Güzel güneşli sakin bir hafta sonunda tatil yapanların özellikle de oruçlu tatil yapma şansı olan okurlarımız için muhteşem bir gün. Çünkü bugün vicdanen çok daha rahat bir şekilde mışıl mışıl uyuyabilirsiniz. Adı üstünde tatil, bizim gibi bugün de yarın da çalışmak zorunda olanlara ise Allah sabır güç kuvvet ve dayanma azmi versin.
Olacak sağ ve sağlıklı isek hele hele bir de hür isek dokunmayın bize. Sayılı gün dediğin nedir ki geçecek ve belki de bu günlerde şunu da şunu da yapabilseydik diye bayramda hayıflanıp duracağız. Onun için evde çocuklara dediğim şeyi sizlerle de paylaşayım “İçinde bulunduğumuz günün kıymetini bilelim. Şükredelim. Yarının ne getireceği ise Allah bilir”….
Bugünün bir kısım okurlarımız için tatil olması nedeni ile iki farklı konuya değinmek istiyorum. Birisi düşüncelerim ikincisi ise hepimize ders niteliğinde yaşanmış bir olay. Tabii ki anlayana anlayabilene.
BAŞKAN KONUK NEDEN BAKAN YAPILMAZ?
Recep Konuk Başkan geçenlerde Dünya Çiftçiler Günü nedeni ile oldukça uzun bir konuşma metni göndermiş. Allah için o gün okuyamadım oruçlu halimiz ile çekilecek gibi değildi. Önceki gün merak ettim satır satır okudum. Eğer Recep Başkan’ın yazdıklarını yorumlayıp haber yapacak olsaydık ya da köşe yazımıza konu yapsaydık Başkan’a zarar verirmişiz. İyi ki o gün okumamışım.
Ama bugün lafı da fazla uzatmadan Recep Başkan’ın konuşmasının sadece belli kesimini satır başları ile sizlerle paylaşmak isterim;
Recep Konuk Bey diyordu ki;
“Fiyatların artmasından üretici tüketiciden daha çok rahatsız
Üretimde ve tüketimdeki duruma en az etki ise çiftçi etkisidir. Eğer sonuç rahatsızlık veriyor ise ki verdiği konusunda herkes hem fikirdir, yapılacak bellidir; sebeplere dokunmak.
Çiftçimiz müsebbibi olmadığı bir sonucun zanlısı muamelesi görmektedir.
Yeni bir ekonomik sıçrama için, orta gelir grubundan üst gelir grubuna terfisi için en az yatırımla en mükemmel sonucu alabileceğimiz tek sektör tarım sektörüdür.
Türk çiftçisi bu potansiyeli harekete geçirerek, ülkemizin geleceğini inşa edecek, ülkemizin zenginliğine zenginlik katacak, evlatlarımızın tabağındaki yemeğin miktarını ve kalitesini arttıracak, elindeki lokmaya sahip çıkacak, gıda güvenliğimizin teminatı olacak idrake sahiptir ve bunu gerçekleştirebilecek kudret ve kabiliyettedir.
Türk çiftçisinin umudu vardır çünkü bilindik meselelerin çözümü için bir mutabakat zemini, yaşananların zorlamasıyla da olsa oluşmuştur. Türk çiftçisinin umudu vardır çünkü Türkiye’nin tarımsal üretim potansiyeline yürekten inanan bir irade devletimizin en üst makamında mevcuttur.
Dün tarım sektörümüze verilen hedef kendi kendine yeten ülke idi. Bugünün Türkiye’sinin hedefi dünyanın en gelişmiş ilk beş tarım ekonomisinden biri olmak, tarımsal hâsılayı 2023’te 150 Milyar Dolara çıkarmak ve kendimize yetenden fazlasını üreterek tarım ürünleri ihracatında 40 milyar dolar sınırını aşmaktır.
İçindeyiz ve biliyoruz bu toprakların Türkiye’yi dünyanın en gelişmiş ekonomik güçlerinden biri yapacak potansiyeli var.
Bugün tarım sektörünün en uzağında olanlar da unutmamalı ki, Cumhuriyetimiz kurulalı daha yüz yıl olmadı. O yılların Türkiye’sinin en önemli üretim kalemi tarım ürünleridir ve istihdamın % 90’ı tarımdadır.
Bu gün çiftçilerin kendi başlarına çözemeyecekleri daha çok üretebilmelerinin önündeki meseleleri çözmek için adım atma günüdür.”
…………….
Recep Başkan Türk tarımını Cumhuriyetin kuruluşundan alıp Atatürk’ten Reis’e örneklerle öyle bir sunmuş ki aslında iktidarı destekleyen, iktidara yön veren, rota çizen, ışık tutan ve maalesef çiftçinin içinde bulunduğu durum ile çiftçinin ülkenin bir tık yukarı çıkmasındaki rolünü muhteşem siyasi üslup ile ortaya koymuş.
