Lâla Mustafa Paşa Külliyesi, cami, sıbyan mektebi, imaret, tabhane, han, arasta, fırın ve sebilden meydana gelen yapılar topluluğudur. Lâla Mustafa Paşa tarafından 1576 yılında Mimar Sinan’a yaptırılmıştır.
Coğrafi konumu, tarihi ticaret yolları, kaplıcaları ve jeopolitik şartları sebebiyle daima yerleşime açık olan Ilgın, antik dönemden Türklerin fethine kadar “Tyriaeum” olarak isimlendirilmiştir. Anadolu Selçuklu dönemi kaynaklarında ise sıcak su anlamına gelen “Ab-ı Germ” ismine rastlanmaktadır. Ilgın ve yöresinin, Fatih Sultan Mehmed döneminde Osmanlı Devleti’nin hâkimiyetine geçtiği bilinmektedir. Kanuni döneminde Irak Seferi sırasında Matrakçı Nasuh tarafından kaleme alınan Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn adlı eserin minyatürlerinde ise Ilgın adının “Ilgûn” şeklinde kullanıldığı görülmektedir.
Türk-İslam döneminin başlangıcından bugüne kadar sayılamayacak kadar mimari yapılarla donatılan bir şehir olan Konya, Osmanlı Devleti zamanında tüccarların, seyyahların, hacıların ve askerlerin hem güven içinde olmaları hem de rahat etmeleri için belirli hizmetlerin sunulduğu menzil külliyeleri yapılmıştır. Bu bağlamda vezir Lâla Mustafa Paşa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılan Ilgın’daki menzil külliyesi, Ilgın’ın mamur hale gelmesinde büyük bir öneme sahiptir.
Şehrin çarşı içerisinde bulunan külliye cami, imaret, han, arasta, sıbyan mektebi, fırın ve sebilden meydana gelmektedir.
Ilgın Lâla Mustafa Paşa Külliyesi
İslamiyeti benimseyen Türk dünyası, ibadet yeri olan camiyi, kültür ve sosyal yardım müesseselerinin bir merkezi olarak görmüş ve bu görüşe göre de camilerinin çevresini düzenlemiştir. Böylece meydana gelen ve kurucuları tarafından vakfedilen eserler topluluğuna genellikle külliye ve bazen de manzume denilmektedir. Mimari açıdan bağımsız birimler niteliği taşıyan binaların bir araya gelerek oluşturdukları bütünün kapsamı, banisine ve bulunduğu coğrafyaya göre farklılıklar gösterir. Külliyelerin, inşa edildikleri dönemde, bilimden, sosyal ve kültürel hayattan dünya görüşüne, toplum sağlığının korunmasına kadar çok yaygın etkileri olduğu görülmektedir.
Külliyelerin yapılışında büyük bir hayır müessesesi kurmak düşüncesi ile birlikte, bir imar fikri de hâkimdir. Türk şehirlerinin doğuş ve şekillenmesinde külliyelerin payı çok büyük olmuştur. Ancak yerleşim yerinin topografik yapısı ve kurulmuş şehir düzeniyle bütünleşen külliyelerin, Osmanlı devri Türk mimarisinde belirdiği de dikkat çeker.
Tüccarların, hacıların, seyyahların ve askeri nitelikli kişilerin daha rahat ve güvenli olarak barınabilmeleri için belirli hizmetlerin sunulduğu menzil külliyeleri sultan, şehzade ve vezir gibi saray çevresi tarafından yaptırılmış, bânileri tarafından vakıfları kurulmuştur.
Sinan'ın yaptığı külliyelerde, arazi yapısı, dış estetik ve kurulmuş şehir dokusu göz önünde tutulmuştur. Sinan'ın kervan ve sefer yolları üstünde, menzil yerlerinde yaptığı külliyelerde arasta-çarşı, hamam ve kervansarayın önemli yer tuttukları görülür. Ilgın'da Lala Mustafa Paşa Külliyesi de menzil külliyeleri esaslarına göre çok büyük arasta ve kervansaray ile desteklenmiştir. Menzil külliyesi, sağ kol güzergâhında İstanbul-Mekke hattında, Eskişehir-Konya arasındaki en önemli menzil durumundadır.
Lala Mustafa Paşa Külliyesi; cami, sıbyan mektebi, imaret, fırın, tabhane odaları, han, arasta ve sebilden oluşmaktadır. Camiye ait bir kitabeye göre III. Sultan Murat’ın veziri, Kıbrıs fatihi Lâla Mustafa Paşa tarafından H.984 (1576) yılında Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Bu külliye Osmanlı döneminde bölgenin ticari merkezi olarak görülmüş ve külliyenin yapımında ticari yapılar ön plana çıkarılmıştır.
Devam edecek.