Bütün zorluğuna rağmen anne ve babaların isteyerek çocuk yapması, ilaveten onları çok içten bir sevgi ve şefkatle büyütmesi, sıradan görünümüne rağmen basit bir olay değildir. Bu, hayatın aslında hiç istemeyeceğimiz bazı zor ve sıkıntılı yanlarının, ilahi rahmetle boyanınca nasıl da cazip ve sevimli bir hale dönüştüğünün resmidir. Allah istese bu vecibeleri bize zorla veya farkına varmadan da yaptırabilirdi. Ama O, bunları asla zorla değil güzellikle, isteyerek, bilerek ve severek yerine getirmemizi dilemiştir. Bunun için onları çok çeşitli güzelliklerle, çekici ödüllerle süslemiş, arzu edilen, özlenen bir halde tasarlayıp, yaratmıştır.
Bu olağanüstü güzellikler, bizim de benimsememiz gereken doğru anlayış (bakış, yaklaşım) tarzıyla ilgili bize de yol gösteren, ipuçları veren, Allah’a has bir tasarım şeklidir. Diğer her şey gibi ilahi rahmetle kuşatılmış olarak yaratılan toprağın, pislik sayılan çiftlik gübrelerini dahi tertemiz meyvelere, güllere dönüştürmesine benzer, ilahi harikalar aleminden bir sahnedir.
Çocukların çok ihtiyaç duyacağı bu sevgi ve şefkat, ezelde anne ve babaya verilmiştir. Çünkü sevgi ve şefkat hava gibi, su gibi hep onların yanında olmalıdır. Bunu Allah diledi, tasarladı, sağladı ve ebeveynini çocuğun hizmetine verdi. Onlar da bunu seve seve, isteyerek yapıyorlar. Çünkü eşler arasına koyduğu gibi O, ebeveyn ve çocukları arasına da sevgi koydu.
Çocuklar, başta yakınlarının ilgisi, sevgi ve şefkati olmak üzere çeşitli oyunlar, oyuncaklar, hoşlandığı yiyecek- içecek ve giysilerle sevinirler, yaşama sevinciyle dolarlar. Yaşama sevinci onlara ömür boyu hayatın zorluklarını da sevdirir. Yaşama sevinci ağız sütü gibidir. Onları, sorumlu yaşın sıkıntılarını hayat boyu taşıyacak güce eriştirir. Yüceler yücesi Allah canlılara beslenme, üreme gibi zorlukları sevdirirken, halden hale çevirdiği insana çocukluk döneminde de bunları sevdirdi.
Allah (C.C.), bu ipuçlarıyla bize de doğru olanın (kendi rızasının) iyilikle, güzellikle birlikte olduğunu, canlı örneklerle öğretmektedir. Hikmeti, rahmeti, kudreti, ilmi sonsuz olan Rabbe, sonsuz hamd-ü senalar, bütün varlıkların atomları sayısından da fazla şükürler olsun.
Allah, kardeşler arasına da sevgi koydu. Yaratılıştan gelen bu sevgi anne-baba- evlat sevgisi gibi doğaldır. Ama Müslümanlar ve akrabalar arasındaki sevgi, saygı, kardeşlik ve dayanışma, içimizden gelmese de kendimizi zorlayarak yaşatmamız gereken ilahi bir imtihan sorusudur. Allah için birbirini seven Müslümanlar övülmüştür. Aynı zamanda Müslümanların dünya menfaati için de bu gerekli kılınmıştır.
Konya’nın (Selçukluların) güçlenmesine engel olan, Osmanlıların (Yıldırım Beyazıt döneminde) dağılmasına sebep olan Moğol imparatorları gurur, baskı ve dayatma yerine onlarla kardeş dayanışmasını, ittifakı seçebilseydi, sahip oldukları gücü doğru kullanmış olurlardı. O takdirde tarihin seyri her iki tarafın da lehine, çok farklı olabilirdi. O durumda bugün güçlü olan batı değil, biz olabilirdik.
Asıl medeniyet, uzlaşmayı, ittifakı, dayanışmayı hep egemen kılmak ve iyi yönetmektir. Savunma amacı dışındaki şiddet, caydırıcılık amacı dışındaki silahlanma, tarih boyunca kimseye fayda getirmemiştir.
Eski zamanın tarih yazan, dünyayı titreten, o yenilmez Moğol imparatorları izledikleri yolun kendilerini bugünün geri kalmış, üç milyon nüfuslu bir Moğolistan’a götüreceğini görememiştir. Ama Allah bunu hep görüyordu. Sadece O’nun emrine uymuş olsalardı bunu görmeseler de olurdu. Bugün tarihin ışığında, geçmişteki hataları biz görebiliyoruz. Onlar bugünleri göremedikleri için Allah’ın emrini anlayamadılar. Ama içimizdeki bazı beyinsizler bu emre, geçmişteki ibret dolu yanlışları şimdi gördüğü halde uymuyor. Geçmişteki bütün bölücü faaliyetler gibi elbette bu günkü bölücü faaliyetler de kimseye iyilik getirmeyecektir. Bölücülük yapmaya, kardeşlik ve tutkunluğu bozmaya çalışan bugünün bazı yöneticilerini de tarih affetmeyecektir. Ama şimdi 13. yüzyılı geri getiremediğimiz gibi gelecekte de zamanı geri çevirmek yine mümkün olmayacak.
Osmanlı bir İslam birliğiydi. İslam toplumları için birlik konusunda bir fırsat, bir can simidiydi. Halkı masum olmakla birlikte bu birlikten yüz çeviren birçok İslam ülkesi ve Türk devleti de şimdi Moğolistan’ın durumundadır. Bu arada yaşın yanında kuru da yanmıştır. Bugün onların torunları da, biz de bunu üzülerek görüyoruz. Hepsi de bizim kardeşlerimizdir, keşke böyle olmasaydı. Yöneticiler bunu hiç değilse şimdi anlayabilselerdi. Böyle önemli kararlar bir kişinin, iki dudağı arasında olmasa ne güzel olurdu. Keşke her şeye rağmen, hepsiyle daha güçlü, daha kapsamlı ve daha uzun süren ilişkiler kurabilsek. İnşallah bir gün o da olur.
NOT: 1- Doç. Dr. Ahmet Koçak kardeşimin aday adayı olmasına çok sevindim. Konya’mızın yetiştirdiği dürüst, aktif, samimi bir bilim insanıdır. Ayrıca, geleneksel Türk-İslam kültürüyle yetişmiş, değerli bir Konya çocuğudur. Allah yolunu açık etsin, başarılar diliyorum.
2- O güzel yorumları için Lütfiye Yalçın Hanımefendi’ye teşekkür ediyorum.