Konya’dan dünyaya sevgi ve hoşgörü mesajlarının bir kez daha verildiği şu günlerde Bu Hz. Mevlana’nın getirdiği hoşgörü ve iyi niyet sınırlarının da iyi çizilmesi gerekiyor. Doğrusu bazı konularda hoşgörü sınırlarımız zorlanıyor.
Hoşgörü, insanların birbirinden farklı duygu, düşünce, davranış, tutum, eylem biçimlerinin olduğunu kabul etmektir. Bunun için empati yapmak, insanı, insanlığı anlamak, bilmek, saygı duymaktır.
“Hoşgörülükte Deniz Gibi Ol” diyen Hz. Mevlana’nın hoşgörüsü yaratılanı yaratandan ötürü sevmek ve bu sevgi anlayışının bir ifadesi olarak her şeyin onun yansıması olduğu bilinciyle kabullenmedir.
Hz. Pir hoşgörü duygusunu hayatın olmazsa olmazı görüyor ve beşeri münasebetlerimizde insanları dil, din, ırk farkı gözetmeksizin kucaklamamızı, yaratılan her canlıyı olduğu gibi kabul edip saygı göstermemizi, bunu Rabbimizin rızasına erişmek için Aşk ile muhabbet ile sevgi ile yapmamızı istiyor. Aşk ve muhabbet yoksa hoşgörüde yoktur.
Aşk ve muhabbetle Konya’ya gelenlere hoş geldiniz diyoruz. Ancak başta Mevlana Hazretlerinin türbe ziyaretlerine gelenlere sormazlar mı? Acaba yüce bir zatın, mübarek bir Allah dostunun makamını ziyarete mi geliyorlar yoksa turistik bir müze ziyaretine mi? diye. Peki, bu tür davranış sergileyenleri nasıl hoş göreceğiz?
Sema törenleri izleyenlerden orada olması gereken manevi havaya uygun edep ve hayâdan uzak tutum ve davranışlarda bulunanları, çekirdek çitleyip, çay içenleri, cep telefonuyla konuşanları, birbiriyle sohbete dalanları nasıl hoş göreceğiz?
Şeb-i Aruz geleneksel olarak Konya ile özdeşleşmiştir. Konya’ya alternatif olarak başka şehirlerde düzenlenen Sema gösterilerini eğlenceye dönüştürenleri, bunu bir kazanç kapısı olarak görenleri nasıl hoş göreceğiz?
Esas hoşgörü sınırımız galiba günlük beşeri münasebetlerimizde daha çok zorlanıyor. “Boş ver, bir şey olmaz, adam sende, düzelir, aldırma, kimse görmez, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın, üzerine vazife olmayan işlere karışma” gibi anlamsız sözler ve anlayış toplumda pek çok sorunun –başta çevre sorunları-çözümüne değil artmasına sebep olmaktadır.
Mevcut yasal düzenlemelere ve uyarılara rağmen, her fırsatta sigara içeni, cep telefonunuzu kapatın uyarılarına rağmen, hastanelerde, camide, toplantı salonlarında cep telefonlarını kapatmayanları ve dakikalarca telefonla konuşanları hoş mu göreceğiz?
Şehir içinde sorumsuzca gezinen düğün konvoylarını, eğlence mekânlarından yükselen ses kirliliğini, hastane yakınlarında gece geç vakit fırlatılan havai fişek kirliliğini, hayatı çekilmez hale getirenleri hoş mu göreceğiz?
Bunca uyarılara rağmen trafik kazaları azalmıyor, Trafik ihlalleri durmuyor. Kırmızı ışık ihlali yapanı, hız sınırını aşanı, yolda seyrederken makas atıp bizi zor duruma düşüreni, sinyal vermeden ani dönüş yapanları, park edilmez yerlere park ederek trafiği felce uğratanları, trafik magandalarını hoş mu göreceğiz?
Hala daha çöplerin yerinin çöp kutusu olduğunu öğrenemedik, Yaşadığımız mahalleri çöp sahasına çevirenleri, , suları boşa harcayanları, hayat bulduğumuz havamızı kirletenleri, aracının egzozundan siyah duman çıkaranları hoş mu göreceğiz?
Konya ilinin yeşil alan varlığı ülke ortalamasının yarısı kadar olmasına rağmen, plansız kentleşme ve sanayileşme uğruna verimli tarım topraklarını imara açanları, mera alanlarını ve yeşil alanları yok edenleri, şehir merkezindeki güzelim ağaçları gizlice kesenleri, yetişmesi yıllar alan orman alanlarını yakanları, şehir içinde hayvancılık yapanları, hoş mu göreceğiz?
Gönüller sultanı Hz. Mevlana Celalettin’i Rumi’yi saygıyla, sevgiyle ve rahmetle anıyor, 742. Vuslat yıldönümünün Hz. Pir’ in yedi öğüdünün yeniden özümsenmesi ve doğru yorumlanmasına vesile olmasını diliyorum. Kalın sağlıcakla.
ÇEVRE SÖZÜ: Hoş görmek boş vermek olmamalıdır.