IŞİD'in elindeki 49 rehine kurtarıldı. Üç ay vatanlarından uzakta ve ölümle yüz yüze kurtarılmayı beklediler. Nihayet vatandaşlarımız döndüler, IŞİD zulmünden kurtuldular. Peki ya diğer yüzbinlerce tutsak ne olacak?
IŞİD’e karşı oluşturulan koalisyonda Müslüman ülkeler de yer alıyor. Fakat bu koalisyonda yer alan ülkelerin bir çoğunda da IŞİD’in ideolojisi gibi katı, radikal bir İslam anlayışı hakim. Bu ülkelerde kafa kesilerek idam cezası uygulanmakta, kadınlar ikinci sınıf vatandaş olarak görülmekte, fikir ve ifade özgürlüğü tamamen kısıtlanmaktadır. Böylece kendi halklarına böyle acımasız bir yaşam sunan iktidarlar, Irak ve Suriye’de IŞİD’e karşı mücadele içine girmesi veya bu bölgelere huzur ve sükuneti vaat etmesi düşündürücü..
IŞİD'i bombalamak
Bu bombardımanlar sırasında sivillerin hayatını kaybetmesi, şehirlerin hasar görmesi, alt yapının yok olması öfkeyi tetikliyor ve radikal örgütlere katılımı artırıyor. Silaha para harcandıkça düşman sayısı artıyor. Demek ki bu bir çözüm değil.
Kuran Dini
Bu şiddet sarmalını kırmak için terörün yoğun olduğu bölgelerde sosyo ekonomik iyileştirmeler yapılmalı, demokrasi hayata geçirilmeli. Ancak tüm bunların sağlanabilmesi için öncelikle bölge insanına etki eden fikirsel altyapıyı doğru görmek ve doğru incelemek lazım. Bunlardan en etkilisi hiç tartışmasız İslam’dır.
Kuran-ı Kerim’de de Hz. Muhammed (sav)’in Müslümanlardan tek şikayetinin “Kuran’dan uzaklaşmaları olduğu” ifade edilmektedir. (Furkan Suresi, 30)
Bugün İslam alemi Kur’an’ın bir çok hükmünü terkedip hurafelere dalmış durumda. Kur'anı kerimdeki hoşgörü yerini hurafelerin vahşetine bırakmış. Allah Kur'anda ; Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. (Bakara, 256) buyururken, namaz kılmayanların hükmü mezheplerde söyledir; Hanefi mezhebinde; kan çıkıncaya kadar dövülür ve namaza dönünceye dek hapsedilir (dönmez ise idam edilir. Şafii mezhebinde; Mürted (dinden çıkmış) olmaz ise de cezası idamdır. Maliki'de Şafii mezhebiyle hükmü aynıdır. Hanbeli mezhebinde de bir namazı özürsüz kılmayan, mürted gibi idam edilir. "Şunlar, bizim kavmimizdir; O'ndan başkasını ilahlar edindiler, onlara apaçık bir delil getirmeleri gerekmez miydi? Öyleyse Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden daha zalim kimdir?" [Kehf Suresi, 15]
İslam dünyasına sevgiyi, sevecenliği, çoğulculuğu, anlayışı, şefkati esas alan bir ruhun hakim olmasını istiyorsak, bunun yolu asırlardır terk edilmiş olan Kuran ahlakına yeniden dönülmesidir. Kuran; “Senin dinin sana benim dinim bana”, “Dinde zorlama yoktur”, gibi hükümlerle Peygamber efendimiz döneminde laiklik, demokrasi ve çoğulculuğun temelini oluşturmuştur. Kuran’a uyulduğunda ne farklı bir mezhepten olduğu için bir insanın yadırganması, ne Hristiyan veya Musevi olduğu için bir insanın katledilmesi, ne suç işleyen insanların idamı, ne farklı etnik kökenden insanların köleleştirilmesi imkansızdır. Kuran’a uyulduğunda her dinden her insan birinci sınıf vatandaş olarak yaşar, demokrasi işler, evrensel hukuk adaletin güvenilirliğini sağlar.
Bu durumda yapılması gereken nettir. IŞİD ve diğer radikal terör örgütlerinin kendilerince delil olarak ortaya koydukları hurafeleri ve çeşitli İslami kaynaklarda yer alan bilgilerin geçersizliğinin, Kuran’dan delillerle ıspatlamaktır. Dolayısı ile silah IŞİD’in ideolojisinin tamamen hurafelere dayandığının anlatılması, gerçek islamı öğretilmesi ve yanlış fikirlerin yerine doğrularını koyulması ile dünya barışı mümkündür. Ortadoğu ve Dünya Kur'ana muhtaçtır.
Kaynakça : (İbnu Kudâme, el-Muğnî, II, 299), (eş-Şâfiî, el-Ümm, II, 225.)