Kadın veya erkek olsun hayatın içerisinde mutlak özgürlük diye bir olgudan bahsedilemez; çünkü, böyle bir özgürlüğün imkan ve ihtimali yoktur.
Çünkü, mutlak özgürlük insan fıtratına yani yaradılışa aykırıdır. Onun için kadına özgürlük söylem ve talepleri emperyalizmin bir tuzağı olup özellikle Müslüman kadınlar olmak üzere bütün kadınlar bu tuzağa düşmemek için çok dikkat etmelidir.
Bugün kadınların özgürlük talebinin yüksek seviyede dile getirilmesi emperyalist bir planın başarıya ulaşmasının en önemli göstergesidir.
Kadınlarımızın bilinçaltında özgür olma isteği yatmaktadır ki, bu da birçok sorunun yaşanmasına zemin hazırlamakta ve bu durumun en büyük zararını da kadınlarımız yaşamaktadır.
Cahiliye döneminde olduğu gibi günümüz dünyasında da kadının durumu hiç iyi olmadığı gibi daha da kötü olup bu durum özgürlük maskesiyle gizlenmeye çalışılmaktadır.
Emperyalistlerin en çok kullandıkları tuzaklardan biri de kadının ne iş olursa olsun çalışarak ekonomik özgürlüğe kavuşması propagandasıdır.
Son otuz yıl olmak üzere ülkemizde kadınının çalışma hayatına girişi belirgin düzeyde artmış, bu artma yalnızca sayı ve oranlarının artmasıyla kalmayıp Müslüman Türk geleneklerine uygun olmayan iş alanlarında da çeşitlenmiştir.
Kendini dindar tanımlayan insanlarda bile kadının çalışmasının İslami sınırlara bakılmaksızın makul görülme ve tek maaşla geçinilemeyeceği mutlaka çift maaşlı olunma algısı yerleştirilmiş durumdadır.
Yani, kadının özgürleşmesinin ön şartı olarak kadının iş hayatına atılması gerektiğine inanılması en büyük tuzaktır!
Erkek ve kadın arasında yaratılıştan gelen farklı özellikler vardır ki, bu farklar kadının özgürleşmesiyle ortadan kalkmayacağı gibi özgürleşme fikrinin sorunları daha da karmaşık hale getirdiğine yaşanan birçok olayda tanık olmaktayız.
Kadının iş ayrımı yapılmaksızın çalışma hayatına katılması kadının sorumluluğunu artırmakta ve bu durum yaşanılması muhtemel sorunları kaçınılmaz hale getirmektedir.
Ayrıca, kadının “analık” vasfı gereği ağır sorumluluğu da vardır.
Bu ağır sorumluluk yükünün altında ezilen kadınlar yorgunluk, çaresizlik, tükenmişlik gibi birçok psiko-sosyal sorunlara maruz kalmaktadırlar.
Bu durum aile içi çatışmalara, şiddete, boşanmalara hatta ölüm gibi vahim sonuçlara neden olabilmektedir.
Hepimiz, kendimizi nasıl tanımlarsak tanımlayalım kadının iş hayatına atılmasının kadın aleyhine birçok sonuç doğurduğunu kabul etmeliyiz.
Kadının evinden ayrılıp iş hayatına atılmasını “Kadının Özgürleşmesi” olarak görmenin büyük yanlış olduğunu, iş hayatına atılan kadının bırakınız özgürleşmeyi bağımlı hale getirildiğini görüyoruz.
Çok büyük zorunluluk olmadıkça kadının evde hayatına devam etmesinin gerek aile huzuru gerekse çocukların bakımı ve eğitimi açısından önemli olduğunu aklıselim bilim insanları da ortaya koymaktadır.
Kesinlikle, erkeklerin yapabileceği tüm işlerde erkeklerin çalışması hem sosyal hem de ekonomik hayata daha büyük katkı sağlayacak; ayrıca, kadını ağır sorumluluk yükünün altından kurtaracaktır.
Ayrıca, kadının iş hayatına atılması Müslüman bir toplumda kabul görmeyen boşanmalara, evlilik dışı yaşama da zemin hazırlamaktadır.
Şunu da belirteyim ki yanlış anlaşılma olmasın:
Dinimizde kadınların çalışmasını yasaklayan bir hüküm olmayıp İslami sınırlar içinde ihtiyaç olsun veya olmasın para kazanmak için çalışılabilir.
Ancak, kadın zorunlu olmadıkça evin geçimini sağlamak için çalışmak zorunda bırakılmamalıdır.
Dinimiz ailenin geçimini erkeğe yüklemiş olup kadının en temel vazifesi çocuklarına annelik, evin iç işlerini sevk ve idare etmektir.
Çalışan çalışır veya çalıştıran çalıştırır bu durum herkesin kendi tercihi olup karışmam söz konusu bile olamaz; ancak, bir Müslüman olarak mazeret üretilmesini doğru bulmuyorum.
Nasıl cahiliye döneminde kadınların kurtuluşunu İslam sağladıysa bugünde kadınların yaşadığı bunalımdan kurtulmasını “İSLAM” sağlayacaktır.
Adres belli, emperyalizmin kadını özgürleştirme tuzağına düşmeyelim!