Önümüzdeki çarşamba günü bu yılın ramazan orucunu tutmaya başlıyoruz. Allah kabul etsin, huzurlu ve ibadetli geçsin dilerim.
Her ramazanda ifade edilir ki, oruç tutarken yemeklerimize dikkat edelim, aşırı yemeyelim, kalbi yormayalım, midemizi dinlendirelim vs. gibi birtakım tembihler yapılır. Bu tembihlerin çoğu kişisel bir tercihtir. Ancak İSRAF herkesi, oruç tutan-tutmayan her kesimi ilgilendiren bir davranış biçimidir. Özellikle de AÇLIĞIN son derecede yüksek rakamlara ulaştığı, 1 milyar insanın açlıkla karşı karşıya kaldığı, her sene 20 milyon çocuğun açlıktan öldüğü bu dönemlerde İSRAF kelimesi ve davranışının ne derecede bir önem kazandığı ortaya çıkmaz mı? Elbette çıkar.
Doğu ve Batı arasında son derece gerilimli bir dönem yaşanıyor. Bu gerilim aslında Ortadoğu merkezli bir gerilimdir. Hem ülkemiz açısından hem bölgemiz açısından sorunların yaşandığı hem de küresel anlamda birçok planların yapıldığı bir süreçteyiz. Savaşlarla beraber açlık tehlikeleri de artık sınırlarımıza kadar dayandı.
Eskiden Afrika da görülen ve kısmen savaşlara, sonra da kuraklığa dayanan açlık tehlikesi ve hatta ölümleri artık hemen dibimizde zuhur ediyor. Türkiye, siyaseten başkalarının kurduğu oyunlara gelmese de savaş ve açlığın öznesi olma durumuna gelmiştir.
Öte yandan dünyada gıda ve suya ulaşma sorunu yaşanıyor. Petrol kaynaklarını bir şekilde, doğrudan veya dolaylı ele geçiren Batı, hedefini su ve buna bağlı olarak gıda kaynaklarına çevirmiş durumdadır. En önemli gündem maddesinin dün, bugün ve yarın da üretim temelli tarımdır ve tarım artık hiç eskimeyecek olan bir gündem maddesidir. Medeniyetlerin kuruluşunda tarım ana görev ifa etmiştir. Birçok medeniyetin tarıma dayalı olduğu artık biliniyor. Aşağıdaki rakamlara bakar mısınız?
Küresel anlamda bakıldığı zaman dünyada 4.9 milyar hektar tarıma elverişli arazi var. Bu arazilerin ancak 1.4 milyar hektarı tarımda kullanılabiliyor. Dünyadaki toplam üretim hasılası yaklaşık 76 trilyon dolar, tarım ürünlerinin buradaki payı % 4 kadar, yani 3.2 trilyon dolardır. Şu an dünyada 51 ülkede gıdaya, 90 ülkede ise suya ulaşmada sıkıntılar var. 141 ülkede de gıda ve suya erişimde ciddi sorunlar yaşanıyor. Dünyada 7.5 milyar insandan 2 milyarı açlık ve yoksullukla savaşıyor. 800 milyon insan çok perişan durumda, çünkü açlar. Ama buna karşı 650 milyon insan ve toplamda da 1.9 milyar insan ise OBEZ veya aşırı kilolu durumda. Tablo dünyada bu şekildedir.
Şu hale bakacak olursak, çok şükür ülkemizde henüz açlık sorunu yok ama su sorunu başlamış durumda. Son yılların dünyada görülen kuraklığı ülkemizde de görülmeye başladı. Eskisi kadar yağış alamıyoruz. Alınan yağışlar da çok verimli değil. Yan yana iki beldeden birinde kuraklık yaşanırken, diğerinde aşırı yağmurla seller meydana gelebiliyor. Bunun nedeni KÜRESEL ISINMAYA bağlansa da, neticede ülkemiz kuraklık ve çölleşmeden etkilenecek ülkeler arasında en ön sıralarda yer alıyor.
Tüm bunlar bilimsel rakamlar. Kimse yer altı suları tükenmez, kuraklık gelmez, üretim durmaz diyemez. Bir taraftan böyle bir durum söz konusu iken, öte yandan kişisel tercihlere bakacak olursak aşırı su kullanımı ve israf alabildiğine devam ediyor.
Geçen bir dostumuzun düğün yemeğinde, sofrada bulunan koca koca adamlar garsona, önünde ki yemek bitmeden, garsona “getir evladım” komutunu hiç eksik etmedi. Sadece bir sofra olsa neyse, diğeri de öyle, beriki de böyle. Anamın tabiriyle “al birini çal ötekine”.
Bu ramazan ayında, aşırı su tüketimi ve gıda israfının azaltılacağı kampanyaların başlatılması gerekir. Özellikle Diyanet, vaaz ve hutbelerle beraber; okullarda, camilerde, zengin sofralarında israf karşıtı “uygulamalı kampanyalar” başlatmalıdır. En önce de aşırı göbekli din adamlarının göbek çapını düşürücü eylemlere başvurmalı ve bunu da toplumla paylaşmalıdır. Devamında, resmi kurumlarda iftar yapmanın gereksizliğini açıklamalı; sivil toplu iftarlarını, Efendimizin sofrasına uygun şekilde hazırlanması yönünde telkinlerde bulunmalıdır. Gülmeyelim, hele bir başlasın, görelim.
Ramazanınız, “israf”sız, “bereket”li, “rahmet”li ve sade olsun.