Türkiye Futbol Federasyonu’nun, Fransa’da düzenlenen Avrupa Kupası için hazırlattığı dandik tişörtler ile başlama gereği duydum yazıma. Elinizde kalmış 5 Liralık tişörtleri milli maç öncesi orijinal forma dağıtırcasına izdihama neden olmanıza gerek var mıydı acep. Bu bez parçalarından çok daha kıymetlisini koltuklara bıraktınız ya Türk bayrağını keşke yanına onu da koyuverseydiniz diye içimden geçirdim Arena’ya girerken…
Arena Stadı’na her girdiğimde kendimi dünya kupası ya da Avrupa kupası finallerinde hissediyorum. O ilk giriş yok mu hani tüyleriniz diken diken oluyor ya her girdiğimde hissediyorum. Söz konusu milli takım olunca bu his tavan yapıyor.
Milli takıma o niye alındı, bu neden alınmadı, şu alınsaydı iyi olmaz mıydı, sorularından çok Terim’in çıkarttığı on bir ne yapacaktı sorusu kafamdan çıkmıyordu. Fatih Terim Türkiye’nin kulüp ya da ulusal bazda kazandığı her türlü başarının altında o ya da bu şekilde bir imzası bulunan adam. Teknik adamlık konusunda ülkemizde en fazla kredisi olan adam. Basın toplantısında basın mensupları ona yöneltmesi gerekirken o basın mensuplarına soru yönelten adam acaba kendini neden riske atıyordu. Barcelona’da oynayan Arda konusu sizce görünenin aksine çok daha ciddi bir sorun değil miydi? Burada alınacak bir mağlubiyet ile Konya’nın büyüsü bozulup 3 gün sonra deplasmanda bu takım ne yapacaktı gibi sorular devam ede dursun.
Katılırsınız ya da katılmazsınız, Fatih Hocanın kadro konusundaki cesaretli ve dik duruşuna bir de sahaya 4-4-2 ile çıkıp, Ukrayna gibi topun yönünü hızlı değiştirip çok hızlı kontratağa çıkabilen bir takım karşısında bunu neden yaptı diye maç başlayana kadar düşündüm. Sonunda Fatih hocanın haklı olduğu bir yolu buldum. Bu durumda aslında bizim milli takımımıza değil, Ukrayna milli takımına bakmanın doğru olacağı kanaatine vardım. Ukrayna takımı gol yediği zaman çabuk kırılan ve toparlamayan bir ekip.
Ukrayna karşısında siz eğer öne geçerseniz onları eze eze yeneceğini düşünmüştü aslında hoca bu yönden bakınca mantıklı. Diğer yönüyle bakınca Ukrayna ekibi ise orta alanı kalabalık tuttu zaten hızlı olan takım bir anda skoru 0-2 yaptı ki eğer bu skor Konya dışında başka bir şehirde olmuş olsaydı maç dörde beşe gidebilirdi. Burada üç kritik nokta var. Birinci kritik nokta taraftarın iki golden sonra takımına sahip çıkması, ikinci kritik nokta oynamasından haz almadığım Ozan’ın devreye 2-1’le girmemizi sağlayan golü bulması ve üçüncü olaraktan da Terim’in çok forvet çok gol demek mantığından vazgeçip alışıla gelmiş düzene dönmesi. Bu kriterlerden bir tanesi sos verse Terim içinde milli takım içinde zor bir hafta olacaktı. Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim milli takımımıza artık bir sistem oturtmanın tam zamanı değil midir? Türk milli takımı Emre Mor’un bireysel başarısı, Hakan Çalhanoğlu’nun duran topları ve Caner’in 40 metreden kestiği toplar dışında 75 dakika bir şey yaptı mı? Bu nereye kadar böyle gider? Bu milli takımda çok daha fazlasını yapabilecek kapasite varken neden kör döğüşü gibi maçlar çıkartıyoruz, anlamak gerçekten zor. Kişisel olarak, ahlakını sevmesem de elinizde Volkan gibi bir silah var ise bunu kullanmak için bu kadar beklemek bana göre hata idi. Ukrayna milli takımı özellikle ikinci yarı Emre’nin kanadından topu uzak tutmak için çaba sarf etti. Bu dakikalarda oraya monte edilecek bir Volkan çok iş yapardı. Birde orta alanı toparlayan bu takımda görünmez kahramanlardan Tolga konusu var. Eğer elinizde bir oyuncu hem oyunu iki yönüyle oynuyor hem çok koşuyor isabet yüzdesi yüksek top kapma meziyeti zirve ise o oyuncunun bekleyeceği yer kulübe olmamalı, farklı özellikleri olsa da Tolga’yı izlediğimde aklıma yıllardır boşluğunu dolduramadığımız Tugay Kerimoğlu geliyor.
Sonuç olarak; Evimizde bir puan üzmüş olsa da grupta söz sahibi olabilecek takımlardan biri karşısında iki sıfır geriye düşmüşken beraberliği yakalamak güzel, son on dakika defalarca galibiyet gelecek pozisyonlar bulsak bile.
Maç sözü; Oyun her yönü ile Euro 2008 finallerinde ki, Çek Cumhuriyeti maçına benziyordu. Tabi ki Elinizde Nihat Yerine Cenk Olunca galibiyet elimizden tıpkı Petr Cech’in o maçta kaçırdığı top gibi kaçtı.