Biz gazeteciler Allah sizi inandırsın kendimizi patronumuza, zaman zaman kendi çalışanımıza, bizi okuyan takip eden insanlara, siyasetçiye, bürokrata hatta hatta evdeki hanımımıza bile anlatamayız. Böyle durumlar inanın abartmıyorum her gün en az bir defa başımıza gelir. Ve o anlarda da ben hep Hoca Nasreddin’e dua ederim.
Lafı bir yerlere getireceğiz ama bizi daha iyi anlayabilmeniz için önce şu benim her gün andığım fıkradan başlayalım,
SEN DE HAKLISIN
Nasreddin Hoca, kadılık yaparken bir gün bir ahbabı burnundan soluyarak gelmiş. Hasmı için söylemediğini bırakmamış. Sonra:
– Hocam, Allah aşkına söyle, demiş, haklı değil miyim?
Hoca ne yapsın?
– Haklısın, demiş.
Ahbabı sinirleri yatışmış olarak gitmiş. Onun hemen arkasından hasmı gelmiş. Bu defa da o başlamış atıp tutmaya, yok bana şöyle, yok böyle yaptı demeye. O da Hoca’ya sormuş:
– Haklı değil miyim?
Hoca:
– Vallahi çok haklısın, demiş.
Adam da sakinleşerek gitmiş. Tüm bunlara tanık olan Hoca’nın karısı bile bu işe şaşırmış kalmış.
– Senin kadılığında bir garip Hoca Efendi. İkisine de sen haklısın dedin. Hiç öyle şey olur mu?
Nasreddin Hoca hanımının yüzüne bakıp:
– Hatun, demiş, sen de haklısın!
…………….
İki gündür bizi telefonla arayan bir okurumuza Yusuf Bey’e ulaşmak için dün döndük. Yusuf Bey’i dinledik. Yusuf Bey sağlık konusunda oldukça bilgi sahibi idi. 300 yıllık tıp tarihinden örnekler verdikten sonra özetle “Komşum 1.5 yaşındaki oğlunu sünnet ettirmek için ……. Hastanesine gider. Doktor çocuğa genel anestezi uygulamak ister. Çocuk grip olduğu içinde baba razı olmaz. Özellikle çocuklar genel anesteziyi vücuttan zor atarlar. İlerleyen zamanda da yan etkileri görülebilir. Ben de üzüldüğüm için konunun takipçisi oldum. Doktora ulaştım. Doktor Bey en sonunda lafı döndürüp dolaştırıp işinin çok olduğunu çocukların durmadıklarını ve bu şekilde yapılması gerektiğini savundu. Ben buna inanmıyorum. Bir vekilimize ulaştım. O da nerede ise beni dövecekti “sen doktor musun? Doktordan daha mı iyi biliyorsun?” diye çıkıştı. Uğur Bey bu durum yanlış ……” diyerek uzun uzun sağlıktaki sıkıntıları bize aktardı.
………
Eeeee ben sağlıktan ne anlarım ki?
Vatandaş gözü ile baktığımız zaman Yusuf Bey’in dedikleri doğru değil mi?
Biz de kendisine teşekkür ederek, “Haklısınız” dedik.
Ama biz her Allah’ın günü yerel konuları yazarken hep kendimizce bir bilene ya da uzmana danışırız. Yusuf Bey’den sonra bir dost hekimi aradım. Konuyu özetlemeye çalışırken bu kez doktor beyden biz fırçayı yedik, “O vekilin ağzını öpeyim. Sen ya da o vatandaş doktordan daha mı iyi bilirsiniz. O zaman gidin sünnetçiye sünnet olun. Niye hastaneye doktora gidiyorsunuz? Anestezi uzmanı hastaya ya da gelen insana bakar raporunu verir, cerrah ya da üroloji uzmanı da sünneti ona göre yapar….. Kardeşim bırak bunları filan yazma Allah aşkına” dedi.
Bizde doktor abimize teşekkür ederek “Haklısınız abi” dedik ve teşekkür ettik.
………..
Yani herkes haklı değil mi?
Sizce hoca Nasreddin haksız mıydı?
FIRÇA YEMEK BİZİM KADERİMİZ
NEREDESİN HOCA NASREDDİN?
Dün bizi arayan ve bilgilendirmek isteyen isimlerden biriside Karayolları Bölge Müdürümüz Turgut Bey idi. Turgut Bey sohbete samimi ancak biraz sert girdi. Belki tanımadığımız için Turgut Bey’in yapısı böyledir. Turgut Bey “Bakın yazınızı okudum. Vebalden söz etmişsin. Bak bu da hoşuma gitti. Ama bir de beni arasaydın vebalden kurtulsaydın!”
(Sandım ki yanlış yazdım yine büyük bir vebalin altına girdik)
Turgut Bey ardından bizi bilgilendirmeye ve bu yol ile ilgili gelişmeleri anlatmaya başladı (Her şeyi kelime kelime not aldım). Şöyle diyordu Sayın Müdürümüz;
“Biz Karayolları olarak 122 kilometre çevre yolu yapıyoruz. Hem de 2x3 genişliğinde. Bunun da 22 kilometresini yaptık. Bu çevre yolu tamamlandığı zaman o yoldan zaten bizden düşecek belediyeye kalacak. Biz Seydişehir Yolu’nu da yapıyoruz. Bundan 8 ay önce biz Tahir Bey ile bu durumu konuştuk. Kendiside çok memnun oldu. Başkana söyledim. Sizin bu dediğiniz yolu biz ikiye bölelim çok güzel yol yapalım ama etrafta çok sayıda mesken dükkan ve evler var. Bunları siz bir toparlayın bizde buraya bölünmüş yol yapalım. Bir ay önce belediyeden yine bir heyet geldi. Durumu yine söyledik. Tabi belediyenin işi de zor. Buraları toplayabilmek maliyetli. Biz inşaat sezonu başlamadan burayı yapacağız. Hem de çok güzel asfalt dökeceğiz. Ama yol genişletilmediği sürece yolda güzelleştikçe kazalar azalmayacak artacak.
Ben şimdi bu yola gidiyorum. İstersen sen de gel Selim Bey de gelsin göstereyim.”
……………..
Görüşme sonrası Turgut Bey’in ses tonu ve tarzı bizi de merak ettirdi. Kimmiş diye bir öğrenelim istedik. Turgut Bey göreve üçlü kararname sonucunda asaleten atanmış. 1965 Elazığ doğumlu. Diyarbakır, Mersin, Ankara ve Erzurum’da birçok önemli projeyi imza atmış. Elazığ’ın yiğit isimlerinden.
Biraz gergin olduğu için kendisine sormadım. Bakalım bizim de Konya ve Konyalılar olarak 24 saat dua ettiğimiz bu 122 kilometrelik çevre yolumuz ne zaman bitecek?
Çevre Yolu müjdesinden bu yana o tarihi ve demeçleri tek tek saklıyoruz.
Yalnız burada Hoca Nasreddin’e yine bir Fatiha göndermek isterim.
Selim Bey anlattı DOĞRU
Müdür Bey bizim yazdığımıza yalan demiyor. Gerekçelerini anlatsa da sonuç bugün itibari ile demek ki DOĞRU
Bizim yazdığımız DOĞRU
Müdür Bey de kendi penceresinden DOĞRU
Peki yanlış kimde ve nerede?
Bilene benden etliekmek!!!
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Vazife büyük şeyler yapmak değil, üstüne düşeni yapmaktır.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Karşımızdaki sabırla dinlemeyi ve empati yapmayı becerebildiğimiz zaman daha iyi ADAM oluruz.