Uzun uzun zaman önce memleketin birinde konaklarıyla ünlü bir şehir varmış. Bu konaklarda az konaklar değilmiş. Saray yavrusu gibi denilen cinstenmiş. Hele bazı konaklar varmış ki, onlarca odası bulunurmuş.
Bu konakların en büyüklerinden birinin uzun boylu, yüzü fazla gülmeyen, kimine göre aksi, kimine göre huysuz, kimine göre de, yaptığı iyiliği dışa vurmayan bir kahyası varmış.
Konağı o çekip çevirir, Konağın Beyine ve hanımına hürmette kusur etmezmiş. Nerden gelmiş, nereliymiş, kimseler bilmezmiş.
Konağın Beyi, ondan bahsederken, uzak bir diyara gitsem altı ay gelmesem, gözüm arkada kalmaz diye anlatırmış.
O yıl dehşetli bir kış yaşanmış. Yollar kapanmış, şehrin ara sokaklarına girilemez olmuş. Geceleri öyle bir dondurucu soğuk varmış ki, insanlar donmamak için, ne buldularsa yakmışlar.
Isınmaya iyi kötü çare bulmuşlar amma, açlık çok daha zormuş.
Kahya, Beyin huzuruna çıkmış, Beyim demiş, ben ömrümde böyle bir kış görmedim. Açalım ambarları, insanlara birer şinik un dağıtalım. Yanında katık olarak bir şeyler daha verelim. Cömertliğinizi, büyüklüğünüzü gösterin, herkes size duacı olsun.
Konağın Beyi, acımasızlığı ve merhametsizliği ile ün salan bir Beymiş. Çok zenginmiş, çok varlıklıymış amma, kendine göre oldukça katı kuralları varmış.
İyi düşünmüşsün Kahya demiş, aç ambarı, aç kileri, herkese bir değil ikişer şinik un ver, kilerden de katık olacak, neyi münasip gördüysen onları dağıt. Beylerini merhametsiz, insafsız bellemesinler!
Kahya, ömrün uzun olsun Beyim deyip çıkmış dışarı…
Hemen yardımcısını almış yanına, konağın çalışanlarını, işçilerini toplamış, açmış ambarı.
Her haneye iki şinik un dağıtmış önce…Ardından da açmış kilerleri, peynirdi, kavurmaydı, pekmezdi başlamış dağıtmaya…
İki şinik unu alanlar kendi aralarında ihtilafa düşmüşler. Bu un demişler, kesinlikle iki şinik değil!
Bu Bey, bize un falan verdi amma, taşırken hiç omzumuz filan ağrımadı, yeminle bu un iki şinikten az! Bu şiniklerde bir eğrilik var demişler. Zaten Bey, kolay kolay bize iki şinik un vermez.
Verse, uykusu kaçar, uyuyamaz, eli sıkı, nekes bir Bey. Cömertlik Beyden değil, olsa olsa Kahyadandır. Lakin un da bir şeyler var.
İnsanın içine vesvese girdi mi, o insanda huzur falan kalmaz demişler. Nedense un herkesin gözüne az gelmiş. Boş ambarların birinde bir kantar varmış. Çalışanlardan biri, konuşmaya hacet yok demiş. Kantar burada, getirin unlarınızı, birer birer tartalım. Ne kadar sevildiğimizi de öğrenmiş oluruz.
Hiç üşenmemişler, erinmemişler, her biri istisnasız unları getirip sıraya koymuş kantarın yanına. Başlamışlar tartmaya…Ne görsünler, her birinin unu ikişer şinikten fazla…
Anlaşıldı demişler şinikte bir eğrilik yok, o belli oldu da, yiğitlik kimde? Bey’de mi Kahya’da mı?
Kimi Bey de demiş, kimi Kahya’da…
İnsanların kantar başındaki bu halini Beyde seyretmiş, hanımı da, kahya ve adamları da…
Bey ben demiş bu kış kıyamette bunları düşünürüm, şunların yaptığına bak hele. Bunlara aş veren, ekmek veren ben değil miyim?
Karısı, nankör bunlar demiş. Bu kış geçsin, hepsini kapının önüne koy Beyim. Başta Kahya’yı…
Konağın Beyi, Kahya ne yaptı ki demiş? Konağın Hanımı Beyim demiş, senin verdiğin unu, katığı sen değil de, Kahya verdi sanırlar, Kahya kim, neci oluyor, sen varken, sağken, buradayken?
Bey bu dolduruşlardan fena etkilenmiş.
Çağırın bana Kahyayı demiş gürleyerek.
Kahya az sonra çıkmış gelmiş Beyin huzuruna… Buyurun Beyim demiş, beni istemişsiniz.
Bey hiddetle, sen kimsin Kahya demiş, bu insanlar, neden seni benden üstün tutarlar, aşınızı, ekmeğinizi veren kim?
Kahya, Rızkı Allah verir beyim demiş, siz ise bu işe vesilesiniz!
