Torku Konyaspor, Sivas deplasmanından önemli bir beraberlikle döndü. Sivasspor gibi iyi bir takımdan 1 puan almak ligin bu haftasında çok önemli. Lakin takım 1 puana razı bir oyun oynamasa 3 puanla dönmek hiç de zor olmazdı. İlk yarı daha atak oynayan, daha saldırgan bir Konyaspor izledik; ikinci yarı ise tam tersi. Oyunu kendi sahasında kabul eden, hücuma çıkamayan ve çıkmak isterken de çok basit top kayıpları yapan, bunun sonucunda da kendi sahasına gömülen bir Konyaspor izledik. Üstelik takımdaki bu sorun ilk haftadaki Eskişehirspor maçından beri devam ediyor. Yeşil Beyazlılar’ın kondisyon sorunu yaşadığı çok açık. 3 haftadır, maçların ilk ve ikinci yarılarındaki Konyaspor arasında siyah ve beyaz kadar fark var. Maçtan sonra Mesut Bakkal’a bu soruyu sorduğumda böyle bir problemin olmadığını söyledi ama bu tespiti yalnız ben değil, spor kamuoyu yapıyor. Takımda çok sayıda sakat oyuncu olması da bunu ispatlıyor. Sakatlar kervanına son olarak, Sivasspor maçından önce Rangelov ve Uğur İnceman eklendi. Menajer Seyit İçgül’ün, “2 hafta daha yok” dediği Marica belki de bu sakatlıklar yüzünden erken forma giymek zorunda kaldı. Durum böyleyken Mesut Bakkal’ın “kondisyon problemimiz” yok demesi çok manidar gerçekten. İnsan gerçekten hayret ediyor.
SÜPER LİG’İN SÜPER (!) HAKEMLERİ
Ben hakemleri eleştirmekten bıktım, hakemler saçma sapan hatalar yapmaktan bıkmadı. Bu hafta da ligin kaderini etkileyecek önemli hatalar oldu. Geçen sene de bir yazımda belirttiğim gibi, “Süper Lig’in yalnızca adı süper.” Konyaspor maçında İlker Meral daha 20. dakikada hakimiyeti kaybetti. Her iki takıma da yaranamadı ve Roberto Carlos’un ve rakip oyuncun da “penaltı” dediği pozisyonu es geçti. Bunun yanında Trabzonspor ve Fenerbahçe maçlarındaki hatalar, “kasıtlı olsa bu kadar olmaz” dedirten cinsten. Onur Kıvrak’ın, “Futbolu bırakma noktasına geldim” sözü her şeyi özetliyor zaten. Onur futbolu bırakmasın ama, geçtiğimiz sezondan beri hat safhada olan ve ligin kaderini etkileyen hakem hatalarına çözüm bulamayan Merkez Hakem Komitesi Başkanı Zekeriya Alp’in ve; yıllarca başarısız yöneticilik yapmasına rağmen bir türlü oturduğu koltuktan kalkmadığından koltuk sevdalısı olduğunu düşündüğüm Yıldırım Demirören’in Türk futbolundan elini eteğini çekmesi lazım. Eğer mümkünse, ‘Onurlu’ bir şekilde hem de…
Gelelim Gökhan Gönül’ün penaltı pozisyonuna. Gökhan Gönül, saha içindeki ve dışındaki ‘beyefendi’ imajını kendisiyle birlikte yere attı. Böyle bir aldatmacanın içinde Gökhan Gönül olunca söyleyecek fazla bir şey bulamıyorum. Burak Yılmaz’dan ne farkı var artık? Bir kez daha gerçekten hayret ettim…