Bir rutin var, kendini tekrar ediyor…
Her yıl Ramazan ayı geldiğinde İslam coğrafyasında belli başlı yerlerden acı haberleri geliyor. Müslüman’a el uzatılıyor, kan dökülüyor, camilere saldırı gerçekleştiriliyor.
Zaten dünya geneline bakıldığında zulmün hep İslam beldelerinde, Müslüman mahallelerinde yaşandığına şahit ediyoruz.
Tüm İslam alemi bir sınavdan geçiyor. Hem de büyük bir sınavdan…
Farkında mısınız? Filistin’de, Doğu Türkistan’da, Somali’de Sudan’da, Mısır’da, Lübnan’da, Suriye’de, kısacası üzerinde ben Müslüman’ım diyen insanların yaşadığı bütün topraklarda bir zulüm var.
Öldürülen, vurulan, kırılan Müslüman…
Öksüz ve yetim bırakılan Müslüman…
Gözlerinin önünde babası annesi şehit edilen Müslüman…
Doğmamış çocuğu ile vurulup öldürülen ana Müslüman…
Akan kan Müslüman kanı, yanan ciğer Müslüman ciğeri…
Tüm bunları yapan, Müslüman’ın ibadet ettiği sırada arkasından hançerleyen, kan döken, zulmeden, saldıran, pusu kuran kim?
Terörden beslenen, eli kanlı terör devleti İsrail.
Şu mübarek Ramazan’ı üzerimize kara getiren, içimizi cayır cayır yakan, yürek sızlatan, çocuk katili, insanlıktan nasibini almamış lanet…
Acıma hissiyatı kalmamış bunlarda. Daha doğrusu kalmamış değil, hiç acıma hissi olmamış ki bunların. Kendi peygamberlerini dahi gözlerini kırpmadan öldürmeye cüret edebilen bir nesilden, soysuz bir toplumdan daha başka ne beklenebilir ki?
Düşünüyoruz, Müslüman kardeşlerimiz, sadece orada oldukları için can veriyorken biz ne yapabiliriz diye…
Düşünüyoruz, insan olanın din, dil, ırk ve mezhep ayrımı yapmaksızın her şeyden önce insan olduğu için insana biraz değer vermesi gerekmez mi diye…
Ama bir de karşımızdakinin insan olmadığını düşünüyoruz ve yaptığı her şeyi kendisine reva görüyoruz.
‘Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır’ diyor adalet timsali Hz. Ali... Artık susmamamız lazım. Biz sustukça, bu sessizlik içerisinde boğuluyor Gazze’deki küçük Musalar, Harunlar, Yusuflar, Yahyalar…
Biz sustukça sessiz çığlıklar ata ata şahadet şerbetini içiyor Fatımalar, Zehralar, Haticeler, Rabialar…
Yapabileceğimiz en güzel şey, daha gür bir sesle bağırmak, sesimizi zalim ve lanet milletlere duyurmaya çalışmak. Diyorlar ki, sokaklara çıkıp bağırıp çağırdık, naralar attık da ne oldu? Bir sonuca ulaşabilecek miyiz?
Evet ulaşabileceğiz… Nasıl ki, İbrahim Peygamber ateşlere atıldığında karınca su taşımıştı, o misal Müslüman kardeşimizin acı içinde kıvrılmasına gönlümüzün razı gelmediğini her platformda gür bir şekilde haykırmalıyız…
Çünkü biz biliyoruz ki, İsrail lanet bir devlettir. Çünkü biz inanıyoruz ki, zulmeden aynı zulmü başında görecektir.
İnanıyoruz ki, yüce Allah kahhar ismi ile tüm zalimleri kahru perişan edecektir…
Cumanız hayra vesile olsun.