İslami kültür ve sanat bilinci

Ahmet Köylü

Maalesef, İslamî kültür ve sanat ülkemizde hala kıymeti harbiyesi noktasında yeterince önemsenmiyor ve gündemde değil. Bu noktada, ülke genelinde yapılacak röportajlarla ve sorulacak sorularla acaba nasıl bir sonuç alınır? Pek iç açıcı bir sonuç alınacağını düşünmüyorum, keşke yanılıyorsam diye bilseydim. Kadim medeniyet tasavvurumuzun temel taşlarından olan İslamî sanat dallarımızdan bahsetmek istedim, bir teberrük olması niyazıyla. Hat sanatı, Arapça "hat" mastarından türeyen ve "yazı, çizgi, yol" anlamlarına gelen bir kelimedir. Arapçanın estetik ölçülere bağlı kalarak güzel bir şekilde yazılması sanatıdır. Osmanlı'da hattatların piri sayılan Şeyh Hamdullah hazretleri, aklam-ı sitte ile o zamana kadar ulaşılamayan bir güzellik ve olgunluk getirmiş sülüs ve nesih hatlarını geliştirmiştir. Türk zevkine uygun olduğu için çok sevilmiş ve kısa sürede yayılmıştır. Her harf farklı bir mana ve derinlik taşıyor, insanı adeta bir mana denizine doğru yolculuğa çıkarıyor desek abartmış olmayız. Dünyaca ünlü ressam Picasso, bu noktada pişmanlığını ve hayranlığını dile getirmiştir: "Biz bugün sanatta, sizin eski hattatlarınızın yaptıklarını yapmaya çalışıyoruz." Başka bir zaman yine hayranlıkla şöyle bir yorumda bulunmuştur: "İslamî hat sanatını bilseydim, resim yerine hat sanatı ile ilgilenirdim. Sizin hat sanatınız, bizim ulaşmaya çalıştığımız modern sanata yüz yıllar önce ulaşmış." Batılı ünlü bir ressam kıymetini sonradan anladığı için pişman olurken, bizlerin ilgi göstermemesi ne büyük bir bahtsızlık!

Diğer sanat dallarımızdan da kısaca bahsetmek istiyorum...

TEZHİP SANATI

Kelime anlamı altın ile süsleme olan tezhip, Farsçadan dilimize girmiş bir terimdir. Özellikle Kur’an-ı Kerim’in süslemesinde etkili bir şekilde kullanılan tezhip; ferman gibi belgelerde de karşımıza çıkar. Yine farklı levha ve evrakların etrafına işlenen tezhipler de oldukça estetik değerlere sahip eserlerdir. Farklı renklerde yapılabilen tezhip sanatı Osmanlıda, özellikle Kanuni döneminde en parlak dönemini yaşamıştır. Türk tezhip sanatında en favori renk lacivert renk tonlarıdır. Günümüzde tezhip sanatına olan ilgi yeniden artış göstermiştir.

EBRU SANATI

Ebru sanatı uyum, kaos ve sonsuzluğun birleşimi olan gizemli bir sanattır.

Ebru sanatı kitre adı verilen yoğunlaştırılmış bitkisel su üzerine fırça darbeleri ve yardımcı aletlerle yapılan desenlerin kağıt, kumaş gibi malzemelere aktarılması sonucu oluşan sanattır.

Kitre , Anadolu da yetişen Geven otunun kök ve gövdesinden alınan özsuyunun kurutulması ile suyu yoğunlaştırmak için kullanılır. Ebru sanatında fırçalar gül dalı ve at kılı kullanılarak yapılır.

Ebru sanat tekniği diğer görsel sanat tekniklerinden tamamen farklıdır. Bu farklılığın nedeni sanatçının desen çalışmasını su yüzeyinde gerçekleştirme zorunluluğundandır. Su yüzeyine serpilen boyaların her damlası devamlı bir hareket halindedir. Ebru sanatı bir başka deyişle anın sanatıdır. Ebrucu kumaşı su üzerine yatırdığında hareketin sonlandırıldığı andır. İşte o ana ait “renkli oluşum” ebru eserinin ta kendisidir. Ebrucu su yüzeyinde meydana gelen o ana ait deseni, sanki bir fotoğrafın tab edilmesi gibi kumaşa aktarır.

Ebru sanatında suya düşen her bir damla farklı şekiller alır.

Ebrucunun iradesi dışında ortaya çıkan bu desenler Dünya üzerinde tek ve eşsizdir. Her bir ürünün tek bir sahibi vardır. Her bir damla sizin için atılmıştır su üzerine ve sizin için şekillenmiştir kendi iradesiyle Saf ipeğin yumuşaklığı, Ebrunun gizemi ve suyun pozitif enerjisinin bir araya gelmesiyle ortaya cıkan bu eşsiz ürünlerden bir tanesi sizin için yada sevdikleriniz için yapılmış olabilir.

