Yeni dönem okullar açılıyor. Yine sıkıntılar konuşulacak, eğitim sistemi yargılanacak, iktidarın başarı durumu üzerinde durulacak. Tartışmalar tamam da önemli olan sorunların çözülmesidir. Eğitimi gelişmiş ülkelerden biri olan İsveç sorunlarını nasıl çözmüş bir uzman makalesinden görelim.
İsveç’te ana okulunda eğitimin ana konusu çevre ve doğa sevgisidir ve bu değerlerle ilgili eğitim ömür boyu devam eder. Eğitimde sadece ekoloji değil, sosyal ve ekonomik durumun iyileştirilmesi de olduğu da kabul edilir. Bu üç etken sürdürülebilir gelişim olarak adlandırılır. Bunları kısaca görelim:
Ekolojik açıdan: Pedagoglar mükemmel bir ekosistemin, sağlıklı biyolojik çeşitlilikten geçtiğini, bu bilincin çocuklara ilk anaokulundan itibaren verilecek deneyimlerle sağlanacağını, bunun içinse doğa ve açık hava gezilerinin etkili olacağını düşünüyor bu şekilde aktiviteler yapar.
Ekonomik açıdan: Kaynakların kullanılmasında tutumlu olmak ve geridönüşüme önem vermek bunun için önemli çalışmalar yapar.
Sosyal açıdan: Çocuklara demokrasinin önemini ve anlamı uygulamalı olarak oyun içerisinde öğretilir. Bunun yolunun karşılıklı sevgi ve saygıdan geçtiğini, farklı kültür, din, kültür yada diğer özeliklerinden dolayı aşağılamanın ya da dışlamanın yanlış olduğu, bir yaşından itibaren çocuklara uygulamalı olarak farklı oyunlarla öğretilir, huzurlu bir toplum oluşturmak adına çaba gösterilir. Öyleki bu üç kiriter üzerinde başarı sağlandığı taktirde yaşanılabilir bir dünya inancı gerçekleştirilir.
Anaokullarında Reggio Emilia Eğitim Felsefesi uygulanır. Bu pedagojinin kurucusu Loris Malaguzzi’dir. İtalya’nın Reggio Emilia kasabasında 1945’te ortaya çıkmıştır ve zamanla tüm dünyaya yayılmıştır. Buna göre kil, taş ve toprağın araç olabileceği; çevrenin ve doğanın kullanılabileceği bir okul anlayışı el birliği ile doğmuştur. Malaguzzi ve arkadaşları liderliğinde, tamamı ebeveynler tarafından kurulan ve işletilen bu okullar, 1968 yılında İtalyan hükümetinin de desteğiyle günümüze kadar taşınmıştır. Bu ilham verici hikayesinin üzerinden on yıllar geçmiş olmasına rağmen hem Avrupa hemde diğer pek çok ülke tarafından “Reggio Emilia Yaklaşımı” adıyla benimsenmiş bir eğitim anlayışı haline gelmiştir.
Çocuğun 100 dili, Emilia Felsefesinin en önemli ilkelerinden biridir. Çocuklar kendi öğrenmelerini ışıkla, sesle, dansla, müzikle, çizgiyle ve daha sayılabilecek bir çok dil ile ifade edebilirler. Su ve Doğa Reggio Emilia’nın vazgeçilmez öğretmenleridir. Müfredat bazen çevreden, çocukların bir arada görüp merak ettikleri, sorup sorguladıkları konulardan şekillenir.
Emilia Pedagojisi’nden yola çıkarak çocuk eğitiminde çevrenin üçüncü pedagog olduğuna, çocukların duygu ve düşüncelerini yüz farkli dilde anlatabildiklerine inanıyor. Dolayısıyla çevrenin oyuncaklarla değil, aksine eşyaların geri dönüşümlü ve görevlerinin değiştirilmesi ile de elde eddilebileceğini hayal edilir ve uygulanır. Bu sistemde hazır oyuncaklar yerine tabii materyallerden faydalanarak bunu hayal dünyası ve el becerileriyle birleştiren öğreretmenlerin kendi üretimi oyuncaklarla oynaması sağlanır. Bu uygulama bizde çocukluğumuzda olduğu gibi; çelik çomak oynamak, yedi kırık kiremit veya taşla yedi taş oynamak, çamurla araba, iki parça dal ve bir parça kumaşla kendi bebeğini yapmak.
Reggio Emilia felsefesinin çevre ve doğa çalışmalarımız konusunda nasıl rehberlik ettiğini ele alalım. Anaokulları yerel yönetimlere bağlı ya da özel kurumlardır. Çevre ile alakalı tüm çalışmaların içeriği eğitim bakanlığı tarafından hazırlanan müfredatta yer alır. Bu bağlamda belediye çevre komisyonu, anaokul müdürleri ve HSR (İsveç’i temiz tut) birlikte projeler üretir ve öğretmenlere sunulur. Eğitimciler bu projeleri ve müfredattaki takip etmesi gereken maddeleri göz önünde bulundurarak tema çalışmalarını oluşturur, daha sonra çocukların ilgi alanlarından yola çıkarak seviyelerine uygun alt proje çalışmaları yapılir. Sonrasında bunları doküman haline getiriyor arşivlerde saklanır.
Şimdilik kalın sağlıcakla.
DEVAM EDECEK
İSVEÇ’TE ANAOKULLARINDA SÜRDÜRÜLEBİLİR EĞİTİM-1
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.