Beyin canı sıkılmış, tamam da demiş, yine de netice olarak ben vermiyor muyum ekmeklerini! Sen bırak bu derin mevzuları da, bu insanlar neden beni değil de seni sayıyorlar, seni seviyorlar önce bunu cevapla! Sonrada bu işe bir son ver. Bu konakta, seni seven, seni öven, bir kişiyi görmeyeceğim. Bey sen misin, ben miyim Kahya?
İşini iyi yapmadığını bilmesem, seni bir an dahi yanımda tutmam, var git şimdi işinin başına…
Kahyanın yardımcısının öteden beri kahyanın yerinde gözü varmış. Bu işi demiş alevlendirecek tek kişi var, oda Konağın Hanımı demiş kızına. Kızı ise babam demiş, yanlış yaparsın. Kahyayı Beyin gözünden düşürmeye çalışanlara çanak tutma, o insan sen olma. Kahyanın onca iyiliğini gördün. Yapma, Allah’tan kork, belli ki, Beyin hanımı da Kahyadan hazzetmez, Beyi doldurur.
Kız ne ettiyse, babasını ikna edememiş. Doğruca varmış Kahya’nın yanına, durumu bir bir anlatmış. Kahya, vakit kaybetmeden Beyin yanına çıkmış, Beyim demiş en çok güvendiğim yardımcım böyle düşünür, kızı gelip anlatmasa benimde haberim olmayacaktı, bilin istedim diye halini arz etmiş. Beyin Hanımı, o kızın sende gönlü var Kahya demiş, babasını dahi gözü ondan görmüyor.
Dedikodular artmış, Kahya sonunda dayanamamış, Beyim bana müsaade, ben bu kadar dedikoduyu kaldıramam demiş, ilk gelen kervana katılmış, çıkmış yola…
Beyin hanımı, Beyim demiş, şu anda konakta seni sevmeyen, seni anmayan, sana dua etmeyen yok, bu işi de, eski Kahyanın yardımcısı yaptı. Kahya diye biz yanlış adamı seçmişiz meğer, sen bilirsin artık. Bey, çağırmış Kahyanın yardımcısını, sen bayağı bir gözüme girdin demiş, bundan böyle Kahya sensin. Yeni Kahya sevinçten uçarcasına çıkmış Beyin huzurundan, hemen demiş bana kızımı bulun. Kızın yok demişler, Konaktan çıktı gitti. İşçilerden biri Kahyam demiş, onu uzak bir diyara giden kervana katılırken görmüşler. Yeni Kahyanın kızıyla falan uğraşacak hali yokmuş. Pişman olur döner gelirse kızımdır, değilse kendi bilir demiş kapatmış mevzuyu.
Kervan bir Han’da konaklamış. Yeni Kahyanın kızı Kahya’yı bulmuş hemen. Kahya demiş, sana öyle bir oyun ettiler ki, bunu sana anlatmam lazımdı diye, ne biliyorsa, ne görmüşse anlatmış.
Kahya, Konağın Beyi aslında benim babam olur demiş, lakin kendi bilmez, beni öldü olarak biliyor ancak karısı bir şekilde öğrenmiş. Konak ve beylik bana kalmasın diye entrika çevirir. Bende bu Handan sonra bir başka kervana katılıp Payitahta gideceğim, benimle gelir misin?
Kahya ve yeni kahyanın kızı, bir başka kervanla Payitahta varmışlar. Kahyanın yakınları, tanıdıkları bu böyle olmaz demişler, ikisini evlendirmişler.
Aradan birkaç yıl geçmiş, Bey vefat etmiş. Beyin Hanımı konağı satışa çıkarmış. Konağa talip olarak birisi çıkmış gelmiş. Hanımım demiş, ben bu konağın methini duydum. Ta…Payitahttan gelirim.
Kadın valla demiş, istediğim parayı verebileceksen neden olmasın. Adam verirdim, vermesine de demiş, Konağın asıl sahibi siz değilsiniz. Beyin bir oğlu vardı. Konağın tapusu onda. Ben de onun kahyasıyım. Olay büyümüş. Kadıya aksetmiş, Bu arada eski Kahya çıkmış gelmiş, elinde konağın tapusuyla. Babam rahmetli demiş, sonunda benim yaşadığımı öğrendi, işini gücünü, konağını ölümünden bir yıl kadar önce bana devretti, İşte bunlarda onların vesikaları Kadı Hazretleri.
Anlatırlar ki, eski Kahya ve karısı Konaklarına gelip yerleşmişler. Yeni Bey, ne kadar şiniği eğri olan varsa, hepsini göndermiş konaktan, onların yerine, kalbi temizlerden yeni çalışanlar bulmuşlar. Ölen Bey’in karısı da, beddualar ede ede çekip gitmiş şehirden…Yeni Beyin karısının hilekâr babası da tövbekâr olmuş, lakin kimseyi inandıramamış…
Şehir şehire, Konak konağa, Kahya Kahyaya, Konağın Beyi Konağın Beyine, Konağın Hanımı, Konağın hanımına, kahya kızı kahya kızına, konak çalışanı konak çalışanına benzer….
Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikayede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya, ne de alınganlık göstere…
Sürçü lisan eylediysek affola…
Bir daha ki sefere daha güzel bir hikaye anlatırız inşallah…