İlim edeptir. Dostoyevski “utancı giden insanın kalbi ölür”, Hüsrev de “utanmak insan ruhunun aslıdır” diyor. Edep, ahlak gibi insana yakışan, bunun yanında bilim insanına oldukça özel bir yer ayıran ve insanı insan yapma olan değerlerle süsleyen bilim insan kaynaşmasını ne de güzel anlatıyor.
Kâinat veya olayların bir bölümünü konu alarak, deneme, usuller ve gerçeklerden faydalanarak sonuç almak için yapılan çalışmalardır ilim. Bilim adamı da bunu yapandır. İlme, bilim ve insan yetiştirmek üzere başlamış, çeşitli akademik unvanları almış birilerinin, insanı onurlandıran unvanlarına rağmen, bırakın bilim adamlığını, insanlığı dahi sorgulanır hale geldiği halleri vardır.
Unvanlı birkaçının yazdıkları ve düşünceleri hakkında örnekler vermek gerekirse, bunlardan biri ziraat prof. unvanını almış bir erkek. Kendisini, hayvansever, alevi dostu, Kemalist üstelik de köylü olarak tanımlıyor. Bir sosyal medyada muhalefet ettiği gruba karşı oldukça çirkin çıkışlar, hakaret, küfürler, azarlamalar, aşağılamalar, hatta tehditleri var. Yaşlı bir annenin seçimlerde oy verme anı videoya alınmış. Yaşlı hanıma refakatçisi sesli olarak kime oy vereceğini soruyor, kadın Erdoğan diyor. Buna tepki gösteren bu prof. “bizi yöneteceklere kimler karar veriyor” diyerek aşağılıyor.
Bir başka zamanda, iktidar partisi veya kendisinin muhalif olduğu gruba ve ona oy veren insanlara kaşı, “canınız cehenneme” diyebiliyor. Razi, “Bir dirhem ilim, bir okka edebe muhtaçtır” diyerek dersini verse de hiçbir bilim adamı, bu tiplerle aynı kefeye konulmak ve yargılanmak istemez. Bunlar çürük elmalardır. Bunu ifade ederken de tüm ilim adamların ve ilmini savunmak istiyorum.
Bir başka bayan Prof. Bayan. Üniversitede aynı sınıfta idik. Tunus’u anlatan bir alıntıyı yayınlıyor. Tunus’ u görmüş biri olarak ben de şaşırdım Anlaşılan Tunus’u görmediği gibi, hakkında bir makale dahi okumamış. Bu bayan iktidara yanlılarına karşı seçim öncesi de ağır tepkiler veriyordu.
Bunlara alışığız da görevi ilim yapmak olan ve de akademik unvanlar taşıyan birilerinden duymak çok ağır geliyor. Oysa “İnsanın kendi nefsine gösterdiği saygı, en büyük saygıdır”. Unvanlı insanların gerek meslek, gerekse de meslek dışı yorumlarında, daha dikkatli olmaları gerektiği bilinmelidir.
Dünyanın her tarafında seçim, yangın, sel ve fırtınalar, zelzeleler ve göçler olmuş, bunlara da tepkiler gösterilmiştir. Ancak bu tür olaylara karşı kaç ülke vardır ki bilim insanının tepkisi, bu şekilde dışlayıcı, aşağılayıcı ve hırçın olmamalıdır. Bunu Üstad Necip Fazıl “bir insanda yok ise edep, neylesin medrese mektep. Okusa âlim olsa da, yine merkep, yine merkep” diyerek nasıl da güzel açıklar.
Bilim insanı nasıl olmalı sualine karşı “mütevazı olmalı, kendini hiçbir zaman yukarıda görmemeli, tarafsız ve objektif olmalı, gelişmeleri ve gündemi yakından takip etmelidir” diye yazar kaynaklar.
Kanaatimce akademik unvan taşıyanlar, kendi meslekleri dışında yorum yaparlarken bu unvanlarını bir kenara bırakmalıdırlar. Bu unvanlar, aldıkları meslekler dalında olup, diğer konularla hele de toplumu incitecek, kışkırtacak, aşağılayacak beyanları yanında hiç kullanılmamalıdır. Her insan gibi bilim adamlarının da siyasi veya ideolojik tercihi olur, ancak muhalefetlerini edep dâhilinde yapmaları gerekir. Aksi halde hem devlet yöneticilerinin, hem de meslek erbabının tepkisini hak eder.
Bu tür ötekileştirici, kaba, aşağılayıcı çıkışlar herhangi ideolojiden olursa olsun doğru değildir. Bilimin tercihi ilim, ilim adamının çıkışları edeple örtüşmelidir. Bu böyle devam ederse bu tipler ile ilgili yeni düzenlemeler yapılmalı, meslek dışı tavır ve fikirlerin beyanında unvanlar kullanılmamalıdır. İlim gibi Devlet adamı ve topluma mal olmuş sanatçılar da sosyal beyanlarına dikkat etmelidir.
İki çevir, bir kıvır. Yanıyom cayır, cayır; anlayışı yoz bir kültürün eseridir. Buna rağmen kendi gibi düşünmeyenleri aşağılayanlar, kendi ifadelerini unutup ötekileştirildiklerini, dışlandıklarını yüksek sesle ve edepsizce haykırmaları kendilerini ve düşüncelerini haklı kılmaz. Edep Yahu.
Allah’a emanet, hayra muhatab olunuz, efendim.