Uzun uzun zaman önce memleketin birinin büyükçe bir şehrinde ilmi siyaset üzerine ahkam kesen, talim yapan ve tabi ki birbirinin kuyusunu kazan insanlar yaşarmış.
İlmi siyaseti doğru düzgün yapanlarda varmış, ayak oyunlarıyla, dedikoduyla, hasetlikle ve kıskançlıkla götürenleri de.
Şehir Payitahta kervanla bir günlük yolmuş. Böyle bir yakınlık olunca, taraflar, rakipler, gözü yüksekte olanlar, tezviratta bulunmaya, müzevirliğe, şikayete uçar giderlermiş. Yolların ve kervanların ağzı dili olsa da söylese dermiş insanlar.
Ağızlarında bakla ıslanmayanlar, kervanın mola verdiği hanlarda, dökerlermiş eteklerindeki taşları.
Yerin kulağı var demişler amma, dil bu, konuşacaksa konuşur. Açılacaksa açılır.
O şehirde doğup Sultanın gözüne girerek, Vezirliğe yükselen biri, ilmi siyasetin doğru düzgün tarafında gözükür, ancak, ne kadar hile, tuzak, entrika varsa hepsini bilir, Sultana saygıda kusur etmez, ancak el altından adamları vasıtasıyla şehirde her türlü engellemeyi yaparmış. Bu şehir bizim diyormuş. Uçan kuştan haberimiz olacak. Bizim haberimiz olmadan bu şehirde yaprak kımıldamayacak.
Şehirde doğmuş, ancak, şehirde hiç büyümemiş, okumamış ve hakkında hiç kimsenin bir şey bilmediği yaşı kırklarda bir Vali Paşa gelmiş şehre. Şehrin akilleri, önde gelenleri, söz sahibi olanları, nerelidir, kimlerdendir diye inceden inceye sorgu sula eylemişler.
Bir heyette Vezire gitmiş. Vezir bu Vali paşaya dikkat edin demiş, bu adam oldukça sessiz ve derinden giden biri. Sultanımız özellikle onu şehrimize seçmiş göndermiş. Eğer başarılı olursa, yükselir, her işimize engel olur. Başarılı olmamalı. Vali Paşayı adım adım takip edeceksiniz. Adım atamayacak, ne yaparsa yapsın ister hayır olsun ister şer, engel olacaksınız.
Vezirin has adamları, bu kadarla da yetinmemişler araştırmayı bir hayli derinleştirmişler.
Sonunda oldukça ilginç bir olay çıkmış karşılarına…Vezirin has adamlarının başı, Vezirden özel bir görüşme talebinde bulunmuş. Bir gece yarısı Vezirin konağına gelmiş.
Vezir hazretleri demiş, bu Vali Paşa, kim bilir misin? Bundan kırk yıl kadar önce, iki aile arasında ihtilaf çıkmış. Babanız şehre hakimmiş. Vali Paşa o zamanlar kundakta altı aylık bir bebe. Onun ailesini şehirden bir şekilde sürdürmüş. Hem öyle bir sürdürme ki, bütün sülalesiyle birlikte şehirden çıkarmış.
Sonra, onların gittiği kervan yolda basılmış. Bu kundaktaki çocuk hariç herkes öldürülmüş. Kervanı basanlar, hiç kimse sağ kalmadı demişler. Bu çocuğu da, bir başka kervan bulmuş. Kervancı başı bu çocuğu almış. Oldukça uzak bir diyara götürüp, baksın diye birilerine bırakmış.
Vezir hadi canım demiş, bu nasıl bir hikaye öyle. Olay doğru. Babam, o dönemin Sultanından Sultana asi olanları, karşı gelenleri yok etmek için ferman çıkarmış. O fermanla şehirde asi avına çıkmışlar, olan olmuş. Amma bu hikaye bana hiç inandırıcı gelmedi. Şehirde o sülaleden bir tane insan kalmadı ki…Bununla ilgili yek bir emare yok. Hatta canlı bir şahit bile. Bulsam ben bulurdum.
Adam Vezir hazretleri demiş, bana anlatan dedi ki, bu olaydan Sultan çok pişman olmuş, üzülmüş, babanızı sürmüş, sizi de yetiştirmek üzere yanına almış. Vezir doğru demiş, ben bugünkü Sultanımızla neredeyse birlikte büyüdüm. Babamda uzak bir şehirde Vali Paşalık ederken, çıkan bir isyanda öldü.
Bu anlattığın hikayeyi her kim anlatıysa, yaşayan bir bebek vardı kısmı hariç her şey doğru. Takma kafana, o sülaleden tek bir kişi sağ değil, bu anlatılanlarda tevatür sadece…
Bu arada, Vali Paşanın adamları, Vali Paşam demişler, şehirde öyle güçlü bir grup var ki, bunlar Payitahtta ki, bu şehirden olan bir Vezirden destek görüyorlar. Attığımız adımları biliyorlar, içimizde ne yapacağımızı onlara duyuran birileri olabilir.
Vali Paşa, adamlarını huzuruna toplamış. İçinizde demiş, bu şehirde doğan kim varsa bir adım öne çıksın. Kimse çıkmamış.
