Dün malum Dünya Kadınlar Günü idi. Biz gazeteciler için kimse kusura bakmayacak ama her gün yeni bir gün değil, aksine en azından “Her gün en az iki gün”dür… Yani bizler, dahası dünyayı yönetenler, biraz ağır kaçacak ama dünya sermayesini yönlendiren güçler sürekli böylesine “günler” oluşturuyorlar. Bizler de istesek de istemesek de dolaylı olarak ucundan kıyısından bulaşıyoruz.
Dün evde güne her zamanki gibi şükürler olsun gayet güzel başladık. Bizim hatunla sabahlarımız genelde rutindir. Gün doğmadan biz kalkarız evin işleri bahçenin işleri, tavuklar, köpekler, hava dururuma göre çiçekler böcekler vesaire… Gün doğarken de çayın ve kızarmış ekmeğin kokusu gelmeye başlar.
Sonra dışarıda bir kahvaltı programına gidecek dahi olsam eşimle mutlaka Allah ne verdi ise muhteşem bir kahvaltı yaparız. İşte o anlar bizimle hatunla gün içerisinde olup olabileceğimiz anlardır. Ondan sonra hatun bizi bulabilirse şükreder.
Dün de tam böyle kahvaltının en tatlı yerinde bizimki birden diklendi. Elinde telefon meğer bizim yazıyı okuyormuş “Uğur bu yazı ne? Geçen yıl da aynısını yaptın. Hani Kadınlar Günü ile ilgili iki satır…..” vay anam vay. Biz istediğimiz kadar memleket meselesinden, vatandaşın derdinden söz edelim bizi; bizimki dinlemiyor, adeta saydırıyordu “Çok ayıp insan iki satırda kadınlar için yazar”…
Evden çıkarken bizimki her zamanki ruh haline bürünmüştü ama biz de fırçalar ile iyi yıkanmıştık.
Öğlene doğru kızım mesajla şöyle diyordu “Baba bugün Kadınlar Günü. Annemi kutlamayı unutma. Bak sonra sana kızar”…
Birden aklıma geldi. Ben her sabah 9’da anamı ararım. 9.30’a kadar anamı aramazsam bu kez anacığım bizim hatunu arar “Uğur beni aramadı bir şey mi var?” diye ona sorar. Anamın da Kadınlar Gününü kutlamamıştım. Acaba o da beklemiş miydi ki?
Derken saat 13.37’de üniversiteden bir hocamız, bir kadın hocamız şöyle bir not gönderiyordu;
“Uğur abi selamlar.
Bu fırçayı geçen yıl Nihal abladan yemiştin ama belli ki akıllanmamışsın.
365 gün köşenin tamamını ayırsan da siyasilere-bürokratlara yaranamazsın ama kadınların gönlünü almak kolaydır.
Özet geçeyim; bugün köşenin küçük bir kısmında da olsa kadınlar gününü hatırlamanı beklerdik.
Kolay gelsin.”
…………………
Dün ikindine kadar epey koşturduktan sonra gazeteye geldim. Bilgisayarın karşısına geçtim bugün şunları yazayım şunları da yarına bırakıyım derken sabah yediğim fırçalar aklıma geldi.
57 yaşına girmiş sözüm ona dünyayı görmüş ve kendimizce feleğinde çemberinden geçmiş bir dostunuz olarak, sizlerden bir ricam var, ister anneniz olsun, ister eşiniz, isterseniz kızınız benden size tavsiye, “Kadınlarınızı sevin. Onlara büyük saygı duyun. Hürmette kusur etmeyin. Onların mutlaka dualarını alın. Ama korkmayı da sakın unutmayın. Bu durumu tarih yazıyor” değil mi?
Mesela tarihi değiştiren şu birkaç kadını iyi okuyun. Hürrem Sultan, Mother Teresa, Agatha Christie, Kleopatra, I. Elizabeth, Anne Frank, Emily Murphy, Rosa Park, Prenses Diana, Aquitaine’li Eleanor, Sappho, Büyük Katerina, Eanne d’Arc, Margaret Thatcher, Eva Peron, Indira Gandhi, leanor Roosevelt, Helena Rubinstein…
Ne olur sadece şu kadınlara bir bakın ülkelerin, paranın tarihini iyi okuyun.
