Şehre bina yapmak, kentsel dönüşümleri tamamlamak keşke yetseydi, keşke yeterli olsaydı. Bu sayılanların her birini, hatta tamamını eksiksiz yapabilir ve tamamlayabilirsiniz!
Binalar ve kentsel dönüşümler, kültüre ve turizme ancak kısa bir süre heyecan katabilir!
Hepsi o kadar.
Bu tür göstergelerin tek bir eksiği var!
İnsan faktörü!
O konuyu nedense görmezden geliyoruz.
Çünkü, binalar ve dönüşümler hay maşallah ne güzel olmuş, çok yakışmış söylemlerinden daha ötelere taşınmalı!
Ancak taşınamıyor, gidemiyor!
Binaları güzelleştiren, aktif hale getiren, o bina ve yapıların kapılarını ardına kadar açan, bu işe gönül veren, şehre olan sevgisini ve sevdasını ortaya koyan insanlar, o binaları yaşanır ve nefes alınabilir bir hale getirir.
Konuya nedendir bilinmez hiç bu açıdan bakılmak istenmiyor!
Yıllardan beri anlatmaya çalıştığımız bu!
Bedestenimizi biliyorsunuz!
Konya’nın çehresini değiştirmedi mi?
Hepimiz bayılmadık mı?
Çok güzel şeyler olacak diye hayaller kurmadık mı?
Ne oldu?
Koskoca bir hiç!
Kocaman bir hayal kırıklığı!
Hoş bedesten, boş bedesten dedik geçtik!
Elimizde Bedesten gibi bir nimet varken, dünya kadar yapılabilecek etkinlik varken, ne yaptık?
Atıl vaziyette kaderiyle baş başa bıraktık!
40 sokaklı bedestende, bugüne kadar kırk kere neler yapılmazdı, neler!
Kenarından dahi geçmedik!
Yapıldı, yapıldığı ile kaldı!
*****
Şu anda yine çok güzel şeyler yapılıyor! Mevlana Meydanı ve çevresi nefes aldı, kendine geldi! Alaeddin tepesi ve çevresinin yüzünde güller açtı!
Bu şekilde kalmamalı, bırakılmamalı!
Yine, Bedesten misali bayıldık diyeceğiz,
Çok güzel olmuş diyeceğiz,
Şehrin çehresi değişti diyeceğiz!
Yaptığımız her ne varsa, talihine küstüreceğiz!
Şehre, yenilenen binalar kazandırarak, yenilenen cadde ve sokaklarla güzelleştirerek, şehri çok daha hoş, çok daha yaşanılabilir, çok daha ilgi çekici, çok daha hayranlık uyandıracak hale getirenler başımızın tacı!
Bizim acizane olarak dikkat çekmek istediğimiz husus, bu güzelliğin bütün ülke ve dünya tarafından yaşanması!
Şehrimiz, Hz. Mevlana’nın gel çağrısıyla dünyayı Konya ile buluşturan bir özelliğe sahip, bu özellik kültür ve turizm kanatlarıyla uçurulmalı.
Bu şehir kültür ve turizm şehri olmak istiyorsa, bu lafta kalmamalı!
*****
Ne kadar farkındasınız amma, şehir eski söylemlerini çoktan silmek üzere…
Neydi o söylemler?
Bir çayımızı bile içmiyorlar, bir yemek yiyecek kadar vakitleri de mi yok, Konya’da kalmayı neden düşünmüyorlar!
Bu sayılanların hepsini unutturacak, silecek görüntülere sahip bir şehir çıkıyor ortaya!
Başkan Altay, bu işin mimarı.
Pandemi döneminin en fazla üzülen, en fazla sıkıntı çeken şehirlerinden biri olan Konya için, 2022 ve onu takip eden 2023 yılı rüya gibi yıllar olabilir!
Bu yıllarında boş geçmemesi, şehrin yeni imajına, yeni görkemine geri dönmesiyle doğru orantılı!
Şehir iç ve dış dinamiklerini sen-ben demeden,
Sizden-bizden demeden,
Adam seçmeden,
Geniş katılımlı istişareler yaparak,
Herkesi ve her kesimi dinleyerek,
Kırmadan, dökmeden, ben bilirim demeden,
Benim dediğim olacak dayatmalarını ileriye sürmeden,
Kim ne biliyor, kim ne söylemek istiyor,
Kimin şehirle ilgili ne düşüncesi var dinleyerek, yeni bir yol haritası çizmek zorunda.
Bunun zamanı tamda bugünler!
İnşaatlar, kentsel dönüşümler sürerken, el ele vermek, fikir birliğine varmak!
*****
Bu şehirde alt yapıyı yeniden inşa etmeyeceksiniz, alt yapı zaten var!
Alt yapı deyince, insanların aklına inşaat, hafriyat, kanal, hat, boru, kazma-kürek geliyor galiba!
Bu şehrin tarih alt yapısı da, kültür alt yapısı da, turizm alt yapısı da hazır!
Sadece üzerleri küllenmiş!
Bu kül tabakasını kaldırmak yapılabilecek en kolay şey!
Bu kadar kolay bir şeyi yapmaktan eriniyoruz!
Bu şehir alt yapı zengini bir şehir, alt yapı hazinelerinin var olduğu, keşfetmeye çıkanın ise, destek görmediği, destek verilmediği bir durum hakim!
Ne yapsın şehir?
Talihine mi küssün?
Ahkam kesenlerin mavallarına mı kansın?
Ne diyor arkadaşlar?
Biz tarih şehriyiz?
Başka?
Kültür şehriyiz?
Daha başka?
Turizm şehriyiz!
Hadi o zaman, açın şu şehri tarihe, kültüre ve turizme!
Anlayacağınız, unumuz var, yağımız var, şekerimiz var, lakin helva yapamıyoruz!
Helva zamanı diye bir zaman varda bizler mi bilmiyoruz!
*****
Nisan-Mayıs ayları Ramazan ve Bayramı içine alan iki ay! Dahası kıpkırmızı olan şehrin Pandemi haritasını da, göz önüne alırsanız, 2021 yılının ilk yarısına bu şekilde erişeceğiz!
Hani, gitti yılın yarısı derler ya…
Yılın yarısı bu şekilde gittikten sonra, geriye 6-7 ay kadar bir zaman kalıyor! Yarısı yaz, yarısı kış, gaile çok, sıkıntı büyük, derdimiz dağlar gibi, bir yanda olmazsa olmazımız geçim, bir yanda belki seçim!
Şu ana kadar, 2020 yılından bu yıla aktardıklarımızda bir kımıldama oldu mu?
Ya 2021 için kurduğumuz hayallerde bir gelişme, bir umut ışığı?
Halimiz, bestesi ve güftesi Coşkun Erdem’e ait, Rast makamındaki, “Kader böyle imiş, ne söylesem boş” şarkısının o içli dizeleri gibi!