İhtiyarlığın nesi güzel?

Erol Sunat

Yaşlılık kolay değil. Anlatımlar bile 65 yaş ve üstü demiyor mu? 65’ten sonra 70 var, 75 var, seksen var, 90’a kadar yolu var. Ömür veren verdikten sonra, yüz yaşını gören de var.

Var amma, ihtiyarlar için o yaşları karı koca birlikte görenlerin sayısı bir hayli az.

Eşlerden biri kara toprağa girdi mi, onu yalnız bıraktı mı, gençliğinde kaya gibi duranların gözleri doluveriyor.

Yaşlılarımız, ihtiyarlığın neresi güzel, nesi güzel diyorlar!

Yaşlı insanların sıkıntısı çok!

Ne mi diyorlar?

Yalnız başına kaldıysanız

Nereye sığınacaksınız?

Kime ya da kimlere güveneceksiniz?

Adın ihtiyar, malla mülkle parayla pulla olunmuyor bahtiyar!

Ne yapsın ihtiyarlar yakasına mı küssün?

Hem neden küssün ki…

Üç günlük dünyada, dünya malına tamah eden çok!

Baban şu tarlayı sana verir mi?

Şehirdeki ev kime kalacak?

Bankada şu kadar parası var diyorlar, nasıl arada size destek çıkıyor mu?

Millet işi gücü bırakmış, ihtiyar ölmeden, kime ne kaldı-kalacak onun dedikodusunda.

Yaşlılık zor mu zor...Hele eşlerden biri diğerinden önce kara topraklara girip onu yalnız bıraktı mı?

Bağrınıza bastığınız evlatlar sizi bağrına basar mı?

Kızın varsa el oğlundan, oğlun varsa el kızından çekinir.

İhtiyarlar kimsenin yanına sığmaz olur.

*****

Yaşlı insanlarımız hele bir de sağlığında malını mülkünü dağıtmışsa…

Anadolu sağlığında malını bağışlayanların ziyan olmuş hallerini anlatan hikayelerle doludur.

İstisnalar varsa da pek az olarak anlatılır.

En çok şikâyet edenler ne mi diyorlar?

Üzerine titrediğiniz evlatlar, bir bardak su vermez!

Kapınızı açmaz!

Aç mısın, tok musun diye aramaz sormaz!

Hele ki bir de başınızı sokacak bir eviniz, az da olsa bir geliriniz yoksa…

Düşünür kalırsınız!

Şeker fırlar!

Kalp zorlar!

Tansiyon kaldırır vurur yere!

Hastaneye hiç ummadıklarınız gelirde, en çok sevdikleriniz, değer verdikleriniz gelmez!

Eskiler ihtiyarların haline bakıp da demişler ki;

Paran çoksa damadın yanına git!

Düzenli gelen bir emekli maaşın, ev kiran, dükkân kiran varsa, dişe dokunur da bir gelirse torunlara her gün harçlık veriyor, bazı sıkıntıları çözüyorsan, kızın eline güya damat görmeden bir şeyler sıkıştırıp, kiraya katkım olsun, şu şu taksitleriniz bu ay da benden olsun diyorsanız, damadın sülalesi dahi sizi el üstünde tutar. Damat her gün halinizi hatırınızı sorar. Gitmeye kalksanız, vallahi olmaz, dünyada bir yerlere salmam, göndermem diye önünüze geçer.

*****

Sonra demişler ki; Maddi ve manevi gücün yerindeyse oğlunun yanına git!

Arada bir çeyrek altın, evlenme yıl dönümünde bir bilezik alan kayınpeder, yada kaynana baş tacı olur. Diyelim gelinle oğlunuz pazara gidecek, geline al kızım Pazar harcına bizimde bir katkımız olsun dediniz mi akan sular durur. Gelinlerin konuşmaları tatlılaşır, kahveleriniz gelir, bugün ne pişieyim diye sorulur. Gelininiz kayınpederim babam gibidir. Kaynanamı öz annem gibi severim. Daha birbirimize bir acı lafımız olmadı denmeye başlamışsa, mesele hallolmuş demektir.

