İkinci el olarak gerek konut, gereksede araba almak isteyenleri piyasanın denetimsizliği vurdu. Pandemi öncesi fiyatlar, bankaların sunduğu cazip kredi imkanları sonrasında uçtu gitti.,
Ev ve araç sahipleri fırsat bu fırsat diyerek, bir anlamda adeta fırsatçılar gibi davranma eğilimi gösterdiler.,
Alınan krediler uçuk fiyatlara yetişemedi.,
Hiç kimse de çıkıp, benim malım mülküm aracım bu kadar para etmez demedi,
Fiyat artırmanın büyüsüne kapıldı hemen herkes.
Hadi onlar demedi piyasayı kontrol etmesi gerekenler ne yaptılar?
Hiçbir şey!
Sadece, olan-biteni seyrettiler.
Piyasa bir süre sonra oturur, normal seyrine erişir lafları havalarda uçuştu.
Herkes olayları sadece seyretti.
Sonunda piyasalar tıkandı.
Konut kredileri iki ay sonra tekrar yükseldi.
Bunun anlamı, gelin bu sevdadan vazgeçin demek gibi bir şey.
Oysa teşvik, konut ve araç kredilerinin bir miktar daha aşağıya çekilmesi, piyasaların denetlenmesi, konut ve araç alabilme imkanlarının daha da kolaylaştırılması olmalıydı.
Bu düşünce sadece, iyi niyetli bir yaklaşım olarak kaldı.
HAYALİNİZE ULAŞMAK ÇOK KOLAY DEMİŞLERDİ!
Herkesin bir evi, herkesin bir aracı olsun söylemleri çeyrek asrı aşkın bir zamandır gündemimizde. Hayalinize ulaşmak artık çok kolay demişlerdi. Kolay olmadığını bir türlü kabullenemedik! Geçirdiğimiz onca acı tecrübeye rağmen, her şeyi unutup, neden olmasın diye yeniden bu işe heveslenmemiz içimizde kalan ukdelerin bir tezahürü. Bizim siyasilerimiz keşke bizim işimizi bu kadar çok zorlaştırmasalardı.
Aldığımız ücretler ve maaşların ev yada araç taksidi ödemeye yetmeyeceğini bilmeyen mi vardı?
Rahmetli Özal döneminde, memurlar için MEYAK kesintileri vardı. Bu kesintiler ilk başladığında, neredeyse hepimiz en azından emekliliğimize doğru bir ev sahibi olacağız hayalini kurmuştuk.
Sonra o kesintileri bizlere iade ettiler. Ev sahibi olmadıysak da, hanıma bir elektrikli süpürge almaya yetmişti. Bizler bugünlere iki anahtarlı müjdelerden geldik.
O anahtarlara halen uzaklardan bakmaya devam eden o mağdurlar, yine bizler olduk!
Bir dönem elimize almaya muvaffak olduğumuz o anahtarlar, elimizi ve cebimizi öylesine yaktı ki, bazılarımız anahtarları vermemek için direndi, ancak yandı, kavruldu, savruldu. Anahtarların ikisinden de oldu.
Eşini-dostunu kaybetti, yuvası dağıldı. Bugün gelinen nokta, henüz oralarda değil.
Dileriz bir benzeri daha yaşanmaz!
AĞIZLARINA İP ÖLÇÜLEMEYENLER!
Banka kredi faizlerindeki düşüşler sonrasında, ağızlarına ip ölçülemeyen insanlar olup çıkan araç ve mülk sahipleri, ilana çıkardıkları fiyat belirledikleri mülk yada araçlarına talip çıktığında, ikinci bir fiyat daha ileri sürmekten çekinmeyen davranışlar sergilediler.
Ne oldu? Fiyatlar şişti!
Alıcılar, kararlarını sil baştan gözden geçirmeye başladılar. Alan aldı, kalan kaldı.
Aldıkları kredi yetmeyince eşten-dosttan borç olarak altın ve döviz alan insanların durumu ise daha da vahim.
Altın patladı gitti. Döviz patladı, patlayacak.
Acaba bir araba ya da bir ev sahibi olabilir miyiz diye niyetlenen, hayal kuran insanların hevesleri kursaklarında kaldı.
Son iki ay içinde elimizde ev kalmadı, ikinci el araba kalmadı diye reklam yapanlar, şimdilik kaydıyla memnunlar. Hatta ağızları kulaklarına varıyor.
Zor şartlarda borç-harç ikinci el ev ve araba sahibi olanlar ise kara kara düşünmeye başladılar. Ülkemiz insanları buna benzer çok acı olay yaşadı.
1994 krizinden itibaren, insanlar kendilerine gelemediler.
İnsanlar o yıllarda aldıklar mülkü sattılar faizini yine ödeyemediler. Bir çok daire bankalara kaldı. İnşallah yine öyle olmaz temennilerini ne kadar duyuyorsunuz bilemiyoruz.
FIRSATÇILARA ÖZENMEK PİYASANIN DA KİMYASINI BOZDU!
Krediler verilmeye başlanmadan, bilirkişilerce gerek konutların, gerekse araçların ikinci el fiyatları ve fiyat aralıkları tespit edilseydi. Bugün ne alıcı ne satıcı zor durumlarda olmazdı. evini satmayı düşünen bilirdi ki benim evim örneğin 250 bin lira eder. Bugün aynı insan evine 350 bin lira istiyor. Fırsatçıları göre göre onlara özendik galiba?
Neden mi?
Çünkü etrafında ki örnekler birbirinin aynı.,Araç piyasası da aynı.
Çok değil, Pandemi öncesinde her iki sektörde ağlamayı beğenmiyordu.
Yap-sat işiyle uğraşanların elinde evler patlamış kalmıştı. İkinci el aracı alanda yoktu, soranda…
Kredi hikayesi ortaya çıkınca, o ağlayan, sızlayan, kendini acındıran insanlar gitti, yerlerine insanlara tepeden bakan, en olmadık fiyatlar isteyen vicdansız, merhametsiz insanlar geldi. Bu insanlarda bu parayı ödeyebilir mi demediler!
İnsanların durumlarını bildikleri halde, dalga geçer gibi, şu kadar daha para koyarsan elimizde şöyle bir daire vardı demekten çekinmediler. İkinci el araçlara en olmadık fiyatları çekerken, ağladıkları günleri çabucak unuttuklarını gösterdiler.
YARIM KALAN HAYALLER BİZİM HAYALLERİMİZ!
Bizler ömrümüz boyunca iki hayalin peşinde koşmaktan ne usandık ne yorulduk. Birincisi, gönül huzuruyla, ev sahibi baskısı olmadan oturabileceğimiz küçükte olsa bir ev, ikincisi ayağımızı yerden kesecek, modeli düşükte olsa bir araba.
Siyasilerimiz bunların müjdesini verdiler, bizde o hayale inandık.
Kimimiz bir ev sahibi olabildi. Kimimiz iyi-kötü bir araba. Ailesi tarafından desteklenen arkadaşlarımızın hem evi, hem arabası oldu.
Bazı arkadaşlarımız bu arzularına banka kredileriyle sahip olmak istediler. Onlarında hayatı heder oldu.
İkinci el piyasasının cılkı çıktı. Sahtekar insanların, söylediği yalanlara kanan ve aldananlar, fahiş fiyatlarla ev ve araba sahibi oldular. Hayaller yine yarım kaldı