İran, en çok gitmek istediğim birkaç ülkeden biri idi. Gençlik yıllarımızın en çalkantılı devrimlerinden biri olmuş, yıkılmaz denen Şah Rıza Pehlevi yıkılmış, yerine bir İslam Cumhuriyeti kurulmuştu. Yine o yıllarda halifesiz İslam olmaz anlayışı ile boşlukta olan ve ülkemizin de içinde olduğu İslam âleminden birçok genç, İran İslam Cumhuriyetini kuran Ayetullah Humeyni’ye biat etmişti. Sonradan bazı İslam ile aradığını bulamayan bazı dünya devletleri İran’ı dışlar politikalar izlediler. Gelinen noktada çeşitli bahanelerle dışlamaya devam etmekteler. Bu yüzden bu ziyaretin anlamı benim açımdan çok farklı.
Her zaman olduğu gibi THY ile yeni havaalanımızdan Şiraz’a uçuyoruz. Yolcuların neredeyse tamamı İranlı. Yeni havaalanı dedikte hakkında kötü konuşulanlara ve yazılanlara çok yazık. Havalanma ve parkingde alınan fazla zamana dışında, bina girişleri ve geçişler son derecede hızlı ve kolay. Hele de “ask me: bana sor” tişörtü taşıyan güzel gençleri insanın yiyesi geliyor. Birkaç dil bilen bu üniversiteli gençler yardım için adeta kolunuza yapışıyor, istediğiniz hizmeti anında yerine getiriyor.
Şiraz’a sabaha karşı inmemize rağmen sıcaklık 35 derece. Kısa bir uykudan sonra geliş sebebimiz için aspir alanlarına geçiyoruz. Bu sefer sıcaklık 40 0C. Böylece ilk defa geldiğim İran’ın tarımı hakkında bilgi edinme şansını da yakalamış oluyorum. Oldukça dağlık olan ülkede dağlar arasında yer alan ovalardan birindeyiz. Toprak kalitesi oldukça iyi, ancak sulama salma. Teknoloji, bakım ve mücadele zayıf. Bu bölgede yonca, arpa aspir, buğday ve bostan var. Sıcak nedeniyle sabah 06-10, akşam 17-20 arası çalışıyorlar. Öğlen uyku saati. Tarlada aspir çiçeği toplayan bayanlar var. Elle 6 saatte 2 kg çiçek (safran) topluyorlarmış. Öğrenmek istediğimiz buydu, nasıl ve hangi teknikle çiçeklerin toplanması.
Şiraz, önemli ve tarihi bir şehir. Dağlar arasında kurulmuş. Yamaçlarda bağlar ve yeşil alanlar olsa da oldukça kurak bir dönem geçiriyorlar. 13 yy şairlerinden Sadi ve Hafız’ın memleketinde halı ve küçük el işçiliği ürünleri meşhur. Ünlü Pers Kıralı Darius (MÖ. 5-6 yy) da bu bölgenin insanı.
İnsanı sıcak yemekleri güzel Şiraz’dan İsfahan’a geçmek üzere yol üstünde Persepolis’e uğruyorum. Çok yer gördüm ama yaklaşık 3 bin yıllık bir eseri ve şehir kalıntılarının ihtişamını ilk defa görüyorum desem yeri var. Bir dağ yamacına kurulmuş şehrin önü ovaya açılıyor. Demek ki bu verimli ovada üretilenler, şehirde tüketilmiş. İran eski bir kültüre sahip olduğu için İslam öncesinden kalan isimler halen (Nakşı-Rüstem, Nakşı-Recep gibi) kullanılıyor. Araplar bile bazı kelimeleri Fars dilinden almış.
500 km’lik İsfahan yolunu araba ile geçiyoruz. Yorucu da olsa iyi ki araba ile gelmişim diyorum. Yol boyunca yüksek dağlar arasına sıkışmış bazen dar, bazen geniş ovalardan geçiyoruz. Büyük küçük arabalar eki olsa da yollar kaliteli. Bir ovalar 1 saatte geçiyoruz. Dağların da bu kadar şekilli ve seyrinin güzelliğini burada görüyorum. Sulamalı ve susuz tarım yapılan bu ovaların neredeyse yarısına yakın kısmı bomboş. Yer yer koyun ve keçi sürülerine rastlanıyor. Yol boyunda lezzetli ürünler satılıyor.
İsfahan, girişten itibaren yeşil ve temiz bir yer. Akşamüstü büyük bir nehrin kenarında bir otelde kalacağım diye sevinirken, tarihi köprülerle donatılmış, kupkuru bir nehirle karşılaşmaya şaşırıyorum. 10 senedir böyle imiş. Duygularım karışık. İran için İsfahan’a gitmemiş iseniz İran’a gittiniz sayılmaz diyecek kadar meşhur bir şehir nasıl oluyor da böyle. Akşama rağmen ilk işim tarihi köprüden kuru nehri seyretmek oluyor. Nehrin üstü insan yığını. Nehrin kenarları yeşil ve piknik alanı olarak kullanılıyor. İran’ın Floransa’sı olarak görülen İsfahan’da doğanlar buralı olmakla öğünürlermiş.
İran hakkında çok şey söylenir ve yazılır ancak buzu sonra ele alacağım. Çoğunun Türkçe bildiği bu dost ülkenin insanı bize karşı oldukça saygılı ve sıcaklar. Bize göre saat dilimini 1.5 saat öne almaları enteresan gelen İranlının geçmişten kalen övündüğü değerlere halen rastlanıyor. “İranlıyım” yerine “Pers’im” diyenler, dilini “Persçe” olarak görenler çoğunlukta. Şimdilik bu kadar, gelecekte fotoğraflarla da ele almak dileği ile.
Kalın sağlıcakla.