Güneydoğu yine yanmaya devam ediyor. Osmanlı devleti yıkılmaya yüz tuttuğu zaman, ilk isyan Mora'da çıkmıştı. Mora isyanı, bugünkü Yunanistan’ın elimizden çıkması ile sonuçlandı. Sonra arkası geldi, Bulgarlar, Sırplar, Arnavutlar derken, devlet küçülerek, yoluna devam etmek istedi. Osmanlı devleti, milli bir devlet olmadığı için, Müslüman olan milletlerin ayrılmayacağını zannediyordu. Ama önce Mısır, sonra Arapların ihanetine önce şaşırdı, sonra mücadele etti ise de, başarılı olamadı. Araplar bu ihanetlerin sonucunda, bin yıl öncesinde kurulan, yıkılıp tarihin içine gitmiş İbrani devletin yerine İsrail devletinin kurulduğunu gördüler ama çok geçti. Osmanlı’nın sırtına sapladıkları hançer, bir gün gelmiş kendi sırtlarına saplanmıştı.
Balkanlardan da Osmanlı devleti çıkarken, oraya götürdüğü, Türkler ve Müslüman yaptığı Boşnaklar dışında, maalesef etkisi son derece azdı. 450 yıl kaldığı balkan kavimlerinden, hiç birisine Türkçeyi öğretemediği gibi, kendileri devlet yönetiminde üç ana unsura yer vermişti. Bunlar Rum, Sırp ve Arnavut’tu. Arap coğrafyası da aynı şekilde idi. Öyle ki Tunus’ta, 50 yıl kalan Fransızlar, Cezayir ve Tunus’un hala Fransızca konuştuğuna bakılırsa çok sağlam temel atmışlardır
Yeni Türk devleti kurulunca -bu arada Yeni Türkiye deniyor bu yanlış bir terimdir- yeni Türk devleti 1923'de kurulmuştur, bir daha da kurulmayacağı için, yeni hazır kurulmuş devlete denmez. Lozan anlaşmasına göre, etnik unsur olarak sadece Rum, Ermeni ve Yahudiler belirlenmiştir. Kürtler bu dönemde çok uğraşmışlar, kurdukları dernek ve cemiyetler vasıtası ile ayrı bir devlet istemişlerdir. Ama milli mücadelenin lider kadrosu buna izin vermemiştir.
Kürtler, Osmanlı devleti hükmettiği dönem içerisinde tamamen, aşiret ve şeyh ve şıhların denetiminde olmuş, Osmanlı devleti Şii Türkmenlerin, bölgeden çıkarılmasında Kürtlerin de desteğini aldığı için serbest olmuşlardır. Ne zaman Türk devleti kanunları uygulamaya koymuş, o zaman isyanlar başlamıştır ve büyük Kürdistan hayali ortayı konmuştur. Bir devlet düşünün ki bin yıldır hükmettiği topraklarda Türkçe öğretememiştir. Kürtler arasında ayrılık tohumları iyice yeşermiş ve Kürt ayrılıkçıların kurduğu PKK Türk tarihinde savaş olmadan en fazla Türk şehit eden, Türkleri katleden hain örgütler içinde bir numaraya çıkmıştır.
Türk siyasi hayatı kasaba ağırlıklı, entelektüel seviyesi son derece düşük olduğu için, konunun tarihçesini bir türlü anlayamamakta, hala olayı üç beş çapulcunun yaptığını zannetmektedir. Halbuki bu bir ayrılıkçı harekettir. Amacına ulaşmak için yapmayacağı olay yok, Türk devletine karşı da işbirliği yapmayacağı devlet ve örgütler yoktur. En önemlisi de, bölgede halkın, terör örgütüne çok ciddi bir desteği vardır. Kardeşlik mesajları da kültür seviyesi düşük, hiç bir anlam ifade etmeyen, karşılığını bulması mümkün olmayan çağrılardır.
***
Türk devleti, Öcalan’la muhatap olmuş ama karşılığı olmamıştır, olmayacaktır da… Bu iş İmralı’da yatan bir katilin, bitsin demesi ile bitmez. Öcalan’ın son kullanım tarihi geçmiştir. Kendisi de bilmekte, yerine bir sürü Öcalan’ın geldiğini görmekte ama bizim yöneticilerimiz, olayın derinliğini bir türlü görememektedir…
Çözüm sürecinde, PKK çok güçlenmiştir. Bugün 50’den fazla belediye, 80 tane vekille devlet içinde çok güçlenmişler, yurt dışı bağlantıları, yerli işbirlikçileri ile adeta devlet içinde devlet olmuşlardır. Türk devletinin bu kadar kurumu, istihbaratı var ama göz göre göre gelen tehlikeyi görememişler. Sanki çok büyük iş yaparmış gibi görünüp, Türk devletini Atatürk'ten sonra gelen kadrolar, bölünmenin eşiğine getirmişlerdir.
Uçakların bombalaması ile bu iş bitmez! Şu görülmüştür ki devletin kadroları yetersiz, devleti korumaktan aciz. Yeni bir ruhla kadroları yenilemeli ve isyana kalkışanı anladığı şekilde cevap verilmelidir. Aksi halde her şey için geç olacak değil, zaten geç olmuştur…