Değilse el kızı, alır eline telefonu, üç gün diye geldiler, on gün oldu diye başlar lafın bir ucundan acınmaya. Ağzınızla kuş tutsanız, hora geçmez! Ufaktan-ufaktan laf çarpmalar, hal hareketlerde görülecek olan memnuniyetsizlikler baş göstermeye başlar. Bu ne mi demektir? Burada misafirliğiniz bitti. Evli evine, köylü köyüne, yolcu yoluna, haydi uğurlar ola….

Büyükler diyorlar ki, aklın yerindeyse kendi evine git. Evcağızım, sen bilirsin halcağızım diyen ihtiyarları dinlemiş olmalısınız. O laflar boşuna değil. Rastgele söylenmiş değil.

Azıcık aşım, ağrısız başım demişler.

Ne damadın surat-savatı, ne gelinin laf çarpması, manasız surat yapması gibi hadiseler, evinizden içeriye girdiğinizde görmeyecek ve duymayacaksınız demektir.

Kapatın kapınızı, çekin perdenizi, oh be dünya varmış deyiverin artık.

Yok kız şöyle, yok, oğlan böyle dediniz de ne oldu?

Evlatlar evlendiğinde, taş olsunlar, baş yarsınlar, geçinip, gitsinler diyemeyenlerin bu dünyada işi var!

Böyle diyebilen kaç kişi var o da ayrı mesele…

*****

Şayet ekranlarda izlediğimiz programlar dikkate alınırsa, hanelerde kıyametler kopuyor, üstelik 85 milyon şahit!

İster yalan desinler ister reyting uğruna ister gelin ve kaynana arasındaki üstünlük savaşları, isterse anasıyla, karısı arasında kalan oğulların hali anlatılacak gibi değil.

Baban ve annen bu eve giremez diyen gelinler, en iyisi babanı ya da anneni yaşlıların kaldığı bir yere yatıralım, söz ne zaman istersen seni götürürüm diyen içten pazarlıklı damatlar günümüzde aramadığınız kadar çok...

Üstelik hiçbiri, gün gelip kendilerinin de yaşlanacağını, aynı durumlara düşebileceklerini hiç hesaba katmıyorlar.

Bu işler parayla değil sırayla…

Çünkü bugün kaygılarından, yarını düşünemeyen var gündemlerde...

Gördün mü, alçağı anasını yaşlılar evine bırakmış gelmiş!

İnşallah çocukları da onu aynı yere bırakır gelir!

Gelin çok fena kız abla...Alırım çocuklarımı, anamın evine giderim demiş!

Aslında iyi kızdı gelin, anası olacak ruhu huzursuz kadın, mahvetti gül gibi yuvayı...

Evli çiftlere karışma konusunda kendisini engellemeyen ana-babalar, teyzeler, halalar, amcalar, dayılar ve kraldan kralcı kesilen mahalleli takım tutar gibi, taraf tutmaya bayılırlar.

*****

Son yıllarda en zorlanılan, en horlanan, en fazla içinden çıkılamayan sorular şöyle;

Kocanın anasına bakmaya mecbur musun? Gelinin kardeşini okutmaya mecbur musun?

Birileri çıkıp da, insanlık ölmedi, helal olsun bu insanlara diye gür sesle konuşamıyor!...

Herkes evlatlarını savunma yarışında! Sanki savunulmaya ihtiyaçları var!...

Birileri çıkıp da size ne, dese! İşte o insanların sayısı az...

Her insan kendi geleceğini ya hazırlıyor ya baltalıyor...

Oğlum değil mi, bana bakmaya mecbur! Damat öz evladım gibi, nasıl olsa bir lokma önüme kor...

Bu yaklaşımlarda çok geçerli değil...

Vaktiyle iyi şeyler, hoş şeyler hazırlamışsanız, inanın el üstünde gezdiriyorlar sizi...

Gençlikleri kendilerine zehir olanlar ise elden- ayaktan düşen aile büyüklerine değişik gerekçelerle bakmak istemiyorlar.

Ne ahlaki ne örfi ne de dini gerekçeler insanları yollarından döndüremiyor.

Keşke ile başlayan bütün cümlelerin, insanları teselli bile edemediği yılları yaşıyoruz.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.