İnsanlığın var oluş tarihinden itibaren yeryüzü çeşitli savaşlara sessiz tanıklık eder. İşte bu savaşlarda öyle kahramanlar vardır ki, isimleri ta günümüze kadar ulaşır. Efsaneleşir. Kahraman olmak zordur. Hele tarihin sayfalarından düşürmek hiç te kolay değildir.
Her milletin kendine has kahramanları vardır. Öyle ya milletlerin tarihi, kahramanlarla yükselmez mi? Kahramanı olmayan bir milletin tarihi, ne tarih kitaplarında ne de dünya literatüründe yer alır.
Örneğin Roma, Sezar’ıyla, Neron’uyla tarihe mal olurken, bunların kişilikleri çokta önemli değildir.
Kartaca Anibal’in, Makedonya, tarih-i kadimiyle İskender’in, Fransa, Napolyon’un; Almanya, Bismark’ın veya farklı bir anlayışa göre Goethe’nin omuzlarında yükselir. Öyle milletler de vardır ki,
onun tarihi, yüzlerce kubbesi olan bir mabet gibi, binlerce sütuna dayanıp yükselmiştir.
Ne zaman ki ateşli silah icat oldu, işte o zaman tüm mertlikler bozuldu. Evet, savaş hiledir ama savaşın olmadığı ortamlarda suni savaşlar icat edip, ülkelerin geleceği ile oynamaya, iç işlerine karışmaya başladılar.
Plan üzerine plan kuruyorlar. Elli yıllık, yüz yıllık… Lakin kahramanlar cesaretli olduğu kadar da basiretlidir de… Tehlike nereden gelecekse, yönünü o yöne çevirip göğsünü siper etmeyi de çok iyi bilirler.
Şimdi örneklemelerimize geçelim:
*1950'li yıllar, ABD'nin NATO ile Ülkemizin köşe bucak her yerine girmeye başladığı yıllar. Kurtuluş savaşının izlerini üzerimizden atmaya ve yedi düvelden kurtulup kendimize gelmeye çalışırken neler olduğunu anlamadık bile… Belki birileri farkındaydı (!) Ama halk bilmiyordu!
*1960'lı yıllar ABD'nin Marshall Planı ve okullarımızda ABD'den gelen süt tozu dağıtılması ile genlerimize kadar müdahale edildiği yıllar… Ben çok iyi hatırlıyorum o günleri… Yıl 1967… Süt tozuyla tanışmıştım ama zehirlenerek, uzun süre tedavi görmüştüm.
27 Mayıs 1960… İlk askeri darbe… Millî Birlik Komitesi adı verilen 37 düşük rütbeli subayın planları ile icra edilmişti. Gerekçe hedefi aslında Başbakan Adnan Menderes’ti. Devam edecek…
Selam ve muhabbetle…