Biraz samimi okursanız yüreğinde çiftçinin içinde bulunduğu durumdan mutsuzluğunu anlayabiliyorsunuz. Ama Recep Başkan artık tescilli AK Partili. AK Parti’nin eksik de olsa tarım politikalarını eleştiremez. Böyle bir şansı yok.
Türk tarımının içinde bulunduğu durumu, çiftçimizin feryadını dolayısıyla toprakla uğraşan insanların sessiz çığlını bilmeyen siyasetçi var mı? Onun dışında da 80 milyonun 7’den 77’ye topraktan gelecekle karnımızı daha sağlıklı ve ucuz doyurmanın çaresizliği de bu kadar ortada iken Ankara’da da dediklerine göre Tarım Bakanı topun ağzındayken bizim Recep Başkan’a bir omuz verseniz de Bakan olsa olmaz mı?
BAKAN DEMİŞ İKEN
Biraz sonra sizlerle paylaşacağımız yaşanmış olmayı Selçuk Üniversitesi’nin karizmatik öğretim üyesi ve yerel siyasetçi Doç. Dr. Onur Köksal Hoca’nın paylaşımından okudum. Ve bu yaşanmışlığın sadece bakanlara siyasetçilere değil hepimize ibretlik bir ders olacağını düşündüm ve bugünküyazımızı bununla noktalamak istedim
…………….
İşin özü bu hikâyede saklı;
KAĞIT BARDAK
Eski bir bakandan bir konferansta konuşma yapması istenmişti.
Elinde kağıt kahve bardağı ile kürsüye çıktı ve konuşmasına başladı. Ama kafasının başka yerde olduğu sanki anlaşılıyordu.
Daha bir iki cümle söylemiş iken durdu, kahve bardağından bir yudum aldı ve sonra bir süre bardağı kaldırıp baktı.
Derin bir nefes aldı ve;
“Biliyor musunuz ne düşünüyorum?” diye sordu.
“Bu konferansta geçen yıl da, hem de aynı kürsüde konuşmuştum. Tek bir fark vardı; o zaman hâlâ bakanlık görevim sürüyordu. Buraya gelirken bana business class bileti alınmıştı, hava alanında beni bir limuzin ve eskort araba bekliyordu.
Beni önce bir otele götürmüşlerdi. Otel müdürü beni otelin kapısında karşılamış ve kral dairesine çıkarmıştı.
Ertesi sabah lobide benim odadan inişimi bekleyen bir heyet vardı. Beni yine aynı limuzinle bu salona getirmişlerdi.
Özel bir kapıdan içeri almışlardı. Çok şık bir bekleme odasında konferansı beklerken porselen bir kapta kahve ikram etmişlerdi.
Sonra da beni salona aldılar ve en ön sırada ayrılan yerime geçmiştim.”
Eski bakan derin bir nefes aldı, seyircilere gülerek bir süre baktı ve devam etti;
“Fakat bu yıl karşınızda bir bakan olarak bulunmuyorum.” bir an durdu ve sonra
“Dün buraya kendi ödediğim uçak bileti ile uçtum.
Beni hava alanında kimse karşılamadı. Otele taksi ile geldim. Kendi odama kendim çıktım.
Bu sabah buraya otelden yine taksi ile geldim.
Kapıdan girerken güvenlikten geçtim, hüviyetimi alıp listede olduğuma emin olmadan salona almadılar bile.
Sonra da bulabildiğim yerde oturdum.
Canım kahve istedi ve görevliye sordum “bana dışarıda kahve makinesi olduğunu” söyledi.
Ben de çıktım ve şu gördüğünüz kağıt bardağa kahveyi kendim doldurdum.
Seyirci gülmeye başlamıştı.
“Sanıyorum geçen yıl porselen bardak bana sunulmamıştı. Makamıma sunulmuştu.
Benim asıl bardağım işte bu."
Konuşmanın bu noktasında gülüp alkışlayan seyircilere kahve bardağını kaldırıp gösterdi. Alkışlar bitince de şunları söyledi;
“Size verebileceğim en iyi ders bu işte. Bütün o övgüler, hizmetler, avantajlar rütbeniz, rolünüz, makamınız içindir. Size ait değildir.
Ve bir gün makamınızı görevinizi bitirdiğinizde porselen bardağınızı halefinize verirler.
Çünkü aslında hep layık olduğunuz kâğıt bardaktır...”
………….
İyi tatiller.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Yağmurla dost olan fırtınada kuru kalır.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Belediye otobüs duraklarına özel araçlar park etmediği zaman bu duraklarda dolmuşlar indi bindi yaptırmadığı zaman daha iyi ADAM oluruz