Konuşmaya başladığınız andan itibaren sözel bir hayat yaratırsınız; sözcükler, fikirler, kavramlar ve soyutlamalardan örülmüş ve birbirleriyle bağımlı ve bağımsız, şaşılacak şekilde birbirini üreten, destekleyen, açıklayan ama hepsi de özden ya da cevherden yoksun ve ' zihnin yarattığı bir evren. Sözler sözleri yaratırlar; gerçek ise bilinmez.
Peki o zaman sözcükler gerçeği yansıtmıyorsa konuşmaya gerek var mı? Kişiler arası iletişimimizi sağlamak adına sözcükler yeterli mi? Yoksa bu iletişim bir yere kadar sınırlı bir iletişimden mi ibaret?
Kelimeler olduğu gibi gerçeği yansıtır mı? Yoksa sadece gerçeğin bir parçasından mı ibaret?
Soru sormayı bırakıp tamamen sessizliğe saklandığımızda, sözcüklerin ötesinde bir yere geçmiş oluruz. Çünkü sözcükler kafamızın içinden gelir. Kelimeler sizi ancak kendi sınırlarınıza kadar taşıyabilir. Boşu boşuna sorduğumuz sorular ve açıklamalar ne için peki diyeceksiniz. Cümleye başlarken cevabını verdiğimiz gibi; boşa…
Kişilik ötesine geçtiğinizde artık kelimelere ve cümlelere ihtiyacınız olmaz.
Kişiliğin ötesine atlamak için bizleri kişiliğin ötesine ne geçirir dersek eğer, sessizlik ve sükûnet…
Etrafınızda olup bitenden sorumlu hissediyorsanız şunu söylemeliyim ki sizler değiştirebildiklerinizden ve kendi hareketlerinizden kendiniz sorumlusunuz. Sizin sorumluluğunuz kendi tavrınızadır. Hatta değiştirebileceğiniz tek nokta kendi tavrınızdır.
Etrafınızdaki insanların acıları, hüzünleri, dertleri muhakkak olacak. Bunlara kayıtsız kalmanız mümkün değil fakat sizin uyumanızı, yemek yemenizi, ertesi gün işe gitmenizin önüne taş koymuyorlar. Tanık olduğunuzda kayıtsız kalmanız mümkün değil. Fakat sadece tanık olduğunuzda, sorular sormadığınızda, akıl vermediğinizde, sadece yanında olup gözlemlediğinizde şefkatle karşı karşıya kalırsınız. Ve ancak tanık olduğunuzda etrafınızdakilere yardım edebilirsiniz.
Başkalarına ve kendinize soru sormaktan vazgeçin. Kendinizi arayın bulun. Zihninizdeki sessizliğin tadını varın. Etrafınızdakiler ya da dünya sizi rahatsız etmesin. Çünkü dünya sizi etkileyebilecek kadar büyük fakat, siz dünyadan etkilenecek kadar büyük değilsiniz.
Sadece kendinizi öyle yansıtmaya çalışıyor öyle görünüyorsunuz. Kendinizi olduğunuz haliyle bilin. Dünyayı hayalinizde bir rüya gibi yarattığınızın farkına varmalısınız. Rüya ile kendinizi nasıl ayıramıyorsanız, kendinizden bağımsız bir dış dünyanız da bulunamaz. Bağımsızlık sizde, dünyada değil.
Son olarak şunu demek istiyorum, Kendi yarattığınız dünyadan çekinmeyin ve asla korkamayın. Bir rüyanın içinde mutluluğu ve gerçeği aramayı bırakın, işte o vakit uyanacaksınız.