Vali Paşa bakın demiş, konuyu tahkik ettim, kim nereli biliyorum. Ve tekrar soruyorum. Bu şehirde doğanlar öne çıksın.
İki kişi öne çıkmış!
Tekrar sormuş
Bir kişi daha öne çıkmış…
Son defa soruyorum demiş, başka kim buralı?
Bir kişi daha çıkmış öne….
Sizler demiş bundan böyle benim muhafızlarım değilsiniz!
Adamlar gidince de, geri kalanlara bunları demiş iyi takip edin.
En has adamı bilinene de sen demiş bu takiplerden sorumlusun.
Herkes gittikten sonra, odanın gizli odasının kapısı açılmış, bir adam Vali paşam her şeyi dinledim demiş, nedir emriniz?
En has bilinen adamımı takip edeceksin demiş, buralı olduğunu söyleyenlerden hıyanetlik yapmayanları da geri al.
Vali Paşanın bilinmeyen ve görünmeyen adamı Konağın arka kapısından gece karanlığında karanlıklara karışıp kaybolmuş.
Aradan bir on gün kadar geçmiş, Vali Paşaya şehir eşrafından bir heyet gelmiş. Heyetin başı, cüretkar bir şekilde buraya kadar Vali Paşa demiş. Şu anda bu konakta dahi hayatından emin değilsin. Seni öyle bir kuşattık ki, artık kıpırdayacak ve gidecek bir yerin kalmadı. Seni Vali Paşa Konağında öldürmek istemiyoruz.
Heyetin başı elini kılıcına tam atıyorken, Vali Paşa şimşek hızıyda çekmiş kılıcını heyet başının kellesi heyetin ortasına düşmüş. Birkaç kişi daha hamle yapmaya yeltenmiş, Vali Paşa, o güne kadar kimsenin görmediği bir maharetle kullandığı kılıcıyla, onlarında kellelerini almış. Heyetin geri kalanı kapanmışlar yere.
Vali Paşanın bilinmeyen adamı, Vezirin şehirdeki en has adamıyla girmiş içeri. Esas fitnenin başı bu Vali Paşam demiş. Adam Vali Paşanın makamındaki olanlara bakınca, bunları demiş sen mi katlettin. Vezir hazretlerine bakalım ne cevap vereceksin. Kelleni alacak kelleni. Babası babanın kellesini almıştı, sıra sende! Bu şehirde bizden habersiz yaprak kımıldamaz sen bunu bilmez misin Paşa! Biz bu şehirde öyle bir düzen kurduk ki, bu heyet sadece onun görünen en cüzi kısmı. Bizim ilmi siyasetimiz bu şehre öyle bir nüfus etti ki, değil sen, feriştahın gelse kaç yazar! Biz Vezir hazretlerine bağlıyız!
Vali Paşa siz dediğiniz, çapulcunun, soyguncunun, düzenbazın şehre inmiş halisiniz demiş. Adamına bunu demiş ibreti alem için meydanda asın. Kim engel olmaya kalkarsa onları da.
Olay tez elden Vezire ulaştırılmış. Vezir hemen çıkmış Sultan’ın huzuruna…
Sultanım demiş, bu Vali Paşa benim doğduğum şehirde ne yapar böyle? Masum insanları katletmiş! Engel olmak için fermanınızı beklerim.
Sultan, o masum dediklerin demiş, senin adamların, şehri yaşanmaz hale getirdiğin, cehenneme çevirdiğin adamların. Şakilerin, eşkıyaların şehre inmişleri hepsi. Vali Paşa bu memleketin gördüğü en iyi kılıç ustasıdır. Yanına koyduğun köstebekleri anında buldu çıkardı, o eşkıya bozuntusu heyet başının kellesini aldı. Has adamın olan harami başını astı. Şehirdeki taraftarlarını birkaç saat içinde ortadan kaldırdı.
Ne oldu? Şehir nefes aldı. Yetmedi mi kendi şehrine zulmettiğin. Babam Sultan, babanın ilmi siyasetinin tuzağına düştü. Babanı aldı uzak vilayetlerden birine gönderdi. Orada da aynı işleri yapınca, halk isyan etti, babanı öldürdüler. Seni de aldı yetiştirdi. Aynı Vali Paşayı yetiştirdiği gibi. Seni bana Vezir, onu da bana kardeş mesabesinde dost eyledi.
Gün gelip eğri ne, doğru ne kendin anlayasın, kendin hüküm veresin diye de vasiyet etti. Bugün Vali Paşanın günü, bugün ise senin için sonun başlangıcı. Babanın gittiği o vilayetin artık Vali Paşası sensin, Vezirliğin buraya kadar. Akıllı ol, halkla iyi geçin ki, baban gibi kellen gitmesin.
Şehir şehire, devir devire, Sultan Sultana, Vezir vezire, Vali Paşa Vali Paşaya, has adamlar has adamlara benzer.
Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikayede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya, ne de alınganlık göstere…
Sürçü lisan eylediysek affola…
Bir daha ki sefere daha güzel bir hikaye anlatırız inşallah…