Tabi ki zor bir şey ilkeli olmak. Gerektiğinde menfaatleri elinin tersi ile itebileceksin. Makam, mevki derdin olmayacak. “40 gün tavuk yaşamaktansa, bir gün horoz yaşar ölürüm icabında” diyebileceksin. Bu iradeyi her baba yiğit gösteremez.
Söylemlerinde bir tutarlılık olacak. Dün “Ak” dediğine bugün “Kara” demeyeceksin. Daha önce yanlış söylediysen “Dediğim dedik, çaldığım düdük” demenin de bir anlamı yoktur. Her ne olursa olsun, bedel ödemeye de hazır olacaksın. Bedel ödemeden “İlkeli” olunmaz. Bedel ödemeyi göze alamayanlar, başlarını dik tutamazlar. Birileri zaman-zaman hatırlatır “Sen benim sayemde bir şeysin. Ben olmasaydım sen sıfır bile olamazdın” diye zaten ödemesi gereken bedeli hatırlatırlar.
Ülkemizde son zamanlardaki gelişmeleri gördükçe, ödenen bedelin de ne kadar büyük olduğunu anlıyor insan. İnsanın rüyasında görse hayra yormayacağı olaylar yaşıyoruz. 80 öncesinde binlerce genç sağcı diye, solcu diye birbirine kırdırıldı. Siyasi görüşler taban-tabana zıt. Zıt kutupların birbirini çektiği gibi, ikisi bir oldu. Sanki “İkimiz bir fidanın güller açan dalıyız” der gibi ortak aday gösterdiler. İnsan düşünmeden edemiyor. Acaba derinin de derininde bir devlet mi var? Bu bir uzlaşma değil elbette. Bu “Asgari müşterekte birleşmek” hiç değil. Bu kurgulanmış bir olay. Bu bir senaryo. Bu senaryoda rol alanlara acaba nasıl bir dayatma yapıldı? Öyleyse bu dayatmayı kim ya da kimler yaptı? Bu dayatmanın bedeli ne? Bu bedel nasıl ödendi? Böyle bir birleşme sırf “Erdoğan nefretinden” olamaz. Eğer tek gerekçe bu ise bu insanlar çıldırmış olmalı.
80 öncesinde birinin içtiği çeşmeden ötekisi su içmezken CHP ile MHP’ye acaba sihirli değnek mi değdi? Elbette 80 öncesini tasvip etmek mümkün değil. Öyle devam mı etsin? Hayır etmesin. Ama düşünmeden de olmuyor birader. Acaba CHP mi sağa kaydı, yoksa MHP mi sosyal demokrat bir kimliğe doğru gidiyor. İnsanların olduğu kadar, partilerin de “Olmazsa olmaz”ları olmalı. Kırmızı çizgileri olmalı. Bu ayrışmak değildir. Bu ilkeli duruştur. Bu yanar-döner olmamaktır. Bu fırıldaklığa dur demektir. Bu kendisine gönül vermiş kitlelere Kâlû Belâda verilmiş bir sözdür.
MHP tabanı lidere bağlılıktan ve saygıdan dolayı bu birleşmeyi kabullenmiş gibi görünüyor. En azından “Çatlak ses” çıkmıyor. Ama CHP’de kazanlar kaynamaya devam ediyor. Sen ortak bir aday belirleyeceksin. Bu adaydan senin karar verici organlarının haberi olmayacak. Bir de Erdoğan’a “Diktatör” demez mi? Şimdi bu durumda kim diktatör oluyor?
Senarist (her kim ise) Bahçeli ve Kılıçdaroğlu’nu nasıl veya neye karşı ikna ettiyse helal olsun. Ama senaristin unuttuğu bir konu var.
Cin artık şişede değil. İnsanlar dezenformasyonlarla artık yönlendirilemiyor. Korku salarak bir yerlere varılamayacağını herkesin öğrenmesi gerekir. “At çamuru, çıkmazsa da izi kalır” mantığı artık iflas etmiştir. Devir artık 60 ihtilalinin yapıldığı devir değildir. Daha da önemlisi nedir biliyor musunuz?
Allah doğruların yanındadır.