Birkaç gün önce spastik engelli hayatını iki metrekare alanda geçirmiş bir ablamızı iki metreküplük çukura gömerek ebedi dünya olan ahirete uğurladık. Allah(cc) gani gani rahmet eylesin, bu yaşına kadar kendisine bakanlardan da razı olsun.
Kaçınılmaz olarak bir gün uğurlayanları da dönüşü olmayan yolculuğa birileri uğurlayacak!
Ömür dediğimiz şey ne bir nefes fazla ne de bir nefes eksik! O an geldi mi her şey biter ve iki metreküplük çukura en sevdikleri kendi elleriyle koyarlar ve hüzünle de olsa geri döner ve hayatlarına devam ederler.
Aynı gün mahallemizde bir teyzemizle genç yaşında bir kardeşimiz hiç beklenmedik bir anda adına kalp krizi dediler ve dönüşü olamayan yolculuğa çıktılar. Belki bir saat önce ne hayaller kurmuş ne planlar yapmışlardı! Hesapta ölüm yoktu ama beklenmedik bir anda geliverdi ve bütün hayalleri ve planları yok olup yerini acıya bırakıverdi!
-Dünya yalan, ölüm gerçek ahiret ise ebedi!
Biraz önce televizyonda “Hababam Sınıfı” filmi vardı. Filmin sonlarıydı Adile Naşit, Kemal Sunal ve diğerleri neşeli neşeli şarkı söylüyorlardı. Bu neşeli neşeli şarkı söyleyenlerin çoğu bugün hayatta değil! İnsan, bu insanları görünce daha bir hüzünleniyor!
Ablamız gibi bu dünyayı iki metrekarelik bir alanda tamamlamasa, zengin, şöhretli, güzel olsa da er veya geç iki metreküplük toprağa sevdiklerinin ellerinde gömülüyor.
Düğün ve cenaze münasebetiyle zaman zaman köyümüze giderim. Çocukluğumda tanıdığım insanların neredeyse yüzde yetmiş sekseni gitmiş.
-Nereye mi?
Hepimizin bildiği o yere; yani bizim köyün karşısında yer alan mezarlığa!
Anlayamadığım şu; ölüm gerçeğini bildiğimiz halde neden hiç ölmeyecekmiş gibi dünyanın gizemine kendimizi kaptırmış gidiyoruz?
Birkaç ay önceydi mezarlıkta tanımadığım biri “herkes toprak almak için çalışır dururda en sonunda toprak insanı alır” diyerek acı gerçeği dile getirmişti.
Yunus Emre Hazretleri “Mal sahibi mülk sahibi/Hani bunun ilk sahibi/Mal da yalan mülkte yalan/ Var gel birazda sen oyalan” dizelerinde çok şeyi anlatıyor anlatmasına da anlamıyoruz, anlamak istemiyoruz!
-Dünya yalan, ölüm gerçek ahiret ise ebedi! Ölmeden önce ölebilmeliyiz. Öldükten sonra pişmanlık fayda vermiyor.
Hiç ölmeyecekmiş gibi bir hayat süren, mal ve mülk sevdasına kapılıp, ölümü kendine hiç yakıştıramayan insan, her şeyini geride bırakmış, bir kefenle, dar yere gidiyor. Gidenlerden ibret almalıyız, düşünmeliyiz, bir değil yüzlerce kez düşünmeliyiz.
Öldükten sonra uyanmanın; “eyvah” demenin hiçbir faydası yoktur. Ölmeden önce uyanmak, hesaba çekilmeden önce nefsi hesaba çekmek gerekir. Zira inanan kişi ölümün, ahiret yolculuğuna bir başlangıç olduğunu bilir ve ölüm sonrası için hazırlık yapar.
Dün, hatası ve sevabıyla geçmiştir. Geçen günleri geri getirmek mümkün değildir. Yarının ise ne olacağı belli değildir. Yarını yaşayacağımıza dair bir garantimiz de yoktur. Gün bugün; saat bu saat; an bu andır.
İnsan ancak içinde bulunduğu anı değerlendirme imkanına sahiptir ve bu anı fırsat bilerek ahiret için hazırlık yapmak durumundadır. İnsanı aldatan sonu gelmez emellerden ve ölçüsüz dünya sevgisinden kurtulmanın tek yolu; ölümü hatırdan çıkarmamaktır. İmansız gitmekten korkulmalıdır. Hem de öyle korkulmalı ki, insan korkudan bayılmalıdır.
Dünyada bir insanın başına gelebilecek en büyük tehlike; imansızlıktır. Allah(cc) hiç birimizi imansız bırakmasın. İmanlıların imanını daim, imandan yoksun olanlara hidayet nasip etsin.
Dostlarım! Yukarıdaki duygularımı sadece ve sadece Allah(cc) rızası için paylaştım. Paylaşmak zorunda hissettim ve bahsetmeliyiz; bahsetmezsek Allah(cc) katında mesul duruma düşeriz. Kırmadan, incitmeden ikaz etmek zorundayız. Müslümanın birinci vazifesi, insanları Allah(cc)’ın dinine davet etmek, iyilikleri öğretmek, kötülüklerden sakındırmaktır.
Akıllı insan; ölümle bu maddi dünyadan yok olup gitmek istemez. Herkesin tabiatında ebedî kalma fikri vardır. Kim istemez ebedi mutlu olacağı bir hayatı. Hiçbir insan ebedi yanacağı hayatı istemez. Dünya hayatının ölümle sona ereceğini bilen, ölümün ebedî hayatın bir başlangıcı olduğuna inanan bir insanın ebedî hayatı kazanmak için hazırlık yapma ihtiyacı duymaması düşünülemez.
Mutlu hayatı istiyorsak bunun birinci şartı; Allah(cc)’a ve Hz. Muhammed(sav)’e ve getirdiklerine inanmak, yap dediklerini yapmak ve son nefeste imanla ölmek.