Nereden çıktı nasıl çıktı bilmiyorum; battıkça batıyoruz! Allah(cc) korusun bu yolun sonu hiç iyi görünmüyor.
Şimdi de pazara “İslamcı Sosyete” sürüldü. “İslamcı Sosyete” haberleri her türlü medyada sık sık gündemi meşgul eder oldu. Elbette bazı kesimler bu durumdan haz duyuyor ve de kıs kıs gülüyorlar.
-Niye mi?
Muhafazakar kesimin içler acısı durumuna!
Haksız da sayılmazlar yani. Bugün muhafazakar kesim zenginleşmenin getirdiği dünyevileşme girdabının içine düşmüş çırpınıp durmaktadır.
-Lüks, israf, şatafat!
Bu gidişat nereye kadar bilemem; ancak, büyük bir çıkmazda olduğumuz aşikar olup çıkmazdan kurtulmamız da yakın görünmüyor. Görünmüyor; çünkü, ibadetten ahlaka bir çok temel değerimizden uzaklaştık.
En önemli göstergelerinden biri de “İslamcı Sosyete” kavramının ortaya çıkmasına sebep olan davranışlardır.
-Ne kadar iç acıtıcı bir nitelendirme “İslamcı Sosyete”!
Bu nitelendirme sıradan gibi görünse de aslında derin bir yozlaşmayı göz önüne serdiğinden çok önemli olup dikkate alınmalıdır.
Kendisini siyasi olarak değil ideolojik olarak muhafazakar yani Müslüman tanımlayan herkes içine düştüğümüz bu durumu bir değil, bin kere düşünmelidir.
Bu durumun sürdürebilirliği kalmamış olup bir ok cezaya duçar olabiliriz. Yol yakınken aklımızı başımıza alıp aslımıza rücu etmeliyiz. Yani, İslam’a dönmeliyiz! Kendi kendimizi kandırmayalım böyle Müslümanlık olmaz!
Sadece bu olsa neyse, değil; bugün Müslümanlar acınası bir durumdadır. En önemlisi kardeş olmanın gereklerini yerine getirmekten oldukça uzaklar.
Gelin gerçeği görelim! Müslümanlar olarak büyük bir bunalım sürecinden geçmekteyiz. Evde, sokakta, işyerinde kısaca her yerde her kiminle konuşursan konuş herkes birilerini suçluyor; kimsenin kimseye güveni kalmamış, herkes birbirine şüpheyle bakar hale gelmiş!
Müslümanların maddi açıdan seviyelerini yükseltmeleri manevi açıdan çöküşü beraberinde getirmiştir. Bunları sadece son günlerde medyada yer alan kına, mevlit, hoş geldin partilerindeki İslami sınırları aşan şatafatlı kutlamalar da görmüyoruz. Lüks yaşam saplantısı hepimizi sarmıştır. Aslında bu büyük bir bunalımın göstergesidir.
Yaşanan bu bunalım ekonomik temelli bir bunalım değildir. Toplumun her kesiminde gözü dönmüşçesine maddi ve manevi doyumsuzluk yaşanmaktadır. Bu doyumsuzluk öyle bir hal almış ki insanı, İslami değerlerden uzaklaştırarak farklı davranışlar içine sokmaktadır.
Şunu da belirtmeden geçmeyeceğim. Muhafazakar kesimin yaşadığı bu bunalımı daha da abartarak insanların gözüne sokan bazı yayın organları var. Bunların derdi yaşanan abartılı kutlamalar değil, bunlar üzerinden Müslümanları aşağılamaktır.
Bunlar da biliyorlar ki ülkemizin her kesiminde özellikle de maddi imkana sahip insanlarında lüks ve israf fazlasıyla var. Hatta eleştirenlerin kendileri de bu yaşam biçiminin bir parçasıdırlar. Sorun lüks ve şatafatta değil, Müslümanın lüks ve israf içerisinde olmasındadır. Aslında niyetleri iyi olsa bu eleştirilerinde haksızda sayılmazlar.
Birlikte çalıştığımız alkol kullanan bir arkadaşımız vardı. Alkol içilen bir mekanda kendisini muhafazakar tanımlayan birini görüyor. Bir sohbetimizde “ben içiyorum ama o kişi içmemelidir” diyerek eleştiride bulundu.
Elbette ki, içki herkese haram; ancak, hem dini imanı kimseye bırakmayacaksın hem de dinin yasakladığı işleri yapacaksın! İçkiyi örnek olsun diye verdim, sadece içki de değil; hayatın tüm alanlarında adaletten ibadete Müslüman daha fazla titizlik göstermelidir. Müslüman gösterişten riyadan uzak durmalıdır. Çünkü, Müslüman üzerinden Müslümanlığı sorgulamak isteyenlere malzeme vermemelidir.
Samimiyetimle ifade ediyorum; bazı medya organlarının “İslamcı Sosyete” nitelendirmelerini ve sürekli gündeme getirmelerini samimiyetten uzak, kasıtlı bulmakla birlikte bunlara alet olanlara daha fazla kızıyorum. Bunlar kadın veya erkek bu durumun vebalini bilseler Müslüman gibi davranırlardı.
Ne diyeyim; Yüce Rabb’im herkese feraset versin!