Türkiye İmam Hatipliler Vakfı (TİMAV) tarafından Selçuklu Belediyesi’nin destekleri ile düzenlenen İmam Hatiplerde Mesleki Müfredat ve Program Çeşitliliği Çalıştayı’nda konuşan TİMAV Genel Başkan Yardımcısı ve Çalıştay Koordinatörü Prof. Dr. Muhiddin Okumuşlar, İmam Hatip okullarıyla ilgili durumu gayet açık bir şekilde özetliyor:
“Artık doğruları konuşma zamanı. Eğitim, ülkenin en önemli unsuru ve hususu. Çok geri kaldığımız bir nokta. Eğitim, sadece müfredattan oluşmaz. Müfredat yenilendikçe ileriye gitmeli. Eğitimi bir üst seviyeye taşıma hedefinde olmalı. Türkiye'de böyle bir planlama yok. Sadece mevcut yapı korunmak isteniyor. İmam Hatip müfredatı geriye gidiyor. Ülkemizin geleceği açısından bu pek iç açıcı bir konu değil.”
***
Açılışına katılamadığım ama çalıştaylarını inceleme ve Konya dışından oturumlara katılarak önerilerde bulunan İmam Hatip hocalarıyla sohbet yapma imkânı bulduğum bu toplantılardan çıkacak rapor, Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri nezdinde inşaâllah dikkate alınır.
C Salonunda Tefsir Okumaları ve zorunlu Temel Dini Bilgiler oturumlarını takip ettim. Çay molalarında da Konya Merkez İ.H.L. ve Konya dışından çalıştaya katılan hocaların sohbetlerine iştirak ederek onları dinleme fırsatını da yakaladım. Sohbette ve oturumlarda ortaya çıkan netice; müfredatı kim veya kimler hazırlayıp yazdıysa, çok karışık ve İmam Hatiplileri ilgilendirmeyen kelime ve kavramlarla meşgul ettiklerini gözlemledim. Hele Temel Dini Bilgiler’de pek çok kelime ve kavramlara itiraz eden ve bunların mutlaka değiştirilmesi ve yerlerine şunların gelmesi önerisinde bulunan hocalarımıza ben de hak vermedim değil.
Bu İmam Hatip müfredatını kimler yazdı ise, sanki anlaşılmaması ve talebeler ile hocaların birbirleriyle olan münasebetlerinde (not verme ve dine ısındırma) müşkül durumda kalmaları yönünde kendilerini sanki pek zorlamışlar…
Dini bir sahada kelime ve kavramları öylesine yerli yerine oturtmak gerekiyor ki, İmam Hatip Ortaokulu’nda veya liseye devam eden öğrenci, öğrendiklerini bir daha tekrarlamadan ve akıcı bir şekilde o konuya vakıf bir şekilde okulundan mezun olsun. Meselâ tefsir ilminin temel kavramları yerine yöntemleri önerilebilir diyen hocalar çıktığı gibi tek tefsir programı yerine üç tefsir önerisinde bulunanlar da oldu. Özellikle cemaat ve tarikatların tefsirleri yerine Diyanet’in Elmalılı tefsirinin kullanılmasını lüzumunun 15 Temmuz’dan sonra daha da önem arzettiğini dile getiren hocalarımıza hak vermedim değil. İmam Hatip hocalarından bazıları, daha anlaşılması açısından Allah yerine Tevhid’i, İnsan yerine Varlık’ı, Ahiret yerine Kıyâmet’in konulmasının daha şumüllü olacağını ifade ettiler. 9. Sınıfta ahlâkî konuların daha ağırlıklı olması gerektiğini öneren hocalar, Temel Dini Bilgiler dersinin çok önemli olduğunu ve inanç dünyamızı ilgilendirdiği için İslâm ahlâkı üzerinde hassasiyetle durulması gerektiği üzerinde ısrarlı bir şekilde ifade ettiler. İnanç konularının öğretiminde talebenin bazı şeyleri sorgulamasına müsaade edilmesi, araştırma becerisi yanında sorgulama becerisinin de kazandırılması gerektiğinin altını çizen hocalarımız da oldu. Olumsuz davranışlar yerine “iyi-kötü, çirkin-güzel, fazilet-rezalet” kavramlarının kullanılmasının daha yerinde olacağını öneren öğretmenlere de hak verdim. Hocalarımız, talebelerin daha iyi anlamaları açısından ‘Adâb-ı Muaşeret’ yerine ‘Görgü Kuralları’nın kullanılmasının yerinde olacağını da önerdiler.
***
Din Öğretiminde Kalite Çalıştayları’nın üçüncüsünü yapan TİMAV’ın bu çalışması, yerinde ve güzel. Bana kalırsa, daha önceki çalıştaylarda ortaya çıkan netice ve raporları dikkate almayan MEB yetkililerin, 15 Temmuz’dan sonra eğer paralelciler, bakanlıkta ilgili komisyonlarda yerlerini muhafaza etmiyorlarsa İmam Hatip Müfredatı’nda muhakkak değişime el atılması lazım. Yâ değilse, Muhiddin hocamızın “Müfredat yenilendikçe ileriye gitmeli. Eğitimi bir üst seviyeye taşıma hedefinde olmalı. Türkiye'de böyle bir planlama yok. Sadece mevcut yapı korunmak isteniyor. İmam Hatip müfredatı geriye gidiyor. Ülkemizin geleceği açısından bu pek iç açıcı bir konu değil.” uyarılarını tekraren dinler dururuz.
Eğitimde tekrar iyidir ama sık sık müfredat değiştirmek yerine, adam akıllı bir müfredat yaparak onu çağın şartlarına göre yenilemek en doğru yol ve istikamet olsa gerek.
***
Çalıştayda Prof. Dr. Mehmet Akgül’le karşılaştım.
Biliyorsunuz Konya’da üç tane “Mehmet Akgül” adını taşıyan insan var.
Bunlardan ikisi Prof. Dr. Mehmet Akgül ve her ikisi de Karaman Sarıveliler doğumlu. Diğer Mehmet Akgül ise, eski BBP Konya İl Başkanı.
NEÜ Ahmet Keleşoğlu İlâhiyat Fakültesi Din Sosyolojisi Ana Bilimdalı Başkanı olan Prof. Dr. Mehmet Akgül hocamıza “hâlâ tebrik telefonları alıyor musunuz” diye takılmadan edemedim. Kendisine, Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi’ne rektör olarak atanmamasına rağmen isim benzerliğinden dolayı hâlâ tebrik telefonlarının gelmeye devam ettiğini söyledi.
AZİZİM DİYOR Kİ…
İmam Hatip Ortaokulu’na yeni gelmiş bir öğrenciye, eğer aileden de bir altyapısı yoksa Kur’an öğretmek kadar zor birşey olamaz. O talebeyi Kur’an dersinden soğutmak ve hatta nefret ettirmek yerine ısındırmak ve sevdirmek gerekiyor. Eğitim işinin ne kadar bir bütün olduğu buradan da ortaya çıkıyor.
Sevgili hocalarım! Seküler bir dille kaleme alınan İmam Hatip Müfredatına harfiyyen uygulayacaksınız diye bir kural yok! Çocuklara az not verip onları Kur’an’dan soğutmak ve nefret ettirmek yerine peygamberî metodunu uygulayın yeter:
“Kolaylaştırınız! Zorlaştırmayınız! Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz! Birbirinizle anlaşın, iyi geçinin, ihtilafa düşmeyin!”