Bugün de köşemi tiyatro konusuna ayırdım. Tarih ve mitoloji ağırlıklı tiyatrolarıyla tanıdığımız Güngör Dilmen’in ‘Bağdat Hatun’ adlı oyununda yine tarihi bir kişilik ve dönemiyle karşı karşıyayız.
İki perdeden oluşan Bağdat Hatun oyununu 1973 yılında yazmış Dilmen ve aynı yıl Ankara Devlet Tiyatrosu’nda sahnelenmiş. Üstelik “Bağdat Hatun” sadece tiyatro sahnesinde oynanmakla kalmamış, televizyon dizisi olarak da uyarlanmıştır.
Oyun 14. yüzyılda İlhanlı Devletinde geçmektedir. İlhanlı devletinin oldukça acımasız, savaşçı bir devlet olduğunu, komutanlarından çekinildiğini hepimiz biliriz. Böyle bir devletin dışı böyleyken, içi daha yoğun oyunlara sahne olmaktadır tabi.
Bağdat Hatun bir İlhanlı prensesidir ve tahtı ele geçirmek için babası, kardeşleri, eşi ve doğmamış çocuğunu ölüme göndermiştir. Bir kadın, aile ve her şeyi elinin tersiyle itecek/öldürecek bir kalp; ilginç bir figür doğrusu.
Oyun sadece sıradan bir vaka örgüsünden ibaret değildir. İlhanlı Devletinin yapısı ve çevreyle ilişkileriyle ilgili bilgiler de detaylı bir şekilde verilmektedir.
Oyunun özünde iktidar hırsı olduğunu sanırım hissettirebildim. Konuyu ana hatlarıyla özetleyecek olursak…
İlhanlı hükümdarı Ebu Said Bahadır, küçük yaşta tahta çıkmıştır Tahta çıkmasında büyük faydaları dokunan veziri Emir Çoban’ın etkisi altındadır. Daha doğrusu devleti vezir yönetmektedir adeta. Bu iç içeliğin boyutu vezir Emir Çoban’ın kızı Bağdat Hatun’u eş olarak istemesiyle başka bir önem kazanır. Fakat ortada büyük bir sorun vardır. Bağdat Hatun zaten evlidir, dolayısıyla babası bu isteğe şiddetle karşı çıkar.
Acımasızlığıyla meşhur Cengiz Han’dan mütevellit Cengiz Han Yasalarında ise hükümdarın istediği kızı alma hakkı olduğu yazmaktadır. Ek madde ise kadının evli olmaması halinde çocuğunun olmaması şartı taşımasıdır.
Vezir, çocuklarıyla beraber İlhanlı hükümdarı Ebu Said Bahadır’a direnir ama bir netice alamaz, canlarından olurlar. Hükümdar, Bağdat Hatun hariç, aileyi ortadan kaldırır.
Olayların temel kahramanı ve merkezdeki Bağdat Hatun’dur. Cengiz Han Yasaları ile birlikte şaman(kam) birikimi de oyun boyunca hatırlanan ve hatırlatılan bir bilgidir.
Ailesini kaybeden Bağdat Hatun, yeni hayatında vicdanını rahatlatmak için hayır işlerine önem verir görünür. Ana gayesi ise devlet yönetimini ele geçirmektir. Bu uğurda bir kadın olduğu halde yoluna çıkan herkesi öldürtmekte bir an bile tereddüt etmez. Cinayetlerinin son merhalesi ise kocası hükümdar Bahadır Handır. Tüm bu süreçte Bağdat Hatun’un akıl hocası bir Şaman rahibidir, Şaman kanunlarıdır. Yine yasalardan gidecek olursak, bir düşük hadisesi nedeniyle çocuğu olamayan Bağdat Hatun, hanedana bir çocuk veremezse yönetimden olacağının da farkındadır.
Bu hususta yapacağı tek bir şey vardır, o da kocası olan hükümdarı ortadan kaldırmak ve parmağında rahatça oynatacağı birinin karısı olmaktır. Buna en uygun aday ise Arpa isimli bir erkek, bir askerdir. Plân gerçekleşir, Bağdat Hatun Arpa’yla evlenir ve Arpa, han olur.
Entrika üstüne entrika… Entrikaların sonu pek hayır olmaz biliyorsunuz. Arpa, han olur olmaz Bağdat Hatun’u öldürtür. Başkasına ihanet eden kendisine de ihanet edecektir çünkü. Plânın içinde olan kimse birbirine güvenmez ve bu durum pek de huzur bulunacak bir durum değildir. Hırs ve ailesini öldürtecek kadar acımasızlığa bürünmüş bir kadının sonu, hayatı boyunca önüne çıkan herkese yaptığına maruz kalmaktır. İlâhi adalet!...
Bağdat Hatun rahat ve akıcı kurgusu, anlaşılır diliyle herkesin kolaylıkla okuyabileceği, hayatın temel gerçeklerini tesirli örneklerle ortaya koyan, tarihi ve mitolojik unsurlarla örülü bir oyundur. Kadın kimliğinin ön plâna çıkarılması da bahsedilmesi gereken bir başka hususiyetidir.
&&&
Birkaç gündür yazdığım tiyatro oyunları ve daha fazlası alacağınız bilet yahut internette bulabileceğiniz videoları kadar yakın.
İyi seyirler…