Her kültüre göre bir Nasreddin Hoca

Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)
  • Günümüz dünyasında o kadar çok Nasreddin Hoca karakteri var ki… Onun fıkraları ve dilden dile dolaşan hikâyeleri o kültürün önemli bir parçası haline gelmekle birlikte günlük hayatta sıkça rivayet edilmekte ya da belirtilmektedir.

 

 

Günümüz dünyası ile Türkiye’sinde o kadar çok Nasreddin Hoca karakteri var ki. Nasreddin Hoca üzerinde bu kadar geniş şekilde durmamızın sebeplerinden birisi de bu.

Bugün, Nasreddin fıkraları ve hikâyeleri, özellikle Müslüman dünyasında çok çeşitli bölgelerde söylenmekte ve birçok dile çevrilmektedir. Bazı bölgeler bağımsız olarak Nasreddin'e benzer bir karakter geliştirdiler ve o hikâyeler daha büyük bir bütünün parçasını teşkil eder oldu. Onun fıkraları ve dilden dile dolaşan hikâyeleri o kültürün önemli bir parçası haline gelmekle birlikte günlük hayatta sıkça rivayet edilmekte ya da belirtilmektedir.

 

Nasreddin Hoca Her Kültürde Farklı

Orta Doğu ve Orta Asya'daki birçok halk (Afganlar, İranlılar ve Özbekler), Nasreddin Hoca’yı kendilerinden olduklarını iddia etmektedirler. Bazılarında Nasreddin “Nasrudeen, Nasrudin, Nasruddin, Nasr ud-Din, Nasredin, Naseeruddin, Nasr Eddin, Nastradhin, Nasreddine, Nastratin, Nusrettin, Nasrettin, Nostradin, Nastradin ve Nazaruddin” olarak yazılmaktadır. "Hoca" ise "Khwaje", “Mula”, "Efendi", "Afandi", "Ependi", “(أفندي afandī)”, “Hacji" şeklinde ifade edilmektedir. Arapça konuşan ülkelerde bu karakter "Juha", "Djoha", "Djuha", "Dschuha", "Giufà", "Chotzas", "Goha" (جحا juḥā) olarak bilinir. Juha aslen Arap edebiyatında 9. yüzyılın başlarında bulunan ayrı bir halk karakteriydi ve 11. yüzyılda yaygın bir şekilde popüler hale geldi. Endonezya kültürünün birçoğunda "Abunuwasi" ya da "Abunawas" adı altında söylenmekte.

Onun hikâyelerinin Uygurca adı “Āfántí” ve “Âfāngtí” tarafından yapılan çeşitli telaffuzlarla tanınır. Uygurlar, Özbeklerin Buhara'dan geldiğine inanırken onun Sincan'dan olduğuna inanıyorlardı. Şanghay Animasyon Film Stüdyosu, Çin tarihinin en etkili animasyonlarından biri olan 1979'da Afanti Hikâyesi adlı bir 13 bölümlük Nasreddin’le ilişkili animasyonunu ürettiğini de buraya kaydetmeliyiz. Müzikal Nasirdin, büyük oranda Uygur folklorundan kaynaklanan Nasreddin efendi efsanesini (efendim efendim) içeriyor. Orta Asya'da genelde "Afandi" olarak biliniyor.

 

Azerbaycan edebiyatı

Nasreddin, Azerbaycan'da yayınlanan “Molla Nasreddin” adlı bir magazin dergisinin ana karakteri oldu ve bu dergi Müslüman dünyasında Fas'tan İran'a kadar okundu. Sekiz sayfalık bu hiciv dergisi, Tiflis'te (1906'dan 1917'ye), Tabriz'de (1921'de) ve Bakü'de (1922'den 1931'e kadar) Azerice ve bazen Rusça (Kiril alfabesi) yayımlandı. Jalil Mammadguluzadeh tarafından çıkarılan bu dergi dönemin kültürel asimilasyonu ile yolsuzlukları tasvir etti ve din adamlarının ve dini fanatiklerinin geri kalmış yaşam biçimlerini ve değerlerini alaycı bir şekilde okuyucularına yansıttığı ifade edilmekte. Dergi sık sık yasaklandı ancak Azerbaycan ve İran edebiyatı üzerinde kalıcı bir etkisi oldu. http://www.wikiwand.com/en/Nasreddin

 

Özbek Nasreddin Afandi

Özbek halkı için Nasreddin kendi ülkelerinden biridir ve Buhara'da doğmuş ve yaşamıştır. Toplantılar, aile toplantıları ve partilerde "afandi"nin "latifa" olarak adlandırılan hikâyeleri dilden dile dolaşarak birbirlerine anlatıyorlar. Nasriddin Afandi ile ilgili en az iki koleksiyon hikâyesi var.

Nasreddin Hoca’nın bu denli tanınması, bilinmesi ve her coğrafyada kendine yer edinmesi, değişik dünya halklarının kültürlerinde önemli bir karakter olarak kullanılması dolayısıyla UNESCO, bilindiği üzere 1996-1997 yılını “Uluslararası Nasreddin Yılı” ilân etmişti.

 

Tecrübeye Önem Vermek

 

Tecrübe, bilgi ve anlayışı arttırıcı nitelikteki olaylarla çok karşılaşma hâlidir. Kültürümüzde görmüş ve geçirmiş olmak, bir olgunluğun ve bilgeliğin işareti sayılır. Onun için, “Başa gelmeyince bilinmez.” denilmiştir. Yani, tecrübeye dayanmayan bilgiye pek güvenilmez...

Hoca'ya,

-Çaylaklar bir sene erkek, bir sene dişi olurmuş, doğru mu? diye sorarlar. Hoca'nın cevabı şudur:

-En az, iki sene çaylak olmadan, bu soruya cevap veremem!.

 

Devam edecek.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.