Halep’im düştü.
Bir şehir değil tarih, medeniyet, insanlık düştü.
Müslüman’ın onuru, Türk’ün boynu düştü.
Arap’ın poşusu, Türkmen’in başlığı düştü.
Nasıl bakarım atılan bombalarla yığıntılar altında kalan çocuğun ölümüne,
Aç kalmış incecik bedeniyle ergenliğe henüz adım atan kızımın perişan haline,
Atılan bombalarla tozu dumana katarak yıkılmış binalar,
Evsiz, yurtsuz, korumasız kalan yavrular, ellerinde kınalar
Parçalanan ailelerin feryadını; KİM DUYAR.
Kim duyar top seslerine karışan insan çığlıklarının,
Kim görür; bir elinde çocuğunun yırtılmış donunu, alnından akan kanını.
Diğer elinde, feri sönmüş çocuklarına dahi ağlayamayan ananın feryadını.
Yerde tanklar, oluk oluk akan kanlar, feryadı figanlar,
Gökte vızıldayan uçaklar, yerde analar yavrusunu kucaklar.
Yetmedi mi ey batı, kininiz, intikamınız
Doymadın mı ey batı Müslüman kanına,
Kıyarsınız çoluk çocuk demeden onca Müslüman’ın canına.
Bulduğunuz zaman fırsatı, Müslüman’ın tepesine çökersiniz,
Biriniz diğerinizden, diğeriniz ötekinden betersiniz.
Barış der, demokrasi der, insanlık der ülkelere girersin,
Barış yerine kan, demokrasi yerine iman, insanlık yerine insan yersin.
Ey Birleşmiş Milletler, ey NATO, ey barış gücü,
Sizce değil mi Suriye’de işlenen insanlık suçu.
Müslüman dünyası da susar, hesap yapar kendileri için,
Hadi bakalım safari, araba, at, vahşi hayvanları oyuncak seçin.
İçimiz yanıyor Halep’e, amma niyetleri başka batının,
Tüküreyim içine safari, araba, vahşi hayvan ve atının.
Bana gelmez sıra deme geldi işte kapında savaş,
Kalk ayağa, silkin, kendine gel haydi cihada arkadaş.
Halep’e, Suriye’ye, insanlığa, tüm dünyaya; barış için duaya.