Her ne kadar “doğru tektir” deseler de, bazen tek doğru olmuyor.
Herkesin kendine has bir doğrusu vardır. Herkesin doğrusu da “en doğru”dur.
Öyle olmasaydı atalar “her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır” derler miydi?
Farzımuhal ben pazarda çok dolaşmayı sevmem. Onun için de, adamlığından emin olduğum esnafları seçerim ve her zaman onlardan alış-veriş yaparım.
Patates ve soğan aldığım esnaf her zaman malın en iyisini verir.
Balıkçım, o günkü balıklar taze değilse göz teması kurduğumuz an kaşını havaya kaldırır. Bunun anlamı “Bugün balık alma” demektir.
Belki üç kuruş fazla olur ama, kaliteli ve firesiz olduğu için ucuzdan da ucuza gelir. Bu, benim doğrum. Sizin doğrunuzu da siz bilirsiniz.
Mesela ben bir spor kulübü başkanı olsam, zırt-pırt teknik adam değiştirmem.
Bilgisinden ve becerisinden emin olduğum bir adamın hata yapma opsiyonu olduğunu bilirim. Uzun vadede istikrarın geleceğini unutmamak gerekir.
Ama biz kendimizi toplum olarak anlık başarılara endekslediğimiz için en kaliteli adamı bile gözden çıkarmakta tereddüt etmeyiz.
Ayrıca hepimiz o kadar her şeyi biliriz ki, eğer kulüp başkanı isek kadroyu da teknik adamla birlikte kurmak isteriz.
Düşünün ki bir stadyum dolusu teknik adam var.
Teknik adam olarak, hangi oyuncuyu değiştirsen mutlaka bir çatlak ses çıkar.
“O da değiştirilir mi canım” derler.
Teknik adam sizin nasıl yoğurt yediğinize karışmıyorsa, siz de onun işine saygılı davranacaksınız. Ya, inanmadığınız adamı başa getirmeyeceksiniz, ya da başa getirdiğinize her konuda maydanoz olmayacaksınız. Haksız mıyım?
Cumhurun başı Erdoğan’ı bu millet seçti mi, seçti.
O da siyaseten teknik adamlık yapıyor.
Kimi oyuna aldığına, kimi oyundan çıkardığına, kimi kadro dışı bıraktığına biz karar vereceksek, Erdoğan’a ne gerek var ki?
Kimse “halkın tercihine müdahale ediliyor” falan da demesin.
Halk figüranların hatırına değil, başrolün hatırına oy veriyor.
Kendisini dev aynasında gören arkadaşlar bağımsız olarak seçime girseler de dünyanın kaç bucak olduğunu öğrenseler.
Hadi ne duruyorsunuz?