………….
Burada şunu da düzelteyim de yine fırça yemeyelim “korkun” derken “akıllı olun” demek istedim.
SELÇUK ÖZTÜRK BAŞKANI
“TARİH YAZACAK”
KTO’nun ve KTO Karatay Üniversitesi’nin mütevelli heyeti başkanı Sayın Selçuk Öztürk’ü çok severim. Dahası karşılıksız severim. Saygım büyüktür. Bile bile göz göre göre kimseye bir haksızlık yapacağına asla inanmam. Doğru ve dik adamdır. Belli çizgilerinden, inançlarından koltuk için makam için para için asla taviz vermez. Kendisi ile ilgili öyle çok şey yazarım ama gereği de yok. Selçuk Öztürk benim abimdir. Kim ne derse desin isteyen bozulsun kendisini takdir ediyorum. Bugünlerde Türkiye’nin acı gündeminden biraz gölgede kaldı, Konya farkında olamasa da İstanbul çalkalanıyor. Çünkü Karatay Üniversitesi’nin yapımını üstlendiği ve başrolünde Mehmet Aslantuğ'un dönemin devlet adamı Emir Celaleddin Karatay rolünü canlandırdığı Direniş Karatay Filmi’nin galası yapıldı. Çok istememe rağmen bir yakınımın sağlık nedenleri ile o tanıtım anlarında hastanede idim.
Bu film ve filmin çekildiği alan gelecekte Konya’mızın yeni bir vitrini, yeni bir cazibe merkezi olacak. Selçuk Öztürk ve ekibi KTO, KTO Karatay Üniversitesi bu filmin ile tarihe silinmeyecek şekilde imza attılar.
Bu iş akıllı adamın işi değildi. Ama Selçuk Başkan doğru yolda inandıklarında yine bu işin akılla değil yürek ile olduğunu ispatladı. Herhalde iki hafta önce Haber Türk canlı yayınında bu filmin tanıtımı ile ilgili bir programı izledim.
Konya bu kadar güzel anılabilirdi. Bu işin ünlü isimlerinden sessiz isimsiz kahramanlarına kadar hepiniz Konya için tarih yazdınız. Emeğinize yüreğine sağlık. Allah sizlerden razı olsun.
TAHİR BAŞKAN’A TEŞEKKÜRLER
Üç gün mü dört gün mü önce burada yazmıştık. Tahir Akyürek ve ekibi şehrin trafiğini rahatlatma adına gerçekten çok kritik yerlerde yeni köprülü kavşaklar için düğmeye bastılar diye. İşte önceki gün basında haberler vardı;
“Konya Büyükşehir Belediyesi, şehrin ana arterlerinin kesiştiği yerlere 5 yeni köprülü kavşak ve yaya üst geçidi yapımını başlattı. Konya Büyükşehir Belediyesi, şehir içi ulaşımı rahatlatmak için 5 yeni köprülü kavşak ve yaya üst geçidinin daha yapımını başlattı. Bu kapsamda Fatih Caddesi Köprülü Kavşağı, Galericiler Köprülü Kavşağı, Elmalılı Hamdi Caddesi Köprülü Kavşağı, Şefik Can Caddesi Köprülü Kavşağı ile Tekke-Saray Caddesi Yaya Üst Geçidi için çalışmalara başlandı.”…
Ve Tahir Bey bu alanlarda yerinde inceleme yapıyordu.
Hep eleştirmek trafik kötü sıkıntılı demek yok. Bu gelişmeyi duyduğum andan itibaren çok sevindim çok heyecanlandım dahası ümitlendim. Bu yeni çalışmalar ile biraz olsun rahatlayacağız. Teşekkürler başkanım sağ olun.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Düzgün yönetilen bir ülkede fakirlik utanç verici bir şeydir. Kötü yönetilen bir ülkede ise zenginlik…
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Gülü sevenin dikenine katlanması gerektiğini idrak edebildiğimiz zaman daha iyi ADAM oluruz.