ÇİNİ SANATI

Eski Türk devletleri çiniciliği yüzyıllarca eşya ve binalarda kullanmışlardır. İlk örnekleri Karahanlılar döneminde olduğu düşünülen çini sanatının kullanımıyla bazı yapı ve eşyaların görüntüleri çok daha etkileyici olmaya başlamış ve hatta çinicilik birçok medeniyette sanatsal etkiler bırakabilmiştir. Karahanlılardan sonra Uygur Harzemşahları, Gazneliler de çok yaygın olmasa bile çini sanatına ait eserler bırakmışlardır. Her dönemde kendine has bir şekil alan çinicilik, en parlak ve yaygın dönemlerini Büyük Selçuklular, Anadolu Selçukluları ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde yaşamıştır. Özellikle Osmanlı döneminden kalma çininin kullanıldığı birçok yapı günümüzde hala görülebilmektedir. Şimdi bunlardan bazılarını sizlere sunalım. Böylece siz de bu yerlere gidip merakınızı giderebilirsiniz.

CİLT SANATI

Cilt Sanatı, elyazması ya da baskı ürünü bir yapıtın sayfalarını, hem kullanımını kolaylaştırmak, hem dış etkilerden korumak, hem de süslemek amacıyla bir araya toplayıp kapak geçirmek için yapılan işlemlerin tümünü kapsayan sanat dalıdır. Ciltçilik alannıda başlıca iki yöntem vardır: Elle yapılan ciltçilik; makineyle yapılan sanayi ciltçiliği. Birinci yöntem ilk zamanlar kitap yapraklarının çirişle yapıştırılması ve bir kapağa dikilmesiyle başlamış, daha sonra geliştirilmiştir. Elle yapılan ciltte, kitap önce formalara ayrılır, sonra 4 ya da 5 kilogramlık çekiçlerle, düzeltmek ve kalınlıklarını azaltmak için formalar dövülüp, düzgün olarak sıraya konur ve iki sağlam tahta arasına, sırtları birkaç milimetre dışarda kalacak biçimde sıkıştırılır. Eşit aralıklarla forma sırtlarına testereyle, dikim için iplerin geçirileceği oyuklar açılır. Alt ve üst formaların üstüne 2 beyaz kağıt (forma büyüklüğünde ve ikiye katlanmış olarak) konur. Böylece formalar dikime hazırlanmış olur. Dikim ipleri gerilmiş tezgaha, yarıklarına oturacak biçimde ayarlanarak, yerleştirilir. Her ip üstünden bir tur geçecek biçimde dikim yapılır (böylece, kitabın bir bütün olarak cilt gövdesi hazırlanmış olur). Dikilen sırta biçim vermek için yapıştırıcı (tutkal) sürülüp, üstü ince bez ya da kâğıtla örtülür. Dikim iplerinin boşta kalan uçları püsküllendirilip, formalar üstüne konan iç kapağa yapıştırılır.

TESBİH SANATI

ir ibadet aracı olan tespih, edilen zikrin sayısını belirlemek amacıyla ipe dizilmiş boncuklardır. Zikrin eksik ya da fazla yapılmasının uygun olmayacağı düşüncesinden hareketle çeşitli malzemelerle sayı belirlemeye çalışmanın tespih fikrini doğurduğu düşünülür. Tespihler genellikle 33 veya katlarında tanenin ipe dizilmesiyle oluşturulur. 99, 500, 1000 ve nadir olarak da 5000 taneli tespihler de vardır. Tespihin bölümleri taneler, 33’lük bölümleri ayıran farklı biçimdeki tane olan nişâne, iki ucunu birleştiren uzun tane olan imame ve kimi durumlarda tepelik ve püskül gibi dekoratif elemanlardır. Tanelerin benzer malzemeden ve birbirine yakın ölçülerde olmasına dikkat edilir. Tesbih tanelerinde çekirdekler, kehribar, akik, firuze, lapis, oniks gibi minareller, hayvansal nitelikte diş, boynuz ve kemikler, inci, mercan, sedef gibi değerli ve yarı-değerli taşlar kullanılır. Ayrıca abanoz, ardıç, gül, sakız, sandal, şimşir gibi ağaçlardan da taneler yapılır. 17. yüzyıldan itibaren Osmanlılarda bir sanat olarak görülen tespihçilik alanında sadece malzeme kalitesi artmaz; taneler üzerine kazıma, oyma, kakma, ajur tekniklerinde yapılan süslemelerle tespihlere sanatsal değer de katılır. Oltu taşı ve lüle taşı gibi özel taşlar da tespih yapımında bezenerek kullanılır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.