Çağımızda bir iş yeri açmak için sadece bir işi veya mesleği bilmek yetmiyor. Bununla birlikte iş disiplini, iş ahlakı ve sorumluluk bilincini de bilmek gerekiyor. Ama zaman ilerledikçe ne yazık ki, bunlar da yetmez hale geldi. Çünkü bütün bu konularda iyi yetişmiş olduğu halde birçok girişimcimiz işle ilgili diğer bilgi ve becerilerin eksikliği yüzünden zorlanıyor, işini sürdüremiyor. Bu bizim ülke olarak da önemli bir eksiğimizdir. Biz, özellikle iş organizasyonu ve iş yönetimiyle ilgili bilgi ve becerileri de insanımıza sunmalıyız. Çağın gereklerine göre kendini ve işletmesini sürekli geliştireceği, yenileyeceği bilincini de mesleki bilgi ve becerilerle birlikte onlara kazandırmalıyız. Aksi halde ya girişim için cesaretleri olmayacak, ya da kısa süre sonra iş yerlerini kapatmak zorunda kalacaklardır. Yahut da “Ne uzar, ne kısalır” bir durumdan öteye geçemeyeceklerdir. Mesleki bilgi ve becerilerle birlikte gençlerimiz, hesabını-kitabını nasıl takip edeceğini de öğrenmeli ki alacaklarını zamanında tahsil edip, borçlarını zamanında ödeyebilsin. Özellikle imalat yapılan en küçük işletmede bile ihmal edilmemesi gereken iş akdini çoğu işletmelerde göremiyoruz. İki satır iş akdi yazıp, yapılacak işin özellikleri, ne zaman teslim edileceği, ödemesinin ne zaman ve ne şekilde yapılacağı, varsa alınan çek veya senetlerin dökümü gibi ilerde anlaşmazlık doğurabilecek hususlar yazılarak, karşılıklı imzalanmalıdır. Gençlere bunun örnekleri gösterilmelidir. Ama yetiştikleri yerde bu gibi uygulamalar olmayabilir. Bu gibi durumlara karşı piyasadaki güzel uygulamalardan sürekli bilgi sahibi olunmalıdır. Herkesin geçtiği köprüyü gizleyen, “İşletme körlüğünden” sakınılmalıdır.
İnsanımız iş kapasitesine uygun miktarda sipariş almayı bilmelidir ki, yetiştiremeyeceği siparişleri almasın. Ayrıca işin teslim tarihini hiç olmayacak erken bir tarihe verip, müşteriyi mağdur etmesin. Aksi halde bir çalan bir daha kapısını çalmaz. Çek, senet düzenlemeyi ve yasal inceliklerini bilmeli ki, sonra mağdur olmasın. Alacaklarını sağlama almayı, uygun reklam-tanıtım yapabilmeyi, sağlıklı büyümeyi, şirketleşmeyi, uygun finans teminini, herkes bilmelidir. Her konuyu herkes tam bilemez elbette ama hiç değilse danışmanlık diye bir müessese olduğunu ve neyi, kime danışacağını bilmelidir.
Özellikle kurumsallaşma yolunda hangi danışmanlarla, neleri istişare edeceğini bilmeli ki, sürekli kendini ve işletmesini ilerletip, geliştirebilsin. Çünkü dünya koşuyorken “Durmak, geriye gitmektir.” Zamanın hızına uygun şekilde kendini ilerletemeyen, piyasadaki yenilikleri işletmesine transfer edemeyen, kendini yenileyemeyen işletmeler de maalesef uzun yaşayamıyor.
Mesleğinde çok iyi yetişmiş zanaat erbabı ustalar var piyasada. Fakat bunlardan birçoğu borç ödeme ve alacak tahsil etme, zamanında iş teslim etme, işini ilerletme, kurumsallaşma, yasalara uygun personel çalıştırma, iyi çırak yetiştirme gibi iş organizasyonu ve işletme yönetimine yönelik konularda çok yetersizdir.
Birçoğu bu yüzden işyerini açtıktan kısa bir süre sonra kapatmak zorunda kalmaktadır. Oysa eşit koşullara sahip başkaca bazıları gayet iyi durumdadır. Biz buna sadece “Kısmet” deyip geçiyoruz. Tabii ki kısmetten öteye geçilemez ama bir de Zümer Suresinin “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Bunu ancak akıl sahipleri düşünüp, öğüt alır.” Mealindeki, dokuzuncu ayeti var. Hem imalatta, hem iç, hem de dış ticarette, ehil danışmanlar ve kalifiye elemanlarla aşılamayacak engel yoktur. Yeter ki insanımız nerde duracağını, nerde yürüyeceğini, nerden girip nerden çıkacağını, kimlerle yürümesi gerektiğini bilsin. Allah’a emanet olunuz.