Tüm okurlarımıza en güzel, mutlu, huzurlu ve sağlıklı bir pazar tatili dileyerek bugünkü yazımıza ve yazı konularımıza başlıyoruz.
Günün rahatlığı içerisinde bir kez daha bir konunun altını hassasiyetle çizmek istiyoruz.
Yerel bir gazetecinin birinci görevi şehrinin, şehrinin insanlarının isteklerini, sıkıntılarını, güzelliklerini, mutluluklarını kısaca yazılmasını, duyulmasını, görülmesini istediklerini küfür etmeden, terbiyesizlik yapmadan yazabilmektir.
Biz de bize iletilenleri, yeri geldiği zaman sır vermeden, kırıp dökmeden köşemize taşımaya çalışıyoruz.
Mesela bugün hızlı tren ile ilgili bir durumu fotoğrafı ile sizlere sunmak istiyoruz.
Bunu yazarken de çok üzülüyoruz. Çünkü biz Konyalılar için hızlı tren son yılların en büyük velinimeti. Hızlı tren bizim Konya’nın “Kızıl Elma”larından birisi idi. Biz hızlı tren ile çok şükür nefes aldık. Hatta öyle bir aldık ki bunu en iyi bilenlerden yaşayanlardan birisi de benim.
Her şey bir tarafa tam 7 yıl, dile kolay 7 yıl her hafta sonu Konya’ya geldim. Pazar akşamı da Ankara’ya gittim. O yıllarda Konya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı olduğum için haftada iki üç gelip gittiğim haftalar bile oldu. Karda kışta yollarda kaldığım günler, yanılmıyorsam Keçeciler döneminde yolun genişletilip çift yönlü yapılması için saatlerce yollarda beklediğimiz saatler, Ankara otogarında gece yarıları, gün doğmadan sabahladığım anlar… Bunları ancak çekenler bilir, bir de bu güzel günlerin kıymetini o günleri acısı ve tatlısı ile yaşayanlar…
Bu yüzden hızlı tren ile ilgili hiçbir olumsuz bir şey yazmak istemesem de zaman zaman olumsuzluklar yaşanıyor. Bunlar nereden kaynaklanıyor onu da tam olarak bilebilmiş değiliz.
İşte cuma günü hızlı tren ile Konya’dan Ankara’ya giden bir iş adamımız önce yazdı sonra da fotoğraf paylaştı.
İzninizle önce konuya gelelim.
Abimiz şöyle yazıyordu;
“Uğur Bey şu an Ankara'ya gidiyorum trenle. Dün akşam beş sıraları bize “bilet yok” denildi. Saat 9’da sizin de arkadaşınız olan gazeteci Zeki Dursun’u aradım. Kendisi zar zor bugün 9.45’e bilet buldu. Tren hareket etti. Bazı vagonlar hep boş. Kim ne yapmak istiyor? “ diye yazdıktan sonra da şu fotoğrafı gönderiyordu:
Yani gerçekten de öyle üst kontenjana, vekillere, Vali Beye, üst düzeye herhangi bir son dakika diye ayırtılmış, bir, iki, üç değil tam sekiz boş koltuk sadece bir karede görülüyordu.
Biz başta Sayın Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın, TCDD Konya’daki görevlilerin iyi niyetlerinden gayretlerinden asla şüpheli insanlar değiliz.
Ama Başbakan için öl dese ölecek bir iş adamımızın daha iki gün önce trende yaşadıkları da fotoğrafı ile ortada.
Sizce de bir yerde bir anlaşılmayan konu yok mu?
NUMUNE’NİN YIKILAN İNŞAATINDAKİ DUYARLI İNSANLARA TEŞEKKÜRLER
Cuma günü yine Numune’nin yıkılan inşaatı ile ilgili bir iyi bir de kötü bir durumdan söz etmiştim. Ortalık toz duman demiştik ya. Bizde de aksilik var taktık mı takarız ya. İşte Cuma günü ikindi saatlerinde bir kez daha yıkım bölgesinden geçtik. Bu kez toz duman olmasın diye bir işçi kardeşimiz elinde hortum yıkılan inşaat parçalarını suluyor tozun dağılmamasına çalışıyordu.
Yazımıza insanlarımız adına duyarlılık gösteren ister resmi olsun isterse özel tüm ilgililere bir kez daha teşekkür ederiz.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Bizi yıkamayan her şey bizi güçlendirir.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Yağışlı zeminde sürücüler yayalara biraz daha saygılı olabildikleri zaman daha iyi ADAM oluruz.