Mecbur olunmadıkça savaşları kimse istemez. Gerekçesi ne olursa olsun savaşlar ölüm getirir. Biz söz var ya “savaşı zenginler çıkarır, fakirler ölür”, ne kadar da doğru. “Fakir insanlar ve fakir ülkeler zengin insanların ve zengin ülkelerin oyuncağı durumunda”. İşin esası, insanlığın tek ana düşmanı “kapitalizm” ve hedefi “sömürü düzenidir”. Ey akılsız kapitalizm önce ülkeni işgal eder, insanlığını, ruhunu, yani hürriyetini alır, seni köleleştirir. Sonra yan ağla, dön ağla, esas meselede bu.
Benim okuma yazma bilmeyen rahmetli dayım “akıllı insanlar akılsızların sırtından geçinir” derdi. Gerçek de bu değil mi? Zengin veya zenginlik düşmanı da olmamak gerekir ancak “zenginlik itibar, haksızlık ve yanlışta yapsa mubahtır” a dayanırsa, o zaman iş değişir. Bu da kapitalizm değil mi?
Bugünlerde tüm medya organlarında “Dünya Kadın Çiftçiler Günü”nden ve “Dünya Gıda Günü” dolayısıyla, 800 milyon insan açlık sınırında yaşadığı, yine her 10 kişiden biri (yaklaşık 600 milyon insan) sağlıksız gıda tükettiği için hastalandığı ve bunun da yaklaşık 400 bin’ i bu gıdanın sebep olduğu hastalıklardan dolayı öldüğünden bahsetmektedir. Bu insanları sıcak savaşlar mı öldürüyor? Tüm bunlar doğru da, esas konu sömürü düzeninin sebep olduğu ölümler de var desek yanlış mı olur? Sömürü destekçileri hedef şaşırtıyor ve esas konunun üzerine gidilmiyor.
Dünyada toplam yaklaşık 4.5 milyar ton gıda üretimi yapılmakta, bunun üçte biri israf edilmekte. Bu ne biçim bir iştir, böyle bir üretim ağında, açlıktan insan mı ölür. Ölmez ama öldürülür. Sadece israf edilen 1.3- 1.5 milyar ton gıda, açlık çeken, sağlıksız gıda tükettiği için ölen insanın ayakta kalması için yeter de artar bile. Tüm savaşları organize eden, sınırı olmadığı halde 10 binlerce km den başka ülkelere gelen zenginler, gıda zinciri kurarak açları doyurmayı akıl mı edemez, organize mi edemez.
Bir dostun bürosunda ikram edilen pahalı yemekten epeyce artmıştı. Artanı çöpe atmamasını, evine veya bir fakire götürmesini tavsiye ettiğimde “bunları atmayacağım, köpeklerime vereceğim” dediğinde “bunlar bir köpek için oldukça pahalı yemekler, hiç değilse fakire veya vakfa verilsin” teklifime karşı da “o kadar ince düşünemem” sözüne çok üzülmüştüm. Köpeğini düşünen dindar dostum da aç komşusunu düşünemez oldu. Dedik ya önce ruhumuz, sonra duygularımız işgal altında.
Yolda yürüyorum. Kaldırım üzerinde itinayla açılmış kâğıttan sofra üzerinde yemek artıklar var. Etli pilavlar, peynirli pideler, dilimlenmiş temiz ekmekler. Bu da elbette yanlış değil de, kedi-köpekler de yemek seçiyor, ne zamandır bekliyorsa tüketilmemiş. Zamane insana köpek kadar değer vermiyor.
Bazı artıklar enerjiye işlenmek üzere biyogaz istasyonlarına gönderiliyor olsa da, bu artıklar da enerji için pahalı kaynaklardır. Gerçi eskiden çürütülen atıklar Sıfır Atık projesinde değerlendirilse de bunlar gaz için de pahalı atıklardır. İnsanın zenginleşmesi maalesef israfı da körüklemektedir.
ZMO ya göre göre çiftçi kadınlar “emekçi kadınlar” olarak eziliyormuş. Bu sol sloganlara çok gülüyorum. Bunlar Engin Ardıç’ın tabiriyle “salon solcuları” oldukları için tarlayı, toprağı, çiftçiliği bilmeden Sırçalı köşkten solculuk yapıyorlar. Çiftçi kadınların işi bu ve işlerini de severek yapar, şikâyetleri de yoktur. Yeterince haklarını alamıyor deyiniz ancak onları küstürmeyin. Şehir kadınlarını ayarttınız da ne oldu, çalışmıyor, evde yemek yapmıyor, on-line yemekle idare ediyor. Akşam yorgun-argın işten gelen kocasını ya televizyon başında ya da uyuyarak karşılıyor. Çalışan kadına sözüm yok.
Emekçi dediğiniz çiftçi kadın akşam yemeğini de yapar, çocuğuna da bakar; kocası kıymetlisi, evladı geleceğidir. Solun oy oranını kendisi ile eşit görmediği ve cahil olarak kabul ettiği emekçi kadınları yeri geldiğinde istismar etmesi kabul edilemez. Hele de karnını kaşıyarak yemek yediği kuş sütü dahi eksik olmayan sofralarında, bir kısmını bırakmayı görgüden sayan sözde sanatçılar, üreten çiftçi kadının emeğine saygı duymak zorundasınız; aksi ne paranız, ne sanatınız sizi doyurmaya yetmez.
Öyle bir zaman yaşıyoruz ki, haksızlar haklı, hak edenlerin ötelendiği bir dünya var. Önemli olan tarımın ve kadın-erkek üreticinin değerinin bilmek, israfsız tüketerek üretime destek vermek; bu anlayışı sadece evimizde değil, tüm topluma da yayacak kadar olduğumuza inanmaktır.
Tüm kadınlara ve emeğe saygı, israfsız ve yeterli tüketim dileğiyle; Hoşçakalın.