Yazımın başlangıç bölümünde her iki araştırma verilerinin dikkate alınabileceğini ve gelecek yazımda değerlendirmeye devam edeceğimi belirtmiştim.
Ancak, Diyanet İşleri Başkanlığı Strateji Geliştirme Başkanımız Sayın Doç Dr. Mustafa SARIBIYIK Hocamız beni arayarak kısaca; “MAK Danışmanlık Şirketi tarafından yapılan araştırmanın araştırma usul ve esaslarına uygun olarak yapılmadığını, bu kadar geniş kapsamlı bir araştırmanın 6 gün gibi kısa bir zaman dilimi içerisinde yapılamayacağını; her ne kadar MAK Danışmanlık Şirketi Sahibi Mehmet Ali KULAT’ın kamuoyuna kendisini hükümete yakın ve muhafazakâr tanıtmaya çalışsa ve öyle tanınsa da öyle olmadığını, güvenilemeyeceğini gerekçeleriyle açıklayarak değerlendirmelerimizde bu hususların dikkate alınmasını” istediler.
Sayın Başkanımızın samimi açıklama ve isteklerini dikkate alarak MAK Danışmanlık Şirketinin yaptığı araştırma verilerini dikkate almıyorum.
Eğer, verileri dikkate alırsak en hafif açıklamasıyla FELAKET hatta FELAKET ötesi bir durum ortaya çıkar.
Amacım, hiçbir şekilde insanımızın inanç ve ibadet yönünden yaşadığı sorunları abartarak ortaya koymak, kötü göstermek değil; karınca kararınca yaşadığımız “İslami Yaşamdaki Yozlaşmaya” dikkat çekmektir.
Nasıl abartmak doğru değilse her şeyi olduğundan çok iyi göstermek de doğru değil; hatta bir şeylerin hatırına gerçekleri gizlemenin büyük vebal olduğunu da düşünüyorum.
-Bugün, dinimiz İslam’ın hayatımıza yansımalarında büyük sıkıntılar yaşanmıyor mu?
-Dinimizin çocuklarımıza öğretiminde sorunlar yok mu?
-Her şey çok iyi, güllük gülistanlık mı?
Keşke güllük gülistanlık olsa ama güllük gülistanlık değil; bunu hepimiz, gerek birey gerekse kurumsal olarak görmek zorundayız.
Ayrıca, her söylenenin her eleştirinin FETÖ’yle ilişkilendirilmesini veya hükümeti başarısız göstermek için yapıldığı algısının verilmesini doğru bulmuyorum.
FETÖ kaynaklı veya kaynaksız hükümeti kötüleme amaçlı faaliyetler olmuyor demiyorum; elbette ki oluyor. Ancak, toplumun İslami yönden zafiyetini de görmeliyiz; görmek zorundayız. Görmeliyiz ki tedbirlerini zaman kaybetmeden alabilelim.
Kaybedilen her anın telafisi mümkün olmayan sonuçlara yol açabileceğini de hesaba katmalıyız.
-FETÖ’nün de arkasında olan İslam düşmanlarının en büyük tahribatlarından biri doğrudan Kur’an’a ve iman esaslarına yönelik olmadı mı, olmuyor mu?
-İnsanımızın iman ve itikadının, ibadetinin bozulmasında “Dinler Arası Diyalog”, “Ilımlı İslam” eksenli faaliyetler ile sayıları çok olan hoca görünümlü adamlar etkili olmadılar mı, olmuyorlar mı?
-İslam âlimlerinin itibarsızlaştırılmasından, hadisi şeriflerin hatta mucizeyi inkâra kadar bir çok faaliyetin sonucunda başarılı olmadılar mı?
-Peygamber Efendimiz(sav)’in; “İslâm kadınlarının dünyada giyinik oldukları halde, İslâmî tarzda giyinmedikleri, bazı yerlerini açtıkları, şeffaf ve dar giyindikleri için açık olduklarını ve açıklıklarının cezasını göreceklerini,” buyurduğu ve lanetlediği “Giyinik Çıplak” lık durumu bugün ülkemizde yoğun olarak yaşanmıyor mu?
-Sokakta, parkta, pazarda hemen hemen her yerde bir Müslüman kadına, kıza yakışmayan davranışlara çok sık rastlanmıyor mu?
-İffetsizlik, ahlaksızlık âleni hale gelmiş; gençlik, aile elden gidiyor; alkol, uyuşturucu, sigara kullanımı küçük yaşlara kadar düşmüş, engel olunamıyor; yalan mı?
-Camilerimiz boş hatta bomboş değil mi?
Mübarek bayram tatillerinde bile sahiller Müslüman kadın ve erkeklerle tıklım tıklım doluyorsa anketlerde insanımızın yüzde 99’u kendisini Müslüman olarak tanımlasa ne olur tanımlamasa ne olur?
MAK Danışmanlık Şirketinin yapmış olduğu anket çalışması verileri gerçeği yansıtıyor veya yansıtmıyor bilmiyorum; ama, bilinen bir gerçek var, İslami açıdan gidişatımız hiçte iyi değil; bu gidişatın önüne geçilmesi için bireysel ve kurumsal olarak yapılması gerekenler acilen, hiç zaman kaybedilmeden, hiçbir etki altında kalınmadan yapılmalıdır.
Allah(cc) rızası için ben bunu bilir bunu söylerim.