Açıklanan 2015 yılı işsizlik rakamları sonucu Türkiye’de işsizlik oranı %10,3. Hesaplama yöntemi üzerine hep tartışılan ancak 2012 yılından bu yana her yıl artmaya devam eden işsizlik. 2008 krizi sonrasında % 14’lere tırmanan, doğru uygulanan politikaların sonucunda 2012 yılında % 8’e düşürdüğümüz ancak sonrasında kontrol altına almayı başaramadığımız işsizlik.
Bu rakamın hesaplanmasında izlenen yöntem basitçe işsiz nüfusun işgücüne bölünmesinden ibaret. Fakat asıl problem çalışma yaşındaki nüfusun (15 yaş üzeri) ne kadarının kayıt altına alınamayan işsiz olduğu. Bu rakam sağlıklı olarak ölçülemediği için ortaya çıkan işsizlik rakamları her zaman siyasilere malzeme olmaktadır.
TÜİK’e göre 2015 sonu işsiz sayımız 3 milyon 57 bin kişi. 2015 yılında istihdam sayımız 688 bin kişi artarak 26 milyon 621 bin kişiye ulaşmış. İstihdamın %20’si Tarım sektöründe, %27’si imalat sanayinde yer alırken, hizmetler sektöründe bu oran %52. Dikkat çekici olan son yıllarda sanayi ve tarımın payı düşerken, hizmetler sektörünün payı artmaktadır. Hükümetimizin açıkladığı orta vadeli programa göre de 2018 yılına kadar işsizlik üzerinde gözle görülür bir iyileşme beklenmiyor.
Bölgelere göre işsizlik oranlarının dağılımı ise daha çarpıcı sonuçlar veriyor. En yüksek işsizlik oranı %24,8 ile TRC3 (Mardin, Batman, Siirt, Şırnak) bölgesinde olurken, ikinci sırada % 17,5 ile TRC2 (Diyarbakır, Şanlıurfa) bölgesi var.
Farklı bir boyuttan bakacak olursak dünyanın da en büyük sorunu işsizlik. Birleşmiş Milletler’e göre kısa bir süre sonra gençlerine iş bulamayacak bir dünya bizi bekliyor. Küreselleşme hikayeleri ile başlayan süreçte uygulanan ekonomi politikaları, özelleştirmeler, üretim yapısında görülen değişiklikler, çokuluslu şirketlerin ucuz işgücü arayışları gibi bir çok etken işgücü piyasasında ciddi değişimlere sebep olmuştur. Bu yılın ekonomik modası olan Sanayi 4.0 söylemi de gelecekte bu sorunun artarak devam edeceğinin habercisidir.
OECD ülkeleri içerisinde %30’a yakın işsizlik rakamlarına sahip ülkelerin bulunması dünyayı gelecekte neyin beklediğini göstermektedir. Yunanistan, İspanya gibi AB üyesi ülkelerin genç işsiz nüfus oranları neredeyse %50’leri yakalamıştır. Avrupa Birliği’nde çıkan ilginç seçim sonuçlarına, aşırı sağ eğilimlerin güçlenmesine zemin oluşturan işsizlik Avrupa Birliği’nin ekonomik geleceğini de doğrudan etkilemektedir AB bölgesinin toplamında işsizlik oranı %10’un üzerinde bulunmaktadır.
İşsizlik rakamları sadece bir sayıdan ibaret değildir. Sosyal tansiyona yaptığı baskı sonucunda ülkelerin gerek siyasi gerekse ekonomik istikrarlarını doğrudan etkileyen ana unsurlardan biridir. Son üç yıldır bütün ekonomik forumlarda dünyanın geleceğine doğrudan etkileyecek en önemli etkenler arasında gösterilmesi tesadüf değildir. Gelişmiş ülkeler bu soruna kalıcı bir çözüm üretmedikleri takdirde artan sosyal tansiyon, giderek bozulan gelir eşitsizliği ve yapısal işsizlik inanın dünyada hiçbir ülkeye huzur getirmeyecektir.
Küresel sermaye bu konuda ne adım atacak bilemiyorum ancak Türkiye olarak genç nüfus oranımız bizim en büyük sermayemizdir. Hep övündüğümüz ve referans gösterdiğimiz genç nüfusumuzu eğitim sistemi sayesinde birer potansiyel işsiz olarak yetiştirmeye devam ederken sanayicimiz eleman bulamamaktan dertlenmeye devam ediyor. Ne var ki toz duman arasında ülke gündemi oradan oraya savrulurken bu mesele gündem olmayı bir türlü başaramıyor. Biz her yıl 1 milyon insanımıza istihdam yaratabilecek düzeyde yani en az %5 büyümek zorundayız. Her yıl giderek düşen üretim deki istihdam oranımızı yükseltmek zorundayız.
Veya bütün dünya gibi gözümüzü kapatıp kulağımızı tıkar sermaye akımlarını arkamıza alır finansal piyasalarda kısa ve orta vadeli elektronik ortamlarda işlemler yaparak para kazanmaya ülke ekonomisini büyütmeye devam edebiliriz. Kamu maliyesinde harikalar yaratır bütün makro ekonomik rakamlarımızı dünyaya örnek hale getiririz. Bütün bunlar istihdama katkı sağlamadığı sürece işsizlik her zaman bir tehdit olarak sinsice sizi bekleyecektir.