Bugün her ne kadar 27 Kasım olsa da yine de kadın hakları günüyle ilgili bir sözümüz olsun istedim. Zira 25 Kasım; kadına yönelik şiddete karşı uluslararası dayanışma günü” olarak anılıyor. Öğretmenlerimizle ilgili yazımız uzayınca iki gün sonrasına aktarmak gerekti.
25 Kasım gününün kadınlarla ilgili diğer günlerden önemli bir farkı vardır. O da dünya üzerinde yaşayan tüm kadınların ve kız çocuklarının giderek artan ve çeşitli biçimlerde maruz kaldıkları cinsiyete dayalı şiddete odaklanılmış olmasıdır.
Bugün, kadına yönelik şiddet olgusunun hem kadını hem de tüm toplumu saran sosyoekonomik koşullar, politik gelişmeler ve kültürel etkenlerle birlikte değerlendirilmesi gerekliliğini dünyanın gündemine taşıma gibi bir işlevi yüklenmektedir.
Müslüman olmayan toplumlar kadını her zaman ikinci sınıf insan olarak görmüşken şimdi böylesine önemli bir durum nereden akıllarına geldi diyeceksiniz. Onlar için sadece cinsel obje gibi görülen ve anlamsız tanrılarına adanan kadın kurbanların, toplu kadın cinayetlerinin hiçbir önemi yokken bir gün şöyle bir durum gerçekleşmiş…
25 Kasım 1960 Dominik Cumhuriyetinde, Trojillo Diktatörlüğü ’ne karşı direnişi sergileyen Mirabel Kardeşlerin, cezaevinde bulunan eşlerini ziyaret ettikten sonra tecavüz edilerek öldürülmelerinin tarihidir. Bu olayın ardından tüm dünyada kadına yönelik şiddete karşı kampanyalar düzenlenmiş.
1981 yılında da Kolombiya’nın başkenti Bogota’da toplanan 1.Latin Amerika ve Karayip Kadınlar Kongresi’nde Mirabel kardeşlerin öldürüldüğü gün olan 25 Kasım“ Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslar Arası Dayanışma Günü” olarak ilan edilmiştir.
Bu kararı benimseyen Birleşmiş Milletlerin 1999’daki kararı ile her yıl 25 Kasım tarihi “kadına yönelik şiddete karşı uluslararası dayanışma günü” olarak anılmaya başlanmış… Bilmem anlatabildim mi? Oysa İslâm'da erkekle kadın bir bütünün parçalarıdır. Biri diğeri için vazgeçilmez hayat arkadaşıdır.
İbadet ve muamelelerde cinsiyet ayrılığından doğan farklar dışında, dinî görev ve sorumluluklarda kadın-erkek eşitliği esastır. İslâm'ın gelişinden önce toplumda hak ettiği yeri alamayan kadın, İslamiyet'le insana yakışır haklara sahip olmuştur.
Kadının durumundaki bu önemli değişikliği bizzat Kuran-ı Kerîm getirmiş ve Hz. Peygamber bunu tamamlamıştır. Aynı zamanda kadın annedir. İslâm'da anneliğin yeri, değeri ve şerefi çok yüksektir. Ebeveyne itaatsizlik şirkten sonra en büyük günah sayılmış, bunun kapsamı sadece "Allah'a isyanda kula itaat yoktur" prensibi ile sınırlandırılmıştır.
Annelerin çocuklarına karşı olan, şefkatinin ne derece büyük olduğunu birçok yaşanılan olaylar gösterir. Kadınlara karşı iyi davranmak, tatlı ve yumuşak dille konuşmak, kaba ve sert hareket etmemek Allah Resulünün ahlâkındandır.
O şöyle buyurmuştur: "Dikkat ediniz, sizin kadınlarınız üzerinde, kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakları vardır. Kadınların, üzerinizde olan hakkı günün şartlarına göre onların yiyecek ve giyeceklerini sağlamanızdır"
Devam edecek…
Selam ve muhabbetle…