu İsrail olunca ilişkileri bırakınız kesmeyi askıya bile alamıyorlar.
İşte bu yüzden sınıfta kaldık diyorum.... Yine çuvalladık diyorum.…
İyiniyetli vatandaşlarımız siyasal iktidarın yasaklamaya çalıştığı, Bülent Arınç’ın “Allah ıslah etsin” dediği sosyal medya kanalıyla örgütlenerek hükümetin yapmadığını veya yapamadığını vatandaş bazında yapmak istedi.
Günah keçisi olarak bir firma seçilerek boykot başlatıldı. Peki, sizlere sorarım hükümet olarak siz İsrail ürünlerinin ülkeye girişine ambargo koyup engellemediğiniz takdirde vatandaşların masum -ürün tüketmeme- boykotunun ne anlamı olur?
Bu boykot eden kişinin egosunu tatmin etmenin ötesine geçecek bir eylem değildir. Hükümetimiz eğer “arkadaş ben İsrail ürünlerine ambargo koyup ülkeye girişlerine izin vermiyorum” diyerek vatandaşın önüne düşerse bizlerin boykotu da bir anlam kazanacaktır. Biz karıncaların yangına taşıdığı suyu filler hortumluyorsa taşıdığınız suyun ne anlamı olabilir ki? Bu sebeple sosyal medyada vatandaş bazında yaptığımız ve sözde kalan kınamalar, boykotlar uluslararası arenada "tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış" mantığından öte gidemez... Uluslararası toplumu ve güçleri harekete geçirip İsrail'e her türlü ambargo kararını aldıramıyorsak, İsrail'e uluslararası arenada yaptırım uygulatamıyorsak veya biz İsrail’in diplomatlarını göndermeden, bizden önce davranıp ülkemizdeki diplomatlarını çağırıyorsa hiç kimse kusura bakmasın ama ortada ne dünya gücü olan büyük Türkiye, ne de Türkiye’yi yöneten dünya lideri yoktur… Dünya lideri sıfatı tıpkı vatandaşın kendi egosunu tatmin eden ürün boykotu gibi bu sıfatı kullanan kişiyi ve yandaşlarını tatmin etmenin ötesine geçmemektedir.
Ulusal değerlerimiz sürekli aşağılanmakta, komşularla sürekli sıkıntılar yaşamaktayken nedense ortaya çıkan bir cümle çok klişeleşti. “Kimse bizim sabrımızı ve gücümüzü test etmeye kalkmasın.”
Türkiye Cumhuriyeti başbakanı olarak ve devlet başkanı adayı olarak sen öncelikle füze kalkanını ülkene konuşlanmasına izin vereceksin, İsrail’e lojistik destek vereceksin sonra da tribünlere oynamak için Filistinspor taraftarı modunda grup toplantısı yapacaksın.
Gazze’ye gitmemek için aylardır türlü bahaneler uydurulmasındaki mantıkla kendi topraklarımızda siperlerimizde çömelmenin mantığı aynıdır. Yani terör örgütüyle pazarlıklar ve gösterilen hoşgörü sebebiyle kendi topraklarımızda ve siperlerimizde çömelmek zorunda kalan başbakan ile işbirliği içinde olduğu emperyalist güçlerin tepkisini çekmemek adına Gazze’ye gidemeyen başbakan aynı kişidir…
Bu açıdan bakarsanız sayın başbakanın tavrında bir çelişki yok… Yani dik duruyor… Taviz verdiklerini kırmamak adına elinden geleni yapıyor ve yine bu açıdan bakınca tam bir dünya lideri…
İsrail kınanmalıdır, lanetlenmelidir. İsrail’e en ağır ambargolar uygulanmalıdır. İsrail ürünleri boykot edilmelidir ama buna öncelikle hükümetimiz başlamalıdır. Hükümetimizin bu yönde ve İsrail kaynaklı ürünlerin ülkemize girişini engelleyen bir tavrı ve kararı olacak olursa ilk savunucusu ve destekleyicisi olacağıma söz veriyorum.
Evet, ne yazık ki yüzlerce masum insan hayatını kaybetti… Katledildi…
Bu katliam bizlerin en kutsal saydığı ay içerisinde yapıldı. Bu yüzden Ramazan’ı bitirdik ama bayram sevinci yaşayamadık. Bir müslümanın en büyük sevinci bayramlara ulaşmak olsa da Filistin’deki kardeşlerimiz can verirken, canlarıyla uğraşırken bayramı bayram tadında kutlasak yüreğimiz kururdu…