İyi olabilmek, iyilerden olabilmek ve iyi kalabilmek çok önem arz ediyor. Özellikle günümüzde, TV ve sosyal medyada sürekli kötü haberlerle karşılaştığımızda, "Nasıl bir çağda yaşıyoruz?" diye sorgulamamız doğaldır.
Ancak bu zorluklara rağmen, Allah’ın rızasına ve rahmetine ulaşabilmenin en güzel yollarından biri şüphesiz ki sadece Allah rızası için gerçekleştirilen iyiliklerdir. Peygamber Efendimize iyilik nedir diye sorulduğunda “iyilik güzel ahlâktır, kötülük, kalbini tırmalayan ve insanların duymasını istemediğin şeydir” buyurmuşlardır. Yine Nisâ, 4/36 Allah’a kulluk edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anne babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara iyi davranın. Allah kendini beğenen ve böbürlenip duran kimseyi asla sevmez. İyilik ışığının hala var olduğunu unutmamalıyız. Birçok insan, karşılık beklemeden iyilik yapmaya devam ediyor. Bu iyilikseverler, sanki bir ticaret yapıyormuş gibi davranmıyorlar. Onlar, iyiliğin kendiliğinden gelen bir erdem olduğuna inanıyorlar ve bunu kalplerinin derinliklerinden yapıyorlar.
Kadim medeniyet anlayışımızda da iyilik önemli bir yere sahiptir. Cenab-ı Allah'ın Cemal ve Celal sıfatlarının tecellisini yaptığımız bir iyilikte yâda kötülükte karşılığını görebiliriz. Tıpkı küçük günahları göz ardı etmememiz gerektiği gibi, yaptığımız iyilikleri de küçümsememeliyiz. Kalplerimiz halis niyetlerle dolu olmalı. Bir tebessüm, "Allah razı olsun" cümlesi bile iyiliğin güzel bir karşılığı.
Selam vermek, paylaşmak, derdi olanın derdi ile dertlenmek, yetim başı okşamak, sılayı rahim yapmak, yaşlılara hürmet göstermek ve çocuklara sevgi göstermek, medeniyet anlayışımızın temel taşlarıdır. Bu değerleri yaşatarak, iyi kalabilmeyi ve iyilik ışığını yaymayı sürdürebiliriz.
Unutmayalım ki, iyilik bulaşıcıdır. Bir kişiye yaptığımız iyilik, başkalarına da ilham kaynağı olabilir ve iyilik dalgası tüm toplumu sarabilir. Müslümanın hal tesiri olmalı.
Allah’a emanet olun