Müslüman bir ülkeyiz. Ancak İslam’ın temel uygulamalarından hakkıyla haberdar değiliz. Batı Felsefesi mantığı ve mantalitesi ile yaşıyoruz. Nefsimizin ve heva ile hevesimizin peşinden koşuyoruz. Hak ve hakikate bigane (ilgisiz) kalıyoruz. Elhamdülillah müslümanız İslam’ın güzelliklerini biliyoruz. Bu güzelliklerin ve özelliklerin fert ,aile ve toplum hayatımıza hakim olmasıyla iki dünya saadetini kazanacağımızı da biliyoruz. Ancak bunu pratik olarak uygulayıp vereceği huzuru genel olarak tadabilmiş değiliz. Halbuki Üstad Bediüzzaman Kur'anın kırk vecihle mucize olduğunu ispat ettiği "Yirmibeşinci Söz'de" bakın ne diyor. Bize ezberletilenlerin aksine halihazır yaşantımızdan farklı harika bir dengenin İslam’ı yaşamakla kurulabileceğini söylüyor. "İşaratü'l-İ'caz"da isbat edildiği gibi bütün ihtilalat-ı beşeriyenin (insanların çıkardıkları ihtilalerin ve huzursuzluklarıın) madeni (kaynağı), bir kelime olduğu gibi bütün ahlâk-ı seyyienin menbaı (kötü ahlakın kaynağı)dahi, bir kelimedir.
Birinci kelime:
"Ben tok olayım, başkası açlıktan ölse bana ne."
İkinci kelime:
"Sen çalış, ben yiyeyim."
Evet hayat-ı içtimaiye-i beşeriyede (insanların sosyal hayatında) havas ve avam, yani zenginler ve fakirler, muvazeneleriyle (denge içinde) rahatla yaşarlar. O muvazenenin esası ise: Havas tabakasında merhamet ve şefkat, aşağısında hürmet ve itaattir. Şimdi birinci kelime, havas tabakasını zulme, ahlâksızlığa, merhametsizliğe sevketmiştir. İkinci kelime, avamı kine, hasede, mübarezeye sevkedip rahat-ı beşeriyeyi (insanlığın huzurunu)birkaç asırdır selbettiği (bozduğu) gibi; şu asırda sa'y (işgücü), sermaye ile mübareze (çarpışması) neticesi herkesçe malûm olan Avrupa hâdisat-ı azîmesi (Avrupa Büyük Olayları ,Fransız İhtilali) meydana geldi. "
"İşte medeniyet, bütün cem'iyat-ı hayriye (Hayır Cemiyetleri ve Sivil Toplum Kuruluşlarıyle) ile ve ahlâkî mektebleriyle ve şedid inzibat ve nizamatıyla, (Polisiye tedbirler ve kanunlarıyle) beşerin o iki tabakasını musalaha edemediği (barıştıramadığı) gibi, hayat-ı beşerin iki müdhiş yarasını tedavi edememiştir. Kur'an, birinci kelimeyi esasından "vücub-u zekat" (Zekatın vacip olması) ile kal'eder (keser), tedavi eder. İkinci kelimenin esasını "hurmet-i riba" "faizin yasaklığı) ile kal'edip (kaldırıp)tedavi eder. Evet, âyet-i Kur'aniye âlem kapısında durup ribaya (faize) yasaktır der. "Kavga kapısını kapamak için banka kapısını kapayınız" diyerek insanlara ferman eder. Şakirdlerine (Kur’an Talebelerine)"Girmeyiniz" emreder."(İman ve Küfür Müvazeneleri ,Sayfa 136)
Faizsiz Bankacılığın İngilterede çogalmasıyla İngiltere bu güzelliği farketmiştir. Esasen Avrupa ve Amerika'da faiz oranları aşağı sevyelerde seyretmekte olup kriz dönemlerinde yüzde beş ile on oranında seyrettiği görülmektedir. Mevcut İktidarın emekli dul ve yetim ile dar gelirlilere yardımı gibi faaliyetleri ülkemizde sosyal gelir dağılım düzenini bir derece korumak için yapılan olumlu ve etkili çalışmalardır. Katılım Bankacılığı ülkemizde sermayenin faize değil ,direk yatırıma kaydırılması için en önemli alternatiflerdir. Fakat Katılım Bankalarının ülkemizde banka sisteminden pahalı borç vermesi” Katılım bankalarını” alternatif olmaktan alıkoymaktadır. Ancak şu anda faiz oranlarının artırılması fiiyat kontrolü tam yapılamadığı günümüz şartlarında enflasyonu otomatik artırmaktadır. Enflasyon kontrol altına allınması gerektiği gibi kalkınma hızımızın ve yatırımların artırılmasına ihtiyaç vardır.Bu da ancak tasarrufların faize değil yatırım araçlarına yönlendirilmesiyla mümkündür. Hoşçakalın.