TARİHE YOLCULUK (219)
Hristiyan Batı, Türklerin yaşamış olduğu İslâm’ı yıkabilmek için uğraşıyor. Tarihi olarak hesaplaşamadıkları bir Türk düşmanlığı var. Batı’daki korku İsmofobia değil, Türkofobia’dır.
TRT’de ilk gösterilen siyah beyaz sinema filminin “Kötü Tohum” olduğunu yeni öğrendim.
Film ilk olarak 12 Eylül 1956’da Amerika’da “THE BAD SEED - IS THE BIG SHOCKER! - KÖTÜ TOHUM BÜYÜK ŞOKLU!” adıyla gösterime girmiş. Maxwell Anderson tarafından senaryosu yazılan Burbank ile California’da çekilen suç, dram ve korku filminin bütçesi ise, 1 milyon dolar. Bu film o yıllarda 4 oscar adaylığı var bir de ödül almış.
Yedi yaşındaki Alev Oraloğlu, Lale Oraloğlu ve Öztürk Serengil gibi oyuncuların yer aldığı yabancı bir roman ve sinemadan Türkçe’ye uyarlanan 106 dakikalık Kötü Tohum filmi, 06 Kasım 1963 tarihinde gösterime girmiş. Bu film, 1964’de İstanbul Gazeteciler Cemiyeti tarafından “En başarılı film” olarak ödüllendirilmiş.
Korku filminin konusu özetle şöyle: Kötü, kıskanç ruhlu bir kızın en yakın arkadaşını bir madalya yüzünden gölde öldürmesinden sonra, bahçıvanları Memo’yu yakarak öldürür. Herşeyi öğrenen annesi, kızını adalete teslim etmek yerine haplarla öldürmek isteyerek, kendisi de vicdan azabına dayanamayarak tabanca ile intihar eder, ancak Alev midesi yıkanarak kurtulur. Yağmurlu bir gece vakti annesinin piknik yerinde göle attığı madalyayı almaya giden Alev’i burada ilahi bir adalet beklemektedir...”
Yeşilçam bu filmi, “Türk Sinemasının bu güne kadar yaptığı en iyi psikolojik gerilim filmlerinden birisi...” diye övüyor. Bir madalya yüzünden küçük yaşta en yakın arkadaşını öldürerek kâtil olan ve daha sonra Mehmet isminde bahçıvanlarını yakarak öldüren ve her dakikası insanın, “vahşi” ve “şeytanî” tarafını gösteren bu filmin hiçbir iyi tarafı yok. Nasıl ödül veriliyor anlamak güç!
Yeşilçam, kültür anlamında bu topraklara “kötü tohum”lar ekmekte mahir olduğunu buna benzer, bundan daha beter ve 5. Kol Faaliyetleri kokan filmler de yapmadı değil.
Bizim cenah, sinema sanatıyla geç tanıştı. Bu sahaya başkaları el atınca, o sol cenah kendi ideolojik fikir ve düşüncelerini bu yolla topluma ve kitlelere kabul ettirmek için fazla zorlanmadı. Bu filmlerle insanımızın kalbine çok ‘kötü tohum’lar ekildi. Zamanla bu tohumlar filizlenip yeşerdi, dal budak olduktan sonra bunların ellerine silahlar verildi ve o silahlar, siyasi ve ideolojik ayrışma ve kamplaşmadan dolayı da kan kusmaya başladı. 1960’larda CHP-DP arasında başlayan ve başlatılan politik ayrışma ve kamplaşma daha sonra çok partili hayata geçişle birlikte daha da hızlandı.
SEVGİ TOHUMLARI EKELİM
Kimse, arkasını dönüp de şehit kanlarıyla sulanmış bu aziz vatan topraklarına Kopuz ve Ney ile gönülleri dermeye gelen Kolonizatör Türk Dervişleri’nden olan Mevlânâ Celâleddin Rûmî’nin şu sözüne kulak vermedi: “Biz bu topraklara sevgiden başka tohum ekmedik”.
Ahmed Yesevî ocağından beslenen ve Anadolu’ya 1071’den önce gelerek yerleşen ve bu toprakları nefesleriyle vatan yapmaya, ısıtmaya, gönüllerde sevgi tomurcukları açtırmaya başlayan o Derviş Ruhlu insanlar şimdi neredeler?
O Alp-Eren’leri ne zaman unuttuk!
Topuz’la Kopuz’u veya Kılıç ile Ney’i hele bir düşünün…
Biri Alp olup dünyaya ilâyı kelimatullah’ı yaymak ve nizam vermek için dört kıtada yalınkılıç, dört nala at koştururken ecdadımız Türk oğlu Türk olan Osmanlılar, Viyana kapılarına bulgur yiyerek ve Mesnevî okuyarak dayanmadılar mı?..
Selçuklular döneminde yazılan ve Müslüman Türk’ün sosyal hayatını tanzim eden ve dil birliği ile din birliğini sağlayan edebi eserlerimizde yer alan Kızıl Elma; “İlâyı Kelimetullah” değil midir?
İSLAMOFOBİA DEĞİL “TÜRKOFOBİA”
Türklerin tarihini incelediğinizde Türk milletinin, Müslümanlığı seçtikten ve gruplar halinde bu dine girdikten sonra nasıl Allah’ın yeryüzündeki kılıcı ve kamçısı olduğu görülecektir.
Dün olduğu gibi bugün de cihânşûmül anlamda Müslüman milletler başta olmak üzere mazlum milletler ile toplumların yardımına koşan, onların dertleriyle dertlenen Türk milleti değil midir? Bugün Avrupa ve Batılıların, tarihi olarak hesaplaşamadıkları bir Türk düşmanlığı var. Gerek AB ülkelerinde olsun, gerekse diğer Amerika, Afrika, Asya ve Türkistan’da; geçmişte, artlarında gözleri kamaştıran muazzam sanat eserleri bırakan aziz Türk Milletinin yaşamış olduğu İslâm’ı yıkabilmek için uğraşan Hristiyan Batı’nın zihninde; Türkofobia korkusu yer etmedi mi? Günümüz dünyasında “anti-türkizm” vardır.
Kürt meselesini sittin sene kullanan İsrail ve Siyonizm’le, doğru ve haklı olarak bundan dokuz sene önce Davos’ta “van münit” diyerek “Öldürmeye gelince, siz plajlardaki çocukları öldürmesini çok iyi bilirsiniz” şeklinde mücadele eden Türkler ve Türkiye değil miydi?
Filistin’i, Hicaz’ı ve Kudüs’ü kim/ kimler korudu ve savundu?
Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye değil mi?..
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Büyük Şeytan Amerika’nın Kudüs oyununu bozan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan değil miydi?
Türkistan’da, Balkanlar’da, Kafkaslar’da, Afrika’da Orta Doğu ve Uzak Doğu’da özlenen ve beklenen Türk’ün bayrağı görüldüğünde, “ben Türk’üm” ve “Osmanlı’yım” dediğinizde saygı ve hürmet gören, bağrına basılan, Afganistan’da; “Türkler geldiyse kurtulduk!” diyen dindaş ve soydaşlarımızın; yine bekledikleri Türk, bizler değil miyiz?..
O halde Ey! Müslüman Türk!
Kıymetini ve değerini bil ve ona göre hareket et!
YARIN: Amerika’ya Türk buğdayı nerden ve nasıl gitti?