Her zaman kullandığım ve unutmamamız gereken bir ifade: “tarım devlete ve özgürlüğe giden yoldur”. Yine “tarım gıda, çevre, enerji, güvenlik ve sağlığın da teminatıdır”. Öyle de bu görüşü tehdit eden dış etkenler de vardır. Bunlar genel anlamda iklim değişikliği ve küresel ısınmadır.
İklim değişikliği ve tarım üzerine yüzlerce rapor ve senaryo bulabilirsiniz. Bunların en güvenilir olanı, gelinen nokta yani mevcut durumdur. İklim değişikliği ya da küresel ısınma, birçok aşırılıklar sebebiyle (buzulların erimesi, su baskınları, tuzlanma, endemik bitki örtüsü, hastalıklar) en çok bitki örtüsü ve toprak yapısını etkilemekte, bu da insan sağlığını tehdit eder boyuta getirmiş bulunmaktadır.
İklim değişikliği ve küresel ısınma ve etkileri üzerine daha çok şeyler söylenebilir ancak esas mesele tüm bunlar doğru, çevre, ekosistem bozulmakta, bitki ve insan sağlığı tehlikede iken insanlık olarak ne yapacağımız üzerinde durulması gerekenleri ortaya koymaktır. Şu iyi bilinmelidir ki iklim değişiklikleri vardır ve ne kadar da süreceği belli değildir. Belli olan etki alanlarının bir şekilde giderek (aşırı yağışlar, kuraklık, tuzlanma ile bozulan ekosistem, hastalık ve zararlıların etkinlik artışı) yoğunluk kazandığıdır.
Bunca değişikliği halen senaryo olarak görenler vardır ve “bana ne, benden sonra düğün bayram” demektedir. Bu deyişler bölgeler, ülkeler temelli değil küresel temelde yaygındır. Ülkemde tarım yapanlar gerçekten en zahmetli ve en hayırlı işi yapanlar olmasına rağmen, onlar bile “neme lazımcı” durumuna gelmişlerdir. Öyle de çekilen yer üstü ve yer altı suları, tuzlanan topraklar, kuraklık, yok olan ekosistem hafife mi alınır, bilemem ancak ben de görürüm “bir yanı aldırmaz olanlar varsa da bir yanı endişeli olanlar” da yok değil. Bunlar için “Aldırmaz kadar kötü sağırdir diyor” bir deyişimiz.
Dünya ekonomisini ve küresel ticareti önümüzdeki 10 yıl derinden etkileyecek mega trendlere baktığımızda, 'dijitalleşme' hiç şüphesiz ki 1. öncelikli gündem maddesi, bir diğer önemli gündem maddesi de, en az 'dijitalleşme' kadar ön planda olacak: 'Sıfır Karbon Dünyası'dır. Bu başlık altında en önemli alt başlık ise 'enerji dönüşümüdür. Önümüzdeki 10 yıl, fosil yakıt bazlı enerji teknolojilerinden yenilenebilir enerji bazlı enerji teknolojileri ve alt yapısına büyük bir dönüşüm hız kazanacak gibi.
Bugün, ekim ayı sonu itibariyle İtalya'daki G20 Liderler Zirvesi, hemen sonrasında İngiltere'de, COP26 toplantısında, 'Sıfır Karbon Dünyası' adına tarihi müzakere ve pazarlıklara imza atarken, 'enerji dönüşümü ve 'yenilebilir enerji' en önemli gündem maddelerini oluşturacak. Bütün bunlara karşı Türkiye’nin tavrı nedir, bakalım.
Dünya GSYH 'sında % 1,1'i aşan payı alan Türkiye'nin, küresel karbon emisyonunda sadece % 0,7 payı olması, bu gelişmeler karşısında Türkiye'nin masada elinin ne kadar güçlü olduğunu ortaya koyuyor. Üstelik hidro, rüzgâr, güneş ve jeotermal konusunda, yenilenebilir enerji imkân ve kabiliyetleri açısından, Türkiye dünyanın en şanslı ülkelerinden birisi iken bu şansı yakalaması kayda değerdir.
İlk kamu yatırımının 1975'te, özel sektör yatırımının ise 2006'da devreye girdiği jeotermal santralleri açısından Türkiye dünyada öncü durumunda. 2006'de 82 megavat jeotermal enerji kapasitesi, Temmuz-2021 itibariyle kurulu güçte 1650 megavata, santral sayısında ise 63'e ulaşmış durumda.
Uluslararası Yenilebilir Enerji Ajansı'nın (IRENA) verilerine göre, Türkiye bu verilerle, jeotermal enerji kapasitesinde dünyada 4., Avrupa'da ise ilk sıradadır. 2020 itibariyle, dünyada var olan 14 bin 50 megavat jeotermal enerji kapasitesinin yüzde 11,5'i Türkiye'de bulunmaktadır.
Türkiye'nin 98 bin 263 megavat olan toplam elektrik kurulu gücünün yüzde 1,65'ini, yenilenebilir enerji kapasitesinin ise yüzde 3,17'sini temsil eden jeotermal enerjiyle üretilen 5,9 milyar KW elektrik üretimi sayesinde, yaklaşık 1,2 milyar metreküp doğal gaz ithalatından da tasarruf etmiş durumda. 2021-sonbaharı Sıfır Karbon Dünyası, Enerji Dönüşümü ve Yenilenebilir Enerji adına takip edilmelidir der uzmanlar. Kim ne derse desin yenilenebilir Enerjide de yol aldığımız değerlerle ortada olup ülke olarak küresel ısınma ve iklim değişikliklerine giden yolu durdurmada da şansımız büyüktür.
Ülkesel enerji bağımsızlığına kısa sürede ulaşmak dileği ile kalın sağlıcakla.