HDP Merkez Yürütme Kurulundan (MYK) yapılan yazılı açıklamada, IŞİD'in, Kobani'yi (Ayn El-Arab) işgal etmesinin, önü alınamaz bir kırılma ve felakete sürüklenme ihtimali taşıdığını ifade etmesi.
Çözüm süreci ile Kobani'nin birbirinden koparılamayacağı öne sürülen "Barışın yolunun Kobane'den geçtiğini, biri çökerse diğerinin de çökeceğini ve büyük bir psikolojik kırılma yaşanacağını bir kez daha vurguluyoruz" ifadesine yer veren HDP, hükümete karşı yanlış ve tehlikeli senaryo oluşturmakta.
Peki Kobani neresi?
Suriye'nin kuzeyinde Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölge, Kobani (Kobane) olarak adlandırılıyor. Kobani'nin diğer adı ise Ayn al-Arab (Ayn el Arap). Kobani ayrıca 'Rojava'da PYD'nin inisiyatifiyle kurulmuş üç kantondan ortada olanı' şeklinde de tarif ediliyor.
Kobani, HDP için neden bu kadar önemli?
Kobani, Suriyeli Kürtlerin, Beşar Esad yönetiminin 2012’de askerlerini çekmesinden sonra özerklik ilan ettiği Rojava bölgesindeki üç kantondan biri. 2012’den bu yana PKK’nın Suriye kolu olarak bilinen Demokratik Birlik Partisi (PYD) tarafından yönetilmekte ve PYD de , 2014 başında da özerkliğini ilan etmişti.
Kürtler Rojava’yı ve burada uyguladıkları yönetim biçimini, Beşar Esad sonrası Suriye’de talep ettikleri özerkliğin temeli olarak görüyor. Kobani ise diğer kantonlar olan batıdaki Cizire ve doğudaki Afrin’in tam ortasında bulunuyor; dolayısıyla stratejik ve psikolojik önemi yüksek. Kobani’nin düşmesi, diğer iki kanton arasındaki bağın kopması anlamına geliyor.
IŞİD’in onlarca militanının öldürüldüğü, zırhlı araçlarının imha edildiği belirtilse de, kenti savunan Kürtler saldırıların yetersiz olduğu görüşünde. Kenti savunan Demokratik Birlik Partisi (PYD) ve silahlı kanadı Halk Savunma Birlikleri (YPG) bu nedenle Batılı ülkelerden silah talep etmektedir.
Kobani’deki IŞİD kuşatmasını Şam yönetimiyle ilişkilendiren hükümet, yardım için Beşar Esad’ın devrilmesini açıkça şart koşmuştur.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Kobani’dekiler bizim kardeşimizdir. Biz Kürt, Türk Arap diye bakmıyoruz. Ancak eğer Kobani’ye müdahale edilecekse, biz de diyoruz ki, Suriye’nin tamamına müdahale edilsin.”
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da, “Şu anda Kobani düştü, düşüyor. Üç şey istedik. Bir, uçuşa yasak bölge ilan edilmesi lazım. İki, o bölgeye paralel güvenli bölge ilan edilmesi lazım. Ve eğit donat anlayışıyla Suriye’de ve Irak’ta orada ılımlı muhalif kesimin hem eğitilmesi hem donatılması lazım.” diyerek çözüm yolu üretmiştir.
Hükümet, Kobani’den Türkiye’ye sığınan yaklaşık 200 bin kişinin kabul edildiğini vurguluyor.
Bunların hepsinden şu anlaşılıyor, hükümet Kobani’deki vatandaşlara kapısını açmış, hem hükümetin hem de Cumhurbaşkanı’nın tavrı oldukça nettir.
Ama buna karşılık birileri yine sahneye çıkıp, Türkiye içinde, bölücülük yapmakta, halkı sokağa dökmek ve kamu düzenini bozmak istediği açıkça ortadadır.
Hollanda, Belçika ve Britanya’da da geniş katılımlı eylemler düzenlenip Kobani’ye yardım çağrısı yapılmaya çalışılmakta.
Teskereye onay vermeyen, sonra da “Kobani’ye yardıma gitmiyorsunuz” diyen zihniyet, sizce kendisi ile çelişmiyor mu?
O yüzden günün sözü olarak, “Bir olalım, iri olalım, diri olalım.”