Bir zamanlar köyde yaşayan çalışkan ama çok hırslı dünyaya fazla tamah eden bir adam varmış. Onun bu kadar çalışmasına rağmen içersinde fitnelik fesatlık veya başkalarının malında gözü oluşundan mı nedense bir türlü kendi işlerinde başarılı olamaz Allah ona nedense istediğini bir türlü vermezmiş. Bu adamın büyükçe bir tarlası varmış. Adam bu tarlasına devamlı ekin ekermiş, fakat hiç doğru dürüst bereketli ürün alamazmış. Bu böyle yıllarca sürüp gitmiş. Bir yıl iki yıl beş yıl on yıl derken bir gün adam Allah’a şöyle yalvarmış, “Allah’ım ben bu tarlaya buğday ekeyim, bol ürün ver kaldıracağım ürün ikimizin ortak olsun demiş. Ekini ekmiş hasat sonu öyle bir buğday olmuş ki, ürün harman yerlerine sığmamış. Ve harmanlar dolup taşmış. Buğday taneleri saplarında ayrılmış, iş bölüşmeye gelmiş. Adam Allah’a verdiği söz üzerine elinde bir teneke ile bir bana bir Allah’a diyerek bölmüş buğdayı. Bakmış ki, kendine göre Allah’ın tarafına çok gidiyor, ‘Yarabbi bu sana fazla oldu’ demiş, buğdayları birleştirmiş iki bana bir sana diye bölmeye başlamış, bölmüş bakmış ki yine aklından Allah’a çok oluyor. Yarabbi sana bu da fazla demiş yine toplamış bir araya bu defa üç bana bir Allah’a diye bölmüş. Yine olmuyor en sonunda kendisine on Allah’a bir vermiş buğdayları bölmüş ama yinede gönlü razı değilmiş ya neyse: derken gökyüzü kararmış bir fırtına bir boran bir tipi bir yağmur bir sel gelmiş buğdayların hepsini sular alıp gitmiş. Bütün o kaldırdığı buğdaylarda sel sularına karışıp girmiş. Ortalıkta buğday falan kalmamış. Neredeyse adamı da götürecekmiş ama adam korkudan büyükçe bir kayanın altına gizlenmiş ortalığın toz duman oluşuna bakarken arada şimşekler çakıyormuş. Adam hatasını anlamış da Allah’ın çakmak çakarak kendisini arayıp bulmaya çalıştığını zannederek. Ey Allah’ım çakmak çakarak beni korkutup durma ben büyük bir hata yaptım, işte buradayım, bana ne ceza vereceksen ver demiş. Bu hikâye bizim ozanı çok etkilemiş bakalım ozan İsmail şiir diliyle bunu nasıl hicvetmiş dinleyelim
Yıllar önce köylü bir adamın büyükçe tarlası varmış
Bu tarlaya tohum olarak buğday arpa saçarmış
Her nedense tarlasında verim pek az olurmuş
Çok emek çeken çiftçinin de kafası bozulurmuş
Yine bir ekin ekme zamanı tarlada çift sürerken
Şöylece bir düşünürde kafayı çalıştırır birden
Allah’a yalvarır derki rabbim bu tarlaya bereket ver
Ne kadar hasat kaldırırsam seni ortak edeyim der
Allah’ü zül celal o yıl çok bolca buğday verir
Harmanda hasat edilirde işler bölüşmeye gelir
Adam başlar buğdayları teneke ile bölmeye
Bir kendisine bir Allah’a teker teker dökmeye
Sonunda bakar bir buğdayın yığılmış iki tarafına
Zanneder ki çok gitmiş der buğdaylar Allah’ıma
Allah’ım senin ihtiyacın yok bir sen iki ben alayım
Buğdayı bölmek zor geliyor buna ben nasıl dayanayım
Bire iki böler olmaz bire üç bire beş böler olmaz
Köylü verdiği sözü unutur bir türlü gözü doymaz
En sonunda bire on böler tamamen o buğdayı
Aniden bir kara bulut, kaplayıverir havayı
Bir yağmur bir fırtına başlar gökten yağmaya
Kim cesaret edebilir ki afet önünde durmaya
Sel suya karışınca akar gider buğdaylar
Havanın durası yok gök gürler şimşek çakar
Bizim köylü korkudan bir kaya altına sığınmış
Şimşekler parladıkça kendini arıyorlar sanmış
Demiş ki ey yüce Allah’ım çakmağı çakıp durma
Yaptıklarımın cezasını ne olur böyle sorma
İşte ben buradayım gelip tutsun beni zebani
Verdiğin sözden döner misin seni gidi yabani
Diyerek kayanın altından dışarıya fırlamış
Riyakâr olmanın kötülüğünü birazcık geç anlamış
Allahı’n buğdaya ihtiyacı yok sen sözüne uyacan
Ne söz verdiysen mutlaka o sözünde de duracan
Ozan İsmail im derki bu kıssadan hissedir
Kişi verdiği sözü mutlak yerine getirmelidir
Kul yalnız Allah’a eğilir insana kulluk olmaz
Mal ve para el kiridir asla bunlara tapılmaz
YARAB sana sığınırız bizi kula kul etme
Bizi afetten koru yardım et namerde muhtaç etme
Söz verir yarı yarıya ortağız diye
Bölerken ortağı indirir onda bire
Verdiği her sözden cayarsa kişi eğer
Rüzgâr ektiği yerden tabi ki fırtına biçer
15 Ramazan 2004, İsmail Detseli