İyi yazmanın esası öncelikle iyi bir okur olmaya dayanır. İşte dün ele almaya başladığım “Yazarın Yol Haritası” da önemli yazarların okur olmaya ve okudukları kitaplara dayalı sorularla başlar. İlk iki cevap oldukça radikaldir.
E. B. White kendi okurluğunu şu cümlelerle anlatır: “Ben hiçbir zaman çok okuyan biri değildim. Hayatım boyunca çok az kitap okumuşumdur. Kitap okumak yerine yapabileceğim bir sürü şey var.(…) İçeride olmayı sevmiyorum ve her fırsatta dışarı çıkıyorum. Okumak için insanın genelde içeride oturması gerekir. Ben yerimde duramıyorum ve bir kitap açmaktansa teknemle denize açılmayı tercih ediyorum.”
Hoş, Bay White kolaylıkla başka yollar bulabilirdi. Tabiatın koynunda yahut teknede bir kitap açıp okuyabilirdi. Görüşlerine biraz mübalağa kattığı aşikâr, çünkü okumadan halen önemli bir yazar olarak anılması mümkün olmazdı, değil mi?
James Ellroy ise okumayı bir başka pencereden ele alıyor. Okumanın yeterince önemsenmediğine, öncelikler listelerinde yer bulamadığına dem vuruyor; “Pek çok gazeteciye haneye tecavüzden hapishaneye girdiğimi, röntgencilik yaptığımı anlatmışımdır. Ama vaktimin çok daha fazlasını hırsızlık ve röntgencilikten ziyade kitap okuyarak geçirdiğimi de söylemişimdir. Ondan hiç bahsetmiyorlar.”
Özellikle bizim gibi okumaya ve araştırmaya pek düşkün olmayan toplumlarda okumaya ve yazmaya gönül vermek yalnız kalmayı, belli moral ve motivasyon bozucu tavırlara göğüs germeyi de gerektiriyor. Dolayısıyla bu işler ancak ve ancak çok sevmeyle, gönülden bağlanmayla olacak işler ve maddi kazancı önceleyen yorumlara kulak tıkamakla yapılacak işler.
Timaş etiketli ‘Yazarın Yol Haritası’; yazarların okuma alışkanlıklarının çıkış noktalarından, hangi yazarların onları çok etkilediğinden bahisle yol alıyor. Kimi annesi ya da babasından, eve gelen edebi yönü kuvvetli misafirlerden ilham alırken Geof Dyer’in cevabı oldukça radikal; “Bir yazar olarak gelişimimin en önemli parçası kitap okumayan bir aileden geliyor olmam.” Dyer yazık ki neden böyle söylediğine açıklama getirmiyor kitapta.
‘Yazarın Yol Haritası’nda görüşlerine yer verilen yazarların etkilendikleri isimler doğal olarak geniş bir yelpazeye ayrılıyor. Seçtikleri yazarların ve özellikle hangi kitaplarının yazarlıklarına yön verdiklerine de izah getiriyorlar.
“En sevilen kitaplar ilk açtığınızda her zaman oradaymış gibi hissettirir. Bir eser, insanın hafızasında bir bölüm gibidir adeta.” diyen John Chever’den “Bir yazarın ne kadar iyi olduğunun kitabın konusuyla hiç alâkası yok. Yazarın ne kadar iyi olduğunu gösteren tek şey, konunun yazara ne kadar dokunduğudur. Üslûbun yoğunluğu önemlidir. “diyen Pasternak’a dikkate alınası pek çok manifestovari değerlendirme, yazma serüvenimizde ufuk açıyor, yol gösteriyor.
Yazarlarımızı etkileyen isimler listesi oldukça çeşitli, renkli demiştim… John Barth; “En büyük öğretmenlerim(bir yazarın başına gelebilecek en güzel şey) Şehrazad, Homeros, Virgil ve Boccacio ve Sanskrit hikâyeciler” diyor. Cortazar ise Edgar Allen Poe okuduğunda çok korkmuştur, hatta üç ay boyunca hasta yatmıştır. Robertson Davies Victor Hugo ve Balzac’ı öne alanlardan; “Hugo gibi bazen kıskanılacak derecede rahatına düşkün yazarlara hayranlık duyuyorum. (…) Balzac gerçekten büyüleyici bir yazar. Kitabı kenara koyamıyorsunuz.”
Ezra Pound’un Kantolar’ı, James Joyce’un Ulyses’i, Kafka’nın Dönüşüm’ü, Faulkner’in Ağustos Işığı, Çehov’un hikâyeleri ve daha pek çok esin kaynağı isimden övgüyle bahsediyor yazarlarımız.
‘Yazarın Yol Haritası’ndaki son tavsiye bilhassa gazeteci arkadaşlarım için Nadine Gordimer’den gelsin; “Benim gazeteci olmak istememin sebebi neydi, biliyor musunuz? On bir yaşındayken Evelyn Waugh’un Flaş Haber! Kitabını okumam. Herhangi birinin gazeteci olamak istemesi için yeterli.” Kitap Türkçemize de kazandırıldı.