Genelde Ortadoğu özelde Irak ve Suriye’de çok bilinmeyenli, karmaşık olaylar yaşanmaktadır.
Son olarak Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi tarafından yapılan “Bağımsızlık Referandumu” gidişatı iyice karmaşık ve tehlikeli hale getirmiştir.
Tehlikeli hale geldi; çünkü, perde arkasında oynanan oyunlar aleni oynanmaya başlandı. Oynanan her oyunun sonucunda en zor durumda kalan, zor durumda bırakılmak istenen Türkiye olmakla birlikte zararın en büyüğünü Kürtler görecektir.
Oynanan oyunları bozmak için ülkemizi yönetenler farklı ittifak arayışlarına girmek durumunda kalmaktadır. Ne kadar başarılı olunup olunamadığını derinlemesine bilemesek de Suriye sorunun çözümünde Rusya, Türkiye ve İran arasında gerçekleşen işbirliğinin olumlu sonuçlarını uzmanlar açıklamaktadırlar.
Bu durumdan rahatsız olan ABD, İsrail, Almanya ve Fransa gibi ülkeler tarafından PKK uzantısı PYD terör örgütüne, DEAŞ terör örgütüyle mücadele ediyor bahanesiyle on binlerce orduyu donatabilecek silah ve mühimmat yardımını açıkça yapılmaktadır.
Bu yardımı, ülkemize karşı savaşan terör örgütlerine sözde dostumuz, müttefikimiz, yani NATO üyesi ülkeler yapmaktadır.
Elbette ki, Hz. Allah(cc)’ın emri gereği dost olamazlar, olmazlar! Her Müslüman kimin dost kimin düşman olduğunu iyi bilmeli ve yaptığı her işte bu gerçeği göz ardı etmemelidir.
Her neyse konumuza dönersek; bugün Kuzey Irak Kürt Bölgesinde yapılan “Bağımsızlık Referandumu” Irak, İran ve Türkiye’nin işbirliği yapmasının kapılarını ardına kadar açmıştır.
Ülkemizin tüm komşularıyla iyi ilişkiler içerisinde olmasını isteriz ve olması da gereklidir. İran’la zaman zaman sıkıntılar yaşansa da her iki ülkenin birbirine coğrafi, etnik ve ticari olarak güçlü bağları vardır. Aralarında yaşanacak olumsuzlukların her iki ülkeye zarar vermesi kaçınılmazdır.
Ancak, İran ile ilişkilerde daha dikkatli olunması gerektiğini de düşünmekteyim. Bunun nedeni de İran’ın Şii temeller üzerinde hareket eden bir devlet olmasıdır.
İran için Şiilik bir mezhebin çok ötesinde mezhep ile din arası bir inanıştır. Şii İran’ın İslam coğrafyasında yayılmacı bir politika izlediğini ve bunun için neler yaptığını; Suriye’de Rusya ile birlikte Sünni Müslümanları acımasızca katlettiklerini hepimiz biliyoruz.
HALEP KATLİAMI UNUTULMAMALI!!!
Bir zamanlar ülkemizde Humeyni hayranlığı öyle bir hal almıştı ki, “İran ile Türkiye savaş yapsa İran tarafında savaşırım” diyecek kadar. Sonradan bunların iç yüzünü öğrendiler ve Humeynicilik akımı etkisini kaybetti. Bugün ise Ehli Beyt Mezhebi kandırmacasıyla Şii öğretilerini televizyonlarda satın alınmış adamlar yaymaya çalışmaktadır. Meydanı boş buldukları içinde etkili de oluyorlar.
-İran’a, Irak’ın Şii Yönetimine ne kadar güvenebiliriz?
Açık konuşayım, Ehli Sünnet bir Müslüman olarak İran’a, Şii Irak Yönetimine güvenmiyor, güvenemiyorum. En doğrusunu Yüce Rabb’im bilir; ancak, Ortadoğu denkleminde Şii Irak Yönetimi, İran, Amerika ve İsrail’in bir çok konuda ortak hareket ettiğine inanıyorum.
Düşünün, IŞİD diye bir örgüt aniden ortaya çıkıyor ve Irak Ordusu savaşmak yerine Musul’da tüm tankını, topunu, silahını ve mühimmatını örgüte bırakarak kaçıyor!
-Normal şartlarda bu olacak şey mi?
Olamaz; bırakmaları yönündeki emir üzerine cepheyi terk ettiler. Bugün Irak’ın Şii yönetiminin Kuzey Irak Kürt Bölgesine saldıracak kadar gücü varsa niye IŞİD ile savaşmadı?
Türklerle Kürtlerin karşı karşıya gelmesinin bölgemizin geleceği için ağır sonuçlara yol açacağını düşünüyorum. Dünyada Türklerle Kürtler kadar müşterekleri fazla olan başka bir millet yoktur. Her ne olumsuz olay olursa olsun bu değişmez bir gerçektir.
Türk Kürt birlikteliğinin daim olması için kahir ekseriyeti Sünni olan Türkler ve Kürtler bu eksen üzerinde hareket etmelidir. Sünnilik Türkiye Devleti’nin resmi olmasa da gayri resmi milli politikası olmalıdır.
Kısaca, Kuzey Irak’ta yaşayan tüm Kürtler Barzan Aşiretine mensup olmayıp kahir ekseriyeti Sünni kardeşlerimizdir. Müslüman Kürtler İngiltere, ABD ve İsrail’in kucağına atılmamalıdır. Sünni Kürtlerin İsrail Bayrağını sallamaları gücüme